Sabah olduğunda yine her zamanki gibi evden babasıyla çıkmıştı Görkem. Araba kaza yaptığı için yaya olarak gidiyorlardı dükkana. Parkın olduğu yere doğru yaklaşırken, telaşla onlara doğru gelen Remzi'yi görünce babası "Hayırdır. Dükkanın yolunu şaşırdın heralde?" diye sordu gülerek.
Hızlı yürümekten nefes nefese kalan adam "Haberiniz yok mu? Bizim Yavuz'un oğlu intihar etmeye kalkmış gece. Hastaneden geliyorum bende. Dükkanı açamadım daha. Eve gideyim. Üzerimi değiştirip hemen geliyorum birazdan" dedi.
Görkem korkuyla ona bakarken "Hay Allah! Niye yapmış böyle bir şey? Durumu nasıl peki?" diyerek baktı babası.
Remzi "Bizim oğlan uzun süredir içine kapanık diye şikayet ediyordu Yavuz. Bende dedim mahallenin gençleri olarak Görkem ve arkadaşları konuşsunlar, derdi neymiş öğrensinler. Dün akşam kahvede gençlerin, Çınar'ın uyuşturucu kullandığından falan bahsettiklerini duydum. Hay ayağım kırılsaydı da gidip Yavuz'a oğlun uyuşturucu kullanıyormuş demeseydim" dedi iç çekerek.
Babası, oğluna bakarak "Görkem doğru mu bu? Çınar uyuşturucu mu kullanıyormuş?" diye sordu şaşkınlık içinde.
"Yok ya. Uyuşturucu falan kullanmıyormuş. Doktor bütün kan değerlerine bakmış. Hiçbir uyuşturucu maddeye rastlamamışlar çocukta. Bütün suç benim. Anlayıp dinlemeden gidip Yavuz'a oğlun uyuşturucu bağımlısıymış dedim. Allah beni kahretsin!" dedi.
Görkem "Ah be abi! Daha ortada kesin bir şey yokken niye söyledin ki böyle bir şey! Peki Çınar nasıl?" diyerek başını sağa sola salladı.
"Neyseki hastaneye zamanında yetiştirmişler. Hayati tehlikeyi atlatmış. Ama kimseyle konuşmuyormuş yine. Hepsi çok perişan oldular akşamdan beri. Neyse ben vakit kaybetmeden eve gidip üzerimi değiştireyim de dükkanı açayım. Haydi görüşürüz" dedikten sonra yanlarından ayrıldı.
Yürümeye devam ederken "Siz mi dediniz Remzi'ye, çocuk uyuşturucu kullanıyor diye? Nereden çıkardınız bunu! Bilip bilmeden başkalarına iftira atmakta ne demek! Ya çocuk ölseydi! Ne olacaktı! Bu vicdan azabıyla nasıl yaşayacaktınız!" dedi sinirle.
Görkem, babasına cevap vermeden yürümeye devam etti dişlerini sıkarak. Remzi abisine muhabbet sırasında duyduklarını yetiştirdiği için ayrı, Çınar'ın başına musallat olan o torbacı şerefsize ayrı öfke duymaya başlamıştı. Şu an fırtınalar kopuyordu Çınar'ın durumu yüzünden kanayan yüreğinde.
Dükkana geldiklerinde babası kahveye giderken, Adem heyecanla "Beyler dün gece olanları duydunuz mu?" diye geldi gençlerin yanına.
Polat "Çınar ölmek istiyorum derken şaka yapmıyormuş. Adam harbiden kesmiş bileklerini!" diyerek ofladı.
"Abi uyuşturucu kullandığını öğrenince babası patlatmış iki tane. O da gururuna yedirememiş tabi. İşin garibi kanında uyuşturucu da çıkmamış diye duydum. Az kalsın bok yoluna gidiyordu çocuk!" dedi Adem.
Sinirle onlara bakan Görkem "Size ulu orta konuşmayın diye yüz defa söyledim! Bok vardı da kahvede bağıra bağıra konuştunuz! Bundan sonra size bir şey söyleyen Görkem'i siksinler! Az daha bizim yüzümüzden ölecekti Çınar!" diye bağırarak kepenge vurdu sinirle.
Adem "Abi tamam yaptık bir hata! Celallenme öyle. Remzi abinin gidip, Çınar'ın babasına yetiştireceğini nereden bilelim biz" dedi üzgün bir şekilde.
Onlara bakan Polat "İyi de Çınar'ın uyuşturucuyla işi yoksa. O torbacıyla ne işi vardı?" diye sordu merakla.
"Tamam bu konuyu kapatın artık. Biz burnumuzu soktukça olaylar daha da boka sarıyor! Bir daha Çınar muhabbeti yapmayın bu dükkanda!" diyerek girdi içeriye öfkeyle burnundan soluyarak.
Lafta onlara konuyu kapatmalarını söylemişti. Ama onu da, onunla bir sıkıntısı olan adamı da bir türlü çıkaramıyordu aklından. Saatler geçiyor, arızalı arabaları tamir etmeye çalışıyor fakat sürekli bunları düşünüp duruyordu. Yine de bu olanlarla ilgili hiçbir soruya mantıklı bir cevap bulamıyordu. Düşünmekten kafayı yemeye ramak kalmıştı artık.
