Taehyung
Ayaklarından birinin sallandığı sandalye de oturduğum iki büklüm vaziyetimle karşımda oturan öğretmen beyi izliyordum. Hatırlıyorum da dün Jiminin bir sandalye daha fazla koymamız için bizi teşrifinde öğretmen beyin geleceğini dediği vakitten beri aklım başımda değildi. Hani diyorum ya sanki çektiğim tüm acıların tümü bir damardan kesilmiş kalbimi kirleten o su akmış gitmiş gibiydi. Öyle ki dün eve coşkuyla gidişimi, yatağıma bir tüy gibi kendimi salışımı, uzun bir zamandan sonra yine uykusuz bir şekilde sabahı etsem dahi bu gündüzün diğerlerinden farklı olarak umutlu oluşunu adım gibi hatırlıyordum. Akşam sofrasında öğretmenin yüzüme bakmayışına dahi dün takılmamıştım. Sorun yoktu bugün doya doya izleyecektim zaten. İlk defa korkusuzca, kaçamaklar olmadan. Bunun en büyük nedenlerinden birini tabi ki ağabeyimin şehre gidişi sağlamıştı. İyi bir neden olmasa da Tanrı affetsin ki üzülemiyordum. Şehre yolladığımız siloların içerisinde saklanan neredeyse tonlarca pamuğumuz yanmıştı. Sabah diyorum ya benim için yalancı bir bayram havasıyken evimize ateşin düşmesi gecikmemişti. Sofradaki düğün muhabbeti küçük bir telgraf kağıdıyla bozulu vermiş ağzımızda dağılan şeker yerini zehre bırakmıştı. Babamın haberi ağabeyimden ilk duyuşunda kalpten gidecek kadar kendinden geçişine karşın nasıl mutfağa koşup kapların içinde sular getirişim şimdi dahi gözlerimden önünden geçerken hüzünle yutkunmuştum. Bir yıllık emeğimiz yok olmuştu hem de bir rençberin tütünü yüzünden. Babamı yatağa yatırmaya zar zor ikna ettiğimizde ağabeyimle iki yandan kollarına girerek odasına taşımıştık. Her ailede olduğu gibi benim babamda artık devrini ve gençliğini saldığından vücudu ağır ve kiloluydu. Gerçi kasabanın uzunlarından da sayılırdı. Öyle ki biz ağabeyimle birlikte annemize çekmiştik. Minyon yapılı küçücük bağrımıza bastığımızda ya da kucakladığımızda avucumuzda kaybolan bir annemiz vardı bu yüzden boyumuzda babamıza göre biraz kısa kalmıştı. Ağabeyime ve bana göre oldukça iri yarı olan babamızı nihayet yukarıya taşıyabildiğimizde yatağına yeni yatırdığımız babamız bir telaş ve hengameyle yerinden kalkmış biz üzerimize sinirinden belki bir şeyler fırlatır diye beklerken dolabından aldığı ceketiyle daha yeni çıktığı merdivenleri inmişti. Ailecek arkasından koşsak dahi bizi dinlemeden ben ve ağabeyimi yanına istemişti. Babamı kapıdan çıkmadan önce durduran şey Jiminin düğünü olmuştu. Bana sen kal demişti. Ev de düğüne katılabilecek tek erkek bendim. Adetti biz de. Bir düğüne gidilecekse eğer o düğüne davet edilen hanelerden mutlaka bir erkek üye düğünde bulunmalıydı. Bizim evimizde bunu yapabilecek tek üye evin en küçüğü olsam dahi bana düşüyordu. Eğer ki annem tek gitse saygısızlık sayılacaktı. Kasaba da başka birinin düğünü olsa belki babam bu geleneği yok sayardı lakin işte düğünü olan kişi... Aslında düğünün hem kız tarafı hem erkek tarafı oluyorduk keza aileler arasında benim doğumumdan önce dahi sıkı bir muhabbet ve dostluk vardı.
Babam ve ağabeyimin evden hızlıca ayrılışları, annem ve benim arkalarından çaresizce bakışlarımız. Öyle ki şehirden gelecek olan arabayı dahi bekleyemeden traktöre binerek yola düşmüşlerdi.
Annemim ardından içeri girdiğimde ortada kala kalmış sessiz yarım masaya baktım. Annem çoktan ağlayarak odasına çıkmıştı bile. Şimdi gitsem teselli edebileceğim bir durum yoktu ki. Düzelecek demek bile boşunaydı çünkü bu kurtara bileceğin bir mal değildi ki. Bir pamuk silosunu yok etmek için yapman gereken tek şey dikkatsizlikti. Malı harap hale getiren tüm o beyazlığı karartan şey tütünden düşen bir izmarit olmuştu.
Aklımı başıma toplamak adına odama çıkmış olsam da yapabildiğim tek şey elime aldığım kravatla gerisin geri aşağıya inmek olmuştu. Anlayacağınız sadece kendimi yormuştum. Kapıdan ilk çıktığımda ciddi mana da ne yapacağımı bilemiyordum. Bir yanım şehre gitmediğim için deli gibi pişman diğer yanım her daim aklımda dolanan öğretmenin işgal ettiği alan. Lanet olsun ki o adamdan da bıkmıştım artık. Sadece bir vakit bir vakit defolup gitseydi ya aklımdan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elmanın Günahı Dudaklarımızda | Taekook
Fanfiction"Benimle yanmanız için size kısa bir süre." "..." "Sigara bittiğinde ömrümde bitmiş olacak."