ENSEME VURAN KORKUNUN NEFESİ

31 8 0
                                    

Kendimi yatağa yüzüstü atıp çığlık atmaya başladım. Bunlar boğuk sesle çıkan garip gürültülere dönüştü. Aynı zamanda yastığa da vurmayı ihmal etmiyordum. Kalbim hem korku hem adrenalin ile hızlanıştı. 

Neye güvenmiştim? Yurt dışında olmasına mı?

Hem  nasıl tekrardan kontrol etmezdim mesajları?

Nasıl ona da atabilmiştim?

Yatakta bağdaş kurup derin nefesler aldım. 

Sakin ol, sakin ol, sakin ol.

"OLAMIYORUM."

Bu bağırış karşısında ani bir şok yaşadım. Deliriyor gibi hissediyordum. 

Tamam beni seviyordu ama ortada bir cinayet varken polise gitmesi an meselesiydi. 

Bunu istemiyordum, henüz değil! Hiç bir anlamı olmazdı, bir kanıt ya da bir tanığa ihtiyacım vardı. 

Bana tek yardım edebilecek kişi Ali Han Aksoy gibi gelmişti. Beni öldürmez gibi gelmişti. Sonuçta katil olan o değildi! Fakat saklayan oydu! Ya oğlundan tüyolar alırsa. Ya beni öldürürse. Ya ikisi birden yaparsa.

Bir anda bu mesajı yanlışlıkla bir kişiye daha atmanın o kadar kötü bir fikir olmadığına karar verdim. Bu durum olmasaydı asla kimseye anlatamazdım ve ne yaptığımı kimse bilmediği için de başıma bir şey gelse ruhları bile duymayabilirdi. 

Onu aramaya karar verdim, fakat açmayacağına emin gibiydim.

Dııııt, dıııııt, dııııt... 

Çağrı sesinin bu kadar gerici bir ses olduğunu hatırlamıyordum. Ensem terden sırılsıklamdı. 

Sonunda telefonun açılma sesini duydum ve öylece kalakaldım.

İkimiz de hiçbir şey söylemiyorduk.

Kalbim boğazımda atmaya başlamıştı. Dut yemiş bülbüle dönmüştüm.

Sonunda sessizliği bozan o oldu.

"Bade?"

Yutkundum.

"Efendim?"

Saçmalıyordum.

"Bana konum at, yanına geliyorum!"

Öylece yorganımda daha önce fark etmediğim bir lekeye odaklanıp kalakalmıştım.

"Tamam."

Telefonu kapattı. İki elimle yüzümü kavrayıp derin bir iç çektim.

Daha önce böyle bir durumun içine düşmemiştim. Her saçmalığı yaşadım sanırdım oysa ki!

Ona konum attıktan sonra öksürmeye başladım. Öksürük krizi ile mutfağa koşarken boğazımdaki tırnaklanma hissinin su ile geçemeyeceğine emindim.

Acaba şok mu geçiriyordum?

Bu kadar duyguyu aynı anda yaşayıp bir de kan ter içinde kalmak beni korkutmuştu.

Özellikle bu duyguların içinde minik bir sevinç kırıntısı bulmam beni en şaşırtan şeylerden biri olmuştu.

Kendime gelmek için banyoda suyu en sıcak ayara getirdim. Duş almak iyi gelecekti

***

Saçlarımı havluya sarmış üstümdeki beyaz dizlerimi geçen bornoz ile holde bir sağa bir sola yürüyordum. Derin derin nefes almanın beni sakinleştireceğini düşünüyordum. Hava soğuktu fakat yüzüm resmen alev alıyordu.

Her an gelebilirdi o yüzden üzerime yeşil bir sweatshirt ile siyah tayt giydim. Neredeyse dizlerime gelen üstümdeki zümrüt yeşili kıyafet bana oldukça bol geliyordu ve daha bol bir şey bulamadığıma üzülmüştüm. Sanki her şey beni bunaltıyor gibiydi. Saçlarıma hızlıca bir krem sürdüm yoksa ayırmak için yarısı kopacaktı. 

Odamda ne kadar oyalansam da zaman geçmiyordu. Saate her bakışımda iki dakika bile geçmemiş oluyordu. 

Bari yatağı düzelteyim. 

Kapı çalana kadar düzeltilmesi gerekmeyen şeyleri bile düzenledim.

Sanki kapı zili göğsümde çalıyordu. 

Çok korkuyordum.

Çok heyecanlıydım.

Nasıl bir tepki alacağımı çok merak ediyordum.

Kapıya ulaştığımda delikten bakma ihtiyacı hissettim.

Orada Aykut Aksoy'un bir bıçak ile beni beklediğini hayal ediyordum.

Mesajı atmadan önceki hissettiklerim şu anki duyguların yanında hiçbir şeydi.

Resmen öldürülmekten korkuyorum. 

Dedesi bildiğimi biliyordu, belki de oğluna söylemişti.

Dış kapıyı açtıktan sonra gelen kişi ayakkabılarına bakıyordu fakat birden yüzünü kaldırıp kapı tokmağını vurunca yerimden sıçradım.

Sakinim, sakinim, sakinim...

Değildim işte, lanet olsun ki değildim...

Kapıyı sonunda açtım.

"Bade..."

"Kevser.."

SEKİZ KIRK BEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin