32. BÖLÜM; ARAF

2.4K 158 49
                                    

Sezen Aksu, Kurşini Renkler.

Dedublüman, Günü Gelir.

🕯

Küçüktüm ve hiç birşeyden haberim yoktu. Yalnızdım, ürkektim ne yapacağımı bilmiyordum. Hakları olmamasına rağmen, 21 yıllık hayatımın her anında kendilerini söz sahibi sanan insanlar tarafından hep bir köşedeydim. Benim hayatımın yazarları kendileriymiş gibi bana nasıl bir azap yaşattıklarını bilmeden yazıyorlardı. Her sayfasında acı vardı. Koskoca 21 yıla ait olan sayfaların her sayfasında sadece bir kelime yazıyordu. Acı.

Bakıyordum aynadan kendime, soruyordum yine kendime. Hak ettiğin bu mu? Gözyaşlarım veriyordu cevabını, değil diye. O zaman neden bir arafa şıkıştırmışlardı beni? Neden bana sadece acıyı reva görmüşlerdi?

O bir kaç kelime kaç defa zihnimde tekrarlandı, bilmiyorum.

Berdel bozuldu.

Berdel bozuldu.

Berdel bozuldu.

Herkes birbirine bakıp birşeyler söyledi ama hiçbirini algılıyamadım. Başım uysalca Eflâl'e döndü o da bana bakıyordu.

Sözler bir bıçaktı ve bizi paramparça etmişti. Eflâl'in siyah hareleri bir kuyu gibi derinleşti ve beni içine aldı. Gözlerindeki gördüğüm o ifade bir can alacak kadar ürkütücüydü.

Aynı anda sandalyelerimizi sertçe geriye itip ayağa kalktık. Onun sandalyesi gür bir şekilde yere düşmüştü.

Bizi ayıracaklar mıydı? Onu sevdiğimi kendime zorda olsa itiraf etmişken, beni ondan ayıracaklar mıydı? Hayır, ben onsuz yapamazdım.

Bir adım atarak masadan uzaklaştık ve ben bir kaç adım sonrası ağabeyimin karşısındayken o hemen yanımda duruyordu.

Düğünü olacaktı öyle mi? Beni sevdası yüzünden berdele kurban edip, hiç birşey olmamış gibi düğün mü yapacaktı?

Ona bakarak masanın üzerine bıraktığı davetiyeyi elime aldım.

Berfin & Diyar.

Gördüğüm isimle başımdan aşağı kaynar sular döküldü sanki.

20.07.2024
En mutlu günümüzde sizleri de aramızda görmekten mutluluk duyarız.

Sağ elimde sıkıca tuttuğum kağıt parçasını avucumda buruştum ve sol elim havaya kalktı, hiç çekinmeden karşımdaki adamın suratına sert bir şekilde çarptı. Başı yana doğru eğilirken gözlerini yumdu. Bir kez bile bana vurmamıştı. Kızmıştı, bağırmıştı ama eli bir kez olsun bile bana kalkmamıştı. Attığım bu tokat ona haktı ama. Çünkü o intikam alırcasına bana silah doğrultmuştu.

Reşit ağa kolumu tuttuğu gibi hızla kolumu elinden çekip, "sen karışma!" diye bağırdım. "Zelal!" diye gür sesiyle bağırdığında "kes sesini artık!" diye aynı şekilde karşılık verdim.

Artık susacaktı.

Elini havaya doğru kaldırdığında, biri tarafından engellendi ve bu kişi Eflâl'di.

"Sana o gün bu elin karıma son kez kalktı dedim." Reşit ağanın kolunu geriye doğru bükürken ağabeyim hareketlendi ancak ona baktığımı görünce olduğu yerde durdu.

"Eflâl, ne edersin sen?" diye konuşan Azad ağaydı. Fakat Eflâl babasının sözlerini göz ardı ederek, keskin bakışlarını Reşit ağadan çekmeden konuşmaya devam etti. "Karışma dendiyse karışmayacaksın, ses kesini denildiyse keseceksin o sesini."

KİMSESİZLİĞİMİN KURTULUŞU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin