BÖLÜM 5: Şans Yüzüğü
"Bir balo olacağını duydum."
Sandalyenin üzerinde öylece yeri izliyordum. Prenses Dione ayakta odamın bir ucundan diğer ucuna adımlıyordu. Odamı inceliyor ve bütün eşyalarımı eline alıp teker teker onlara bakıyordu. Kıyafet odama girip kıyafetlerimi inceliyor, ayakkabılarımdan beğenmediklerini odanın kapısına doğru fırlatıyordu. Göz ucuyla öfkeli ve huzursuz bakışlarla onu izliyordum.
Prenses, benim ile konuşmak istediğini belirttiği için Marlon gitmişti. Julia'ya da bir görev vermiş ve yerine getirmesi için onu odadan uzaklaştırmıştı. İçimi huzursuz eden en büyük şey ise şu an bahçedeki eğitimdi. Başbekçi çoktan bütün bekçileri toplamış ve onlarla derse başlamıştı. Geçen günki hayat dersinin aksine kulaklarıma sürekli kılıç çarpışmalarının sesi geliyordu ve bu canımı yakıyordu. Onlar dışarıda eğitimdeyken ben odamda Prenses Dione ile hayatta kalma dersi işliyordum.
"Doğru duymuşsunuz majesteleri..." dedim sessizce. Sesimde canlılık yoktu. Heyecan yoktu. Prenses Dione mücevher masamdaki mücevherlerime uzandı ve oldukça göz alıcı bir kolyeyi eline alıp incelemeye başladı.
"Kralın gelişi için bir kutlama demek..." dedi kolyeyi elleri arasında gezdirirken. Başımı kaldırmadan onu dinlemeye devam ettim. "Sana bir soru..." dedi Prenses Dione. İfadesiz bakışlarım onun kahverengi gözleriyle buluştu. "Bu baloya katılmalı mısın sence?"
Durdum ve yüzüne baktım. Ne cevap verirsem tersini iddia edeceğini biliyordum zira artık ona alışmıştım. Bu zamana kadar hayatta kalma adı altında bana öğrettiği her şey birbiriyle çelişiyordu. Bunun farkında mıydı emin değildim. Fakat söyledikleri sürekli çelişiyordu. Katılmam gerektiğini söylediğimde katılmamamı, katılmamam gerektiğini söylersem katılmamı söyleyecekti. Zira hayatta kalan tek prenses olduğu için sürekli ondan öğrenmem gereken şeyler olduğunu söyleyen biriydi. Nasıl hayatta kalabilmişti buna bile şaşırıyordum.
Cevabımın aksini iddia edeceğini bile bile bir şey söyledim. "Katılmamalıyım." dedim donuk bir sesle. Prenses Dione şaşırtmadı.
"Yanlış." dedi bilmiş bir edayla ve elinde tuttuğu kolyeyle bana yaklaşmaya başladı. "Katılmalısın."
Ona fark ettirmeden alayla gülümsedim. Adımları karşımda bittiğinde elinde tuttuğu kolyeyi önümde sallamaya başladı. "Ne kadar göz önünde olursam beni öldürmeyi o kadar hayal ederler demiştiniz majesteleri." dedim önümde salladığı kolyeye değil tam gözlerinin içine bakarak. Prensesin küçük çaplı afallığını gözlerinde gördüğümde devam ettim. "Bu baloya katılmamla herkesin beni öldürme isteğini daha da alevlendirmez mi sizce?"
"Yanlış." dedi bir kez daha Prenses. O cılız sesini duymak kanımı parça parça ayırıyordu sanki. "O senin yaşın küçükken geçerliydi Rosemarry. Sen artık büyüdün." dedi ve gözlerini kolyeye çevirdi. "On yedi yaşındasın. Vazifen seni bekliyor." dediğinde gerilen çenemle direkt olarak prensese baktım.
Onun gibi hayatta kalabilmem için evlenip bir erkek çocuk doğurmam gerekiyordu.
"Ve bu balo vazifeni yerine getirebilmemiz için paha biçilemez bir şans sevgili yeğenim." dedi Prenses Dione zevkle ve yavaşça etrafımda dolanmaya başladı. "Bu davete Ardena'nın en büyük aileleri de katılacak. En köklü ve en ismi duyulanlar..." diye devam ederken adımları tam arkamda durdu. Nefesini ensemde hissediyordum. Elleri yavaşça önüme uzandı ve ellerinde tuttuğu kolyeyi ağır hareketlerle boynuma asmaya başladı. "Bu senin için şahane bir fırsat." dedi bir kez daha. Elinde tuttuğu kolyeyi boynuma astı ve yavaşça arkamdan geri çekildi. Öfkeyle kapadığım gözlerimi aralım. Nefesim sinirden sıklaşmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇARESİZ KRAL (KARANLIĞIN YÜZÜĞÜ SERİSİ-1)
FantasíaDünya'nın unutulan ve sonradan hatırlanan o eşsiz toprakları... Ardena... Nice krallıkların hüküm sürdüğü ama o uğursuz kara topraklarında kimsenin barınamadığı bir ölüm çukuru. Nice soyların başlayıp bittiği, nice ırklar ve yaratıkların doğup öldüğ...