Sabah olduğunda Görkem üzerini giyinmeden, tamir etmeye çalıştıkları araç için gerekli olan malzemeyi almak için yola çıkmıştı. Camı hafifçe araladıktan sonra sigarayı dudaklarının arasına sıkıştırıp yaktı. Az ileride otobüs durağı vardı. Durakta Çınar ve Kerem otobüs bekliyorlardı.
Yanlarında durarak "Okul yolumun üstünde. Bırakayım sizi oradan geçerken. Atlayın hadi!" diye seslendi onlara.
Kerem kapıyı açıp yanına oturdu. Çınar ise arka koltuğa geçtikten sonra gaza basıp akan trafiğe karıştı. Dikiz aynasından bakarken Çınar'la göz göze geldiler. Yüzü gülmüyordu ona bakarken, hatta gözleri oldukça soğuk bakıyordu bu defa. O bakışlar boğazını kurutmuş olmalı ki yutkundu.
"Ee nasılsınız bakalım görüşmeyeli?" diyerek dikiz aynasında kaçırdı gözlerini titreyen bir ses tonuyla.
"İyi. Sen nereye böyle?"
"Arabaya parça almaya gidiyorum. Sizin okul nasıl gidiyor?" diyerek baktı Kerem'e.
Kerem "İdare eder işte. Hep aynı sıkıcı dersler. Bence çalışmak, okula gitmekten daha güzel. En azından canın istediği zaman dükkandan çıkma şansın oluyor. Değişik insanları görüyorsun. Biz akşama kadar aynı asık suratlı hocaları çekmek zorunda kalıyoruz" dedi.
Tekrar dikiz aynasına baktı. Arka koltukta oturan genç başını önüne eğmiş telefona bakıyordu. Görkem "Gençler sizi korkutmak istemem ama dikkatli olmanız için söylüyorum. Harun denen torpacı piç yine bizim mahallenin etrafında dolaşıyormuş! Haberiniz olsun" deyince gözlerini telefondan kaldırıp korkuyla baktı Çınar.
"Çınar ben sana demiştim!" diyerek başını çevirip arka koltukta oturan arkadaşına baktı.
Görkem "Nasıl yani. Siz biliyor musunuz Harun'un mahalleye geldiğini?" diye sordu şaşkın bir ses tonuyla.
"Çınar sen söylemedin mi Görkem'e?" diye sordu kolunu yaslandığı koltuğa dayayıp iyice yüzünü ona dönerek.
Onlara bakan genç okula geldiklerini görünce çantasını alıp "Unuttum söylemeyi. Bunu sonra konuşuruz!" dedi telaşla. Araba durur durmaz da hemen kapıyı açıp aşağıya indi.
Görkem arkasından "Bu unutulacak bir şey değil! Niye söylemedin? Ne saklıyorsun yine?" diye bağırarak direksiyona vurduktan sonra gözlerini Kerem'e çevirdi.
Korkuyla bakan Kerem "Bana bakma öyle! Gerçekten bilmiyorum. Bana da Çınar söyledi!" dedi.
Onu bekleyen Çınar sinirle "Hadi çabuk zil çalacak şimdi!" diye seslendi.
"Tamam geliyorum!" diyerek kapıyı açtıktan sonra tekrar Görkem'e bakarak "Laf aramızda kalsın. Çocukluğundan beri platonik olarak seni seviyor. Sanırım kız arkadaşından dolayı öyle kalmasını istiyor olmalı. Düşündüğün gibi aramızda bir şey yok. Biz sadece arkadaşız. Neyse ben kaçtım!" dedi.
Onların arkasından bakarken gülümseyerek bir sigara daha yaktı. "Demek onun çocukluk aşkıyım!" diye mırıldandı. Ardından arızalı aracın parçasını almak için keyifle bastı gaza.
.......
Parçayı alıp dükkana döndükten sonra hemen çalışmaya başladılar Polat'la birlikte. Onun bugün sessiz ve sinirli olduğunu farketmişti. Merakla "Neyin var senin?" diye sordu.
"Yok bir şey?" dedi Polat. Bu sırada elinde Polat'ın telefonuyla gelen Sinan "Telefonunu akşam benim evde unutmuşsun" dedi tebessüm ederek. Fakat Polat onun yüzüne bakmadan "Bırak oraya görmüyor musun ellerim yağlı şu an!" dedi sinirle. Genç telefonu bir şey söylemeden bırakıp gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇINARIN GÖLGESİ //BxB//Final Yaptı
Подростковая литератураÇınar'ın son günlerde içine kapanması ve kimseyle konuşmaması ailesini tedirgin eder. Babası, arkadaşının tavsiyesiyle mahallenin gençlerinden yardım ister. Görkem ve arkadaşları bu teklifi kabul eder ve Çınar'ın ne gibi bir sıkıntısı olduğunu öğren...