YÜKSEK NABIZLAR

125 10 0
                                    


Mutfakta Selin sakin sakin çayları dolduruyordu. Levent hızlı hareketler ile sofraya oturmuş masa örtüsüne odaklanmıştı.

Ben ise delirmiş gibi davranmamak için ekstra çaba sarf etmeye karar verdim.
Yüzüme kondurduğum gülümsemenin sahici gözükmesi bir hayli uğraşmam gerekti.

"Poğaçalarım da çok güzel görünüyor aynı börekçiden almışım gibi."

Elime aldığım poğaçayı tam mideme indirmiştim ki Levent bana doğru baktı. O sırada nasıl yemek yenilir, nasıl yutulur hatta nasıl nefes alınır unuttum.

Sonra da harika bir şekilde poğaça tanecikleri boğazıma kaçıp beni öksürük krizine soktu.

Bir an öleceğimi zannetmiş olsam da Levent yanıma gelip bana su içirdi.

Bildiğin su içirdi...
Kendi elleri ile...
Onun yüzünden boğulduğumdan haberi yoktu.

Harika!

Yavaş yavaş kendime gelmeye başlayınca sol eli hala sırtımda olan Levent'e baktım. Üstüme doğru hafifçe eğilmişti. Yüzünde muzip bir ifade olsa da gülümsemiyordu. Bu onu aşırı çekici göstermek ile kalmayıp beni deli de ediyordu. Gözlerine bu kadar yakından bakmak her gün tekrarlamak istediğim bir şeydi. Fakat bu hallerim ile uzun yaşamazdım.

Onu izlemek daha çok tıkanmama sebep oldu ve tekrardan öksürmeye başladım.

Sonra da salaklığıma kahkaha attım.
Levent ise yüzü yavaşça ifadesizliğe bürünerek beni izledi fakat kriz gibi bir şeydi ve gülmemi durduramayıp karnımı tuttum.

Of, çok korkunç!

Tatlı bir kıkırdama sesi ile bakışlarımı ondan çekip Selin'e döndürdüm. Kollarını bağlayıp ışıltılı gözler ile bizi izliyordu.

Levent'in aksine yüzünde keyifli bir ifade vardı. Yavaşça yerine oturduğunda Levent de yerine geçti.

İçimden kendime saydırdım.

Bir poğaça yemeyi bile beceremiyorsun Bade...
Nasıl kendini gülünç duruma sokabileceğini iyi biliyorsun Bade...
Bir bakışına yemek yemeyi unut, aferin Bade...

İç sesim asla susmayacağı için gözlerimi ikisinin de boş duran tabaklarına çevirdim. Çay içmekle meşguldüler. Önce Levent'in sonra da Selin'in tabağını elime alıp güzelce doldurdum.

Selin ağzı dolu bir şekilde mırıldandı.

"Bade bu doldurduklarınla 3 gün karnımızı doyururuz."

3 poğaça 2 dilim börek ve masada olan her yiyecekten koymuştum. Tabaklarına baktığımda biraz abarttığımı fark ettim.

Levent gülmemeye çalışıyordu. Kıvrılmış dudağını işaret parmağı ile ittiriyordu.

Sanki gülüşünü engelleyebilecek...

Yüzündeki masum ifadeye kapılmamak için hemen kendi tabağıma döndüm.

"Bade'nin evini nasıl buldun Levent? Aslında bu ev baya sırlarla doludur. Bazen beni bile şaşırtan eşyalar çıkabiliyor."

İmalı bakışları karşısında neredeyse içtiğim çayı yüzüne püskürtecektim. Ayağımla Selin'i dürtmek için harekete geçmiştim fakat diğer ayağıma çarpıp serçe parmağımı feci şekilde incittim.

Acıyla inlerken yüzümün ifadesini korumakta zorluk çekiyordum. Selin neredeyse kahkaha atacaktı. Şaşırtıcı bir şekilde Levent bu halimi fark etmedi.

SEKİZ KIRK BEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin