Henüz kimse bir tepki veremeden tanıdık bir sesin yankısı kulaklarımızda çınladı. Bu ses öyle tiz ve heyecanlıydı ki Selin ile birbirimize bakıp gülüşümüzü tutmaya çalıştık. Selin'in böyle zamanlarda ortaya çıkan bir huyu vardı ve onu örnek almaya çalışıyordum.
Özgüven eksikliğini beni küçümseyerek kapatmaya çalışan kişileri yok saymaya başlamıştım. Bu gerçekten gereksiz vakit kaybının önüne geçiyordu.
Tabi bazen Selin gibi sinirimin taşma anları da olabiliyordu fakat uzun zamandır henüz bu durum gerçekleşmemişti ve ben bugünün güzel geçmesini gerçekten istiyordum.
Sesin geldiği yöne döndüğümüzde keyifle gülümsedim.
Meryem incecik sesiyle "Yaaaa..." diye bağırmakla kalmamış kollarını iki yana açmış bize doğru koşuyordu.
Ayşenur da arkasında bir eli cebinde kıkırdayarak onu takip ediyordu. Selin ile yerimizden kalktığımızda Meryem hızını ayarlayamadan bize çarptı.Planlı bir çarpışmaydı!
Üçümüze birden sarıldığında Selin ile Ebru'nun arasında sıkışıp kalmıştım.
Kollarım ezilse de dudaklarımın arasından keyifli bir gülüş firar etmeyi seçti.Meryem'in bu coşkusu tüm gerginliğimi almıştı. Sonunda bizi bıraktığında Ayşenur yanımıza geldi.
"Ya kızım nerelerdesin sen?"
Bu soruyu Ebru'ya sorarken özür dilercesine bir bakış attığını gördüm.
Ebru'nun da bugün geleceğimizden gerçekten haberi yoktu. Meryem ve Ayşenur aramıza giren soğukluğun elbet farkındaydılar. Onlara hiçbir çabanın fayda etmeyeceğini söylemek istedim.
Ayşenur bize dönüp Selin ile beni iki yanağımızdan da öptükten sonra eski anılarımızı hatırlamış gibi ellerini göğsünde birleştirip bizi izlemeye başladı.
Hatıralarda kaybolduğunu gözlerinden görebiliyordum.
Selin ile benim de aklımızdan muhtemelen şu an onun zihninden geçenler canlanıyordu.Ayşenur aramızda hep en sessiz olandı hatta 5 kişilik arkadaş grubumuza en son dahil olan kişi kendisiydi.
Aslında gruplaşma hoşlandığımız bir kelime değildi. Fakat bir zaman sonra yanı başımda sadece bu 4 kızı bulabilmiştim.Genelde böyle durumlarda hep arkadaşlardan ikisi daha iyi anlaşırdı. Bizde bu iki kişi Selin ile bendik.
Ebru ile Meryem nedense çok çok yakın değildi.
Ayşenur geldiğinde Meryem ile arası daha iyi olmuş ve hiç birbirlerinden ayrılmamışlardı.Birini dışlayalım gibi bir derdimiz olmamıştı elbet fakat Ebru kendini hep biraz uzak tutardı.
O gün boş dersimiz vardı ve sınıfta kalmayı tercih etmiştik.
Ebru en arka sırada uyukluyordu.
Selin bana çok yakışıklı olduğunu düşündüğü bir çocuğu hararetle anlatıp duruyordu.
Ayşenur ön sırada kitap okurken Meryem müzik dinliyordu.O sırada birden bire Ayşenur şiddetle ağlamaya başladı.
Bir yeri acıdı zannettim.
Ya da kötü bir olay yaşamıştı.
Belki de duygu patlaması yaşıyordu.Şok içinde ona baktığımızda kendini asla tutamadığını fark ettik.
Endişemiz artarken "Öldüüüüğ" diye izlemesi ile okuduğu kitap yüzünden ağladığını anladık.
Romandaki kişi sevdiklerini son bir kez bile öpemeden ölmüştü.
Meryem şok içinde Ayşenur'un ağlamasını dinlerken (Kitaplar için ağlama zevkini çok sonraları tattı.) Selin ile ben de ağlamak üzereydik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEKİZ KIRK BEŞ
Novela JuvenilGökyüzü fazlasıyla bulutlu. Tatlı bir esinti saçlarımı okşuyor. İçimde nedenini bilmediğim bir mutluluk ile gökyüzündeki bulutları izliyorum. Bir tanesi maymuna benziyor, tam yanındaki de traktör gibi. Belki şu büyük bulut kocaman yaşlı bir ağaçtır...