Öğle yemeğinde arkadaşları masayı hazırlarken hastaneye gitmek için yola çıktı. Zaten yemek molasının gelmesini dört gözle beklemişti. Bu süre içinde saatler sanki durmuş zaman geçmek bilmemişti Görkem için.
Hastaneye geldikten sonra onun kaldığı odayı bulmak için koridorlarda dolaştı bir süre. Sonunda yattığı odanın önüne gelince babası ve annesini gördü. İkisi de üzgün bir şekilde bekliyordu koridorda.
"Geçmiş olsun. Çınar nasıl?"
"İyi az önce bir şeyler yedi" diyerek baktı Yavuz.
Annesi "Zaten bizimle doğru düzgün konuşmuyordu. Bu olaydan sonra yüzümüze bile bakmıyor" dedi ağlamaklı bir ses tonuyla.
Bu sırada içeriden hemşire çıkınca hepsi gözlerini ona çevirdi. Görkem "Çınar'ın durumu nasıl? İzin verirseniz kendisini görebilir miyim?" diye sordu heyecanla.
Kadın "Tamam. Ama yanında fazla uzun kalmazsanız iyi olur. Dinlenmesi lazım hastanın" dedi. Anne ve babasına baktı izin almak için bu defa da.
"Sen geç" derken sırtına vurdu Yavuz.
Kapıyı açıp içeri girdiğinde göz göze geldi yatakta yatan gençle. Bilekleri bandajlıydı. Çınar, onu gördüğüne pek sevinmemişe benziyordu. Kaşları çatılırken "Senin ne işin var burada?" diye sordu sinirle.
"Nasıl olduğunu görmek istedim."
"Benim uyuşturucu kullandığımı siz mi söylediniz Remzi abiye?" diyerek baktı öfkeli gözlerle.
Görkem dudaklarını sıkarak "Kahvede Adem ve Polat'la konuşurken duydu. Ama kesinlikle kasıtlı bir şey değildi. Biz sadece kendi aramızda konuşuyorduk" dedi.
"Ne hakla uyuşturucu kullandığımı söylersin? Başka yalan bulamadın mı söyleyecek? Hem niye bırakmıyorsun artık benim yakamı. Son günlerde niye hep her taşın altından çıkıyorsun. Bana ne garezin var senin!"
Yatağın yanındaki sandalyeye otururken "Sana garezim falan olduğunu da nereden çıkardın. Aksine sana yardım etmek istiyorum" diyerek baktı ona.
"Uyuşturucu kullandığımı söylemek mi yardım etmek? Nerden uyduruyorsunuz böyle saçma şeyleri!"
"Çınar! Sen sıkıntını açık açık bana anlatmayınca yanlış anlaşılma oldu. Neyin var? Ne saklıyorsun? Niye yapıyorsun bunu kendine? Bir şey söyle artık! Madem uyuşturucu kullanmıyordun. Peki o uyuşturucu satıcısı adam senden ne istiyor?" dedi.
"Hangi adam?" diye sordu anlamamazlıktan gelerek.
"Hani seni parkta kolundan tutup arabasına bindirmeye çalışan adam. Hani şu okul çıkışı arabasına binip gittiğin adam! Ne işin var senin bir uyuşturucu satıcısıyla?" diyerek baktı onun gözlerine.
"Yeter artık! Allah benim belamı vermiş bir kere! Bırak benim peşimi. Ölmeyi bile beceremedim. Allah benim belamı versin!" diye ağlamaya başladı.
Elinin üzerine elini koyup, diğer elinin parmaklarını saçlarının arasına sokarken "Çınar! Kim o adam? Ne istiyor senden? Korkmana hiç gerek yok. Sadece bana ne olduğunu anlat!" derken yüreği sızlatmıştı onun yanaklarına süzülen gözyaşlarını gördüğünde.
Kapı açıldığında hemen ellerini onun üzerinden çekip sandalyeden doğruldu. İçeriye giren hemşire "Hasta dinlense iyi olur!" deyince ayağa kalktı. Çınar'dan o adamla ilgili bir şeyler söylemesini beklemişti. Ama yine sırlarıyla tek başına kalmayı seçmişti Çınar.
Hastaneden çıkarken o adamın, Çınar'la ne derdi olduğunu kendi başına bulmaya karar vermişti. Onu bulup konuşturacaktı. Çınar'ı, o adamdan kurtarmanın tek yolu buydu. Ne yapıp edip o adamın nerede olduğunu bulmalıydı. Onu tanıyan tek kişi İsmail olduğu için önce onu bulması gerekiyordu. Fakat belli bir yeri olmadığı için onu bulmak ve girdiği delikten çıkarmak kolay olmayacaktı Görkem için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇINARIN GÖLGESİ //BxB//Final Yaptı
Fiksi RemajaÇınar'ın son günlerde içine kapanması ve kimseyle konuşmaması ailesini tedirgin eder. Babası, arkadaşının tavsiyesiyle mahallenin gençlerinden yardım ister. Görkem ve arkadaşları bu teklifi kabul eder ve Çınar'ın ne gibi bir sıkıntısı olduğunu öğren...