Levent arabasına yaslanmış ve gri gömleği ile oldukça şık gözüküyordu. Ben de şık gözükebilirdim eğer üstüme kahve dökülmeseydi.
Beyaz şifon bluzum kare yakalıydı. O kadar beğenerek giymiştim ki leke bir daha geçmez ise kahrolurdum.
Siyah eteğim ise üstüme tamamen oturmuştu ve yırtmacı normalde giydiğim eteklere göre biraz daha derindi.
Henüz beni görmediği için üstümü kontrol ettim. Eteğimde belirgin bir şey olmasa da bluzum mahvolmuştu. Alhan ise ceketi almayı kabul etmemiş yanında yedek bir tane olduğunu söylemişti.
Bu yüzden ceketi giymenin kahve lekesinden daha uygun olacağına karar vermiştim. Yine de önümü açık bırakmıştım.
Umarım kahve lekesi belli olmazdı.
Levent beni fark ettiğinde doğruldu. Ona doğru ilerliyor olsam da yanıma doğru yürümeye başlamıştı.
Adımları aceleciydi.
Yanıma geldiğinde hiç beklemediğim bir şekilde iki elini yanaklarıma uzattı. Kısa bir süre yüzüme bakıp baş parmağını usulca gezdirdikten sonra mümkünmüş gibi daha da yaklaştı.
Safirleri neredeyse görünmez olmuştu. Göz bebeklerinin büyümesine bizzat şahit oldum.
Hareketlerinin hızlanmasıyla gözlerim kapandı, dudağımın çok yakınına bir öpücük kondurmuştu. Sonra da saçımı okşayıp göğsüne yasladı.
"Seni o kadar özlemişim ki. Bir daha benden bu kadar uzak kalma!"
Gözlerim bana ihanet edip yaşlarla dolmuştu.
Ona sımsıkı sarıldım. Başımı mümkünmüş gibi daha çok gömdüm ve hiç yapmadığım kadar sıkıca tutundum ona.
Hiç beklemediğim şekilde ağlamaya başlamıştım ve durmuyordu da.
"Of, burnum akıyor."
Ağlamaktan burnum akmaya başlamıştı ve bu planladığım bir cümle bile değildi.
Pürüzlü sesi bir melodi gibi kulağıma ulaştı. Gülüyordu.
Omuzlarımdan tutarak beni kendinden uzaklaştırdığında gömleğini rimele buladığımı fark edip daha çok ağladım. Utançla yüzümü kaparken kendimi bu kadar bıraktığım için sinirlenmiştim.
"Bade, bana bakar mısın?"
Yüzümü açtığımda elleri omzumda öne doğru eğilmiş gülümsüyordu.
Çok geçmeden bir eli benden uzaklaştı ve cebinden bir mendil paketi çıkardı.
Utançla mırıldanırken mendil paketinin içinden bir tane çekip burnumu sildim. Hala bana güzel bir şeye bakarmış gibi bakıyordu. Çok geçmeden boşta kalan omzumu eli kaplamıştı.
"Bu halde bile nasıl bu kadar güzel gözükmeyi başarıyorsun?" dediğinde homurdandım.
Böyle hayal etmemiştim, ne aksi gündü.
Gözleri cekette biraz oyalandı.
"Yeni tarzın mı? Yakışmış." derken ellerini omzumdan çekmişti.
Yan yana arabaya usul adımlar ile ilerlerken bir şey demedim.
Alhan ismi geçtiğinde geriliyordu.
Konusu tekrar açılırsa söylerdim hem.
Arabaya geçtiğimizde bana gülerek ıslak mendil uzattı.
"Hih" gibi bir ses dudaklarımdan firar ederken aynaya bakınca rimelimin fazlasıyla aktığını fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEKİZ KIRK BEŞ
Fiksi RemajaGökyüzü fazlasıyla bulutlu. Tatlı bir esinti saçlarımı okşuyor. İçimde nedenini bilmediğim bir mutluluk ile gökyüzündeki bulutları izliyorum. Bir tanesi maymuna benziyor, tam yanındaki de traktör gibi. Belki şu büyük bulut kocaman yaşlı bir ağaçtır...