Siz de kalsın.

69 15 6
                                    

Taehyung

İki gündür mevsim normallerinin dışına çıkan havaya ayak uydurmak için giymek zorunda olduğum kabanın bir kış beklediği için kırışan kısımlarını düzelirken görmüştüm genç öğretmeni. Ağaca yaslandığı bir yanıyla tüm ağırlığını tek bir ayağının üzerinde sabitlemiş, elinde tüttürdüğü tütünüyle birlikte.

Son günlerde sinir krizlerim yine başlamıştı. Günü doldukça ya da daha doğru ifadeyle nikotine olan bağlılığım son raddelerine geldiğinde olur olmadık her şeye sinirleniyordum. Gerçi doğru düzgün giden her şeye de sinirleniyordum, misal şu an üzerimden atmak için celallendiğim kaban da buna dahildi. Ne vardı jilet gibi dursaydı.

Karşımda süzülen dumanın altında kalan yüzü netleştiğinde öğretmenin bana olan bakışlarını yakalamıştım. Yuvarlanan dudakları son güçlü bir nefesten sonra yaslandığı ağaçtan ayrılmış elindeki izmarit ise yeri bulmuşken öylece kalmamış ayaklar altında ezilmişti şu an düşüncelerimin de ister gibi.

Hızlı başlayan adımları yanıma yaklaştıkça orantılı olarak azalmış ve tam önüme geldiğinde durmuştu. İlkin uzattığı eline baktım.

- Bugün sizinle selamlaşmak istemiştim. Daha halen dumanların süzüldüğü dudaklarına içim giderek bakarken ben de elimi uzatmış ve saygımı sunarak elini sıkmıştım. Elinin soğukluğu o kadar fazlaydı ki kim bilir ne kadar süredir dışarıda bekliyordu. Üzerinde de olmayan kabanla bir ceketin ardında soğuktan saklanmaya çalışmak. Elinden geçen soğuk vücudumdaki tüm o korunaklı tüyleri titretirken sabah şerifleriniz hayır olsun diyebilmiştim.

Elini ilk çeken kendisi olduğunda avare gibi kalmamak adına elimi çekip ceplerime sokmuştum.

- Sizi ben mi beklettim dışarıda. Mahcup tavrım kelimelerime de yansımış bir şekilde gideceğimiz yöne doğru küçük adımlar atmaya başlamıştım. Bana eşlik eden adımlarıyla birlikte beni onayladığında özür dilemiştim. Güleç suratıyla sorun olmadığını dile getirmiş olsa da vicdanım sızlamaktan geri durmuyordu. Kabanımı yoktu acaba? Yoksa dışarının soğuk olduğunu bilmeden mi böyle çıkmıştı, ama hava dünde böyle değil miydi? Hem kabanı olsa dahi beni beklediği sürede içeri girip alamaz mıydı?

- Tütün ister misiniz? Dalgın bakışlarım kendisine döndüğünde dudaklarını sıkıca kapatıp önüne dönmüştü.

- Kendi kendinize homurdanıyorsunuz ve adımlarınız çok hızlı. Bir de birkaç gündür oldukça kaşlarınız çatılı belki siz fark etmiyor olabilirsiniz ama elinize neyi alsanız parmaklarınız oldukça gaddar davranıyor. İhtiyacımı benden daha iyi sezmiş olması kendisine hayranlık duymamı sağlarken beni izlediğinin hiç farkına varmamıştım. Belki de tepkilerim çok barizdi. Sonuçta bir ayna değildim ki tepkilerimi tartabileyim. Yine de o an merak etmiştim doğrusu ailemdeki bireyler içinde bu kadar dikkatli miydi yoksa aynı zehri paylaşmanın verdiği dostanelik ve yaşadığımız o ihtiyaç mı beni kendisine benzetiyordu.

Farkında olmadan ceplerimde sıkmış bulunduğum parmaklarımı gevşettikten sonra sesime hakim olmaya çalışsam da heyecanla isterim demiştim.

Yine dudakları kıkırdadıktan sonra cebinden tütünlerin olduğu kese kağıdını çıkarmış ve sarı ince kağıdı açmıştı. Anlaşılan bugün hazır sardığı tütünü yoktu, belki de sonuncu sarılı olanı beni beklerken tüketmişti. Oldukça azalmaya başlamış olan tütünlere bakarken yolun kenarına geçmiştik. Yürürken sarması zor olur diye yaptığım durumun farkına vararak benimle gelmiş ve sırtını duvara dayamıştı.

Parmakları bir miktar tütünü sarı ince kağıda döşerken oldukça dikkatli bir şekilde parmaklarının hareketini izliyordum.

- Neden üzerinizde tütün taşımıyorsunuz? Dikkatim o kadar yoğundu ki ilk başta dediklerini duymakta bile zorlanmıştım keza ihtiyacımın yarattığı sabırsızlık o kadar elzemdi ki dilimi sürekli dışarıya çıkarıyor dudaklarımın özlemini ıslatarak gizlemeye çalışıyordum. Parmaklarımı ise gelecek misafire hazırlamak adına sürekli sıkıp gevşetiyor damarlarımı yoruyordum.

Elmanın Günahı Dudaklarımızda | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin