Sabah uyandığımda telefonumu elime alıp Woojin'in dün gece attığı mesajı gördüm. Kan beynime sıçramıştı. Hızlıca toparlandım ve tam odadan çıkacakken Yoongi uyandı.
"Jiminie, beni bırakıp nereye gidiyorsun ?"
"Birkaç işim var, hemen geleceğim."
İçimden umarım fotoğrafı Jungkook'a atmamıştır diye geçirdiğim sırada telefonum çalmaya başladı. Kim Woojin arıyordu.
"Günaydın dedektif, dün gece işin vardı anlaşılan, mesajıma yanıt vermedin."
"Woojin, seni ilk gördüğüm yerde öldüreceğim it."
"Ahhh, bence de kardeşinin tadı çok güzeldi. Uzun süredir böyle zevk almamıştım."
"SENİ ÖLDÜRÜRÜM KÖPEK."
"Çok geç, ben çoktan kaçırıldım bile bu Jungkook mu ne sanırım dün gece altımda inleyen güzelliğin sevgilisiymiş. Son bir arama hakkı verdi bana ben de seni aramak istedim."
"JUNGKOOK, BENİ DUYUYORSAN SAKIN YAPMA AKLINDAN GEÇENLERİ TAHMİN EDİYORUM AMA LÜTFEN TAE İÇİN YAPMA."
Son cümlemi konuştuğum sırada telefon yüzüme kapandı. Arabama atladım ve hızlıca Tae'nin yanına gittim. Evin kapısını Jin Hyung açtı, gözlerinin içi ağlıyordu. Anlaşılan fotoğraf hepsine ulaşmıştı.
"Tae nerede ?"
"İçeride ama kimseyi görmek istemiyor."
"Beni görmek isteyecektir."
Tae'nin odasının kapısının önünde duraksadım ve kapıyı tıkladım. İçeriden ağlayan bir ses geldi:
"KİMSEYİ İSTEMİYORUM DEDİM."
"Taetae, Jimin ben. Beni de mi istemiyorsun ?"
"İSTEMİYORUM."
"Ama biraz önce Jungkook'tan haber aldım, onu duymak istemediğine emin misin ?"
Ben cümlemi bitirir bitirmez kapı açıldı. Tae sadece altında şortuyla bana bakıyordu. Beni odasına alıp kapıyı kapattı. Odasındaki koltuğa oturdum ve konuşmaya başladım:
"Tae, Jungkook şuan çok sinirli bu yüzden Woojin'i götürmüş. O bir polis Woojin'i öldürmeyeceğinden eminim. Bana güven, sadece gözünü korkutup geri getirecektir."
"Jimin... Jungkook bana hiç dokunmamıştı. Beni masumca sevdi, dokunmasına izin vermediğimden değil. Tertemiz bedenini ben kirletmek istemiyorum derdi bana. Gece yanıma gelmesi için mesaj atmıştım o gelmeden Woojin geldi. Bana, bana dokundu. Jungkook o bana dokunurken geldi. Woojin'i yumrukladı, gördüm, travma yaşadım. Biliyorsun kavga eden insanları gördüğümde kalbim sıkışıyor... Sonra Woojin bayıldı, Jungkook yanıma geldi. Ben ağlıyordum o sıra, geldi bana sarıldı ve saçımı okşadı. Sonra Woojin'i aldı ve gitti. Kendimi çok kötü hissediyorum Jimin, ne yapacağım ben?"
Cümlesini bitirdiğinde gözünde tuttuğu yaş düştü ve ağlamaya başladı. Bana sarıldı ve hıçkırarak ağladı.
"Jimin, sen benim evimsin. Biz birlikte büyüdük, sen hep yanımdaydın. İyi ki varsın, sadece senden tek bir şey istiyorum. Jungkook Woojin'i öldürmeden Jungkook'u buraya getir. Lütfen."
"Arayalım mı Jungkook'u ? İster misin?"
"Arayalım Jimin, lütfen onun sesini duymaya ihtiyacım var."
Cebimden hızlıca telefonumu çıkarttım. Jungkook'u aradım, telefon çalıyordu, bu da Jungkook'un bizim onu aramamızı beklediğinin bir göstergesiydi. Telefon üçüncü çalışta açtı. Uzaklardan Jungkook'un sesi duyuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr. Park
Teen Fiction"Hayallerinizin peşinden koşun." "Yeterince peşinden koşmadım mı zaten ?"