Taehyung
İki gündür karşılaşmanın bir türlü nasip olmamış olduğu saygı değer misafir beyle bugün iki kişilik bir sabah sofrasını paylaşmak durumun da kalmıştık. Benim bu kadar gecikmemin sebebi dün gece geç saatlere kadar yazma uğraşına düştüğüm epeyce kafamı yorduğum yarın gazete de yayınlanacak olan yazımdı. Öğretmen beyin bu başına buyrukluğunun sebebi ise artık kendisine ev de verilen serbestlik özgürlüğüydü. Tabi ki evimize geldiği ilk gün bizimle birlikte kahvaltı sofrasına oturmalıydı ama sonraki günler için böyle bir zorunluluk kendisine bahşedilmemiş aksine bu durumdan muaf tutulmuştu. Benim ise sabah geçirdiğim kahvaltı merasimi için en erken akşam en geç ise yarın sabah işeteceğim bir tomar azarım olacaktı.
Tereyağlı ekmeği ağzıma attıktan sonra çaprazımda oturan misafir beye dönmüştüm. Birkaç saniye düşüncelere dalmak zorunda kalmıştım keza öğretmen beyin ismi ne idi. Alfabenin tüm harflerini önüme oturttuğum bu buhran da a'dan başlayarak aklıma gelen tüm isimleri sıralıyordum ki o an kısa bir süreliğine aklıma lanet etme gereği duymuştum. Eğer cebir bilgim biraz daha kuvvetli olmuş olsaydı o bir sürü anlamsız sayısal veriyi şimdi beynimde bir yere oturtabilir kaç isimli bir permütasyona ulaşabileceğimi bilirdim. Aklımda sıralamalarda daha A harfinin sonuna dahi gelememişken öğretmen beyin sesini duymuştum.
- Jeon Jungkook. Anlamsız gözlerle kendisine baktığımda muzip bir gülümseyişin ardından adımı düşünüyor olmalısınız demişti. Bu kanıya nereden vardığını soracakken parmağınız tam tamına 20 saniyedir beni işaret ediyor ve dudaklarınız kıpır kıpır. İlkin bir şey söyleyeceğinizi düşünerek bekledim lakin sonrasında gördüm ki diğer eliniz hesaplar yaparken dudaklarınızın şekli değişiyor ben