KÜÇÜK DENİZKIZI

210 11 47
                                    


Mezuniyet balomuzun olduğu geceydi. Herkes gibi ben de özenerek hazırlanmıştım. Kırmızı elbisemle kendimi oldukça iyi hissediyordum.
Omuzlarımı açıkta bırakan ince
askılarıyla oldukça zarifti.

Levent giydiği siyah gömlek ile ışıldıyordu.
Birkaç dakika arkadaşlarıyla görüşmesi dışında tüm gece yanımdaydı.

Ortamın kalabalığından ve gittikçe yükselen müzik seslerinden rahatsız olmaya başlamıştım. Levent de bunu fark etmiş olacak ki beni oradan uzaklaştırmıştı.

Seslerden yeterince uzaklaştığımızı düşünürken kulağıma bir müzik sesi geldi. Ama biraz öncekilerin aksine ruhu okşayan bir tınısı vardı.

La Vie En Rose...

Adını sonradan öğrendiğim bu müziğin her bir melodisini zihnime kazımaya çalışıyordum. Levent'in bakışlarını üzerimde hissedince kendi kendime müziğe eşlik ederek sallandığımı fark ettim. Utançtan yanaklarım karıncalanırken Levent iki adım yaklaşıp bana elini uzattı.

"Bu dansı bana lütfeder misiniz leydim?"

Parmaklarımız birleşirken karnımda uçuşan kelebekler tüm benliğimi ele geçirmişti.

Asla dans bilgimiz yoktu.

Belki de hayatımızdaki ilk danslarımızı ediyorduk fakat aramızdaki uyumu fark etmemek imkânsızdı. Şarkının sözlerine kulak verdiğimde bir şey anlamasam da çok sonraları bulduğum sözlere âşık olmuştum.

Ben onun kollarındayken
Kulağıma fısıldadığında
Hayatı pembe görüyorum

Müziğin sonuna doğru dansın ritmi kaybolmaya başladı. Rüzgâr asla saçlarımı rahat bırakmıyor, bukleler sürekli yüzümü kapatıyordu.

Elleriyle usulca saçlarımı düzeltti. Yanağındaki çukur bana eşlik ederken gözlerimiz kenetlenmişti.

Birden cebinden bir şey çıkardığını görünce meraklanmıştım.

Elinde koyu kırmızı bir fular görmeyi beklemiyordum. Yavaşça yanımdan geçip saçlarımı toplamaya başladı.

Fular ile beni saçlarımdan kurtarmasına teşekkür edemedim. Hatta yerimden kıpırdayamadım.

İşaret parmağımın ucuyla burnuma bastırdığımı anca burnum acıyınca fark edebilmiştim.
Elleri artık saçlarımda değildi.
Ne kadar süredir böyle kaldığımı merak edip ona doğru döndüm.

Bana dakikalar gibi gelse de o daha yeni yere oturuyordu. Yanına yaklaşırken kendini çoktan çimlere bırakmıştı bile. Elbisemin eteklerini tutup yere oturduğumda gözlerinin kapalı olduğunu gördüm. Başımın yerle teması ile çok güzel bir manzara karşımdaydı.

Yüzlerce yıldız.

Geceyi yıldızlar kuşatmışken benim gözüm tek bir parıltıya eşlik etti.

Işığı ile beni de aydınlatıyordu.

🌼🌼🌼

Yaklaşık 40 dakika sonra karanlığa doğru arabayı sürmeye başladığında ansızın telefonum çaldı.
Bir an yerimden sıçramama sebep olsa da Meryem'in aradığını görünce şaşırmıştım doğrusu.

Haftaya Pazar günü işimin olup olmadığını sorduktan sonra piknik yapacağımızı söyledi. Hatta Levent de telefona doğru seslenince onu da aramasına gerek kalmamış oldu.

SEKİZ KIRK BEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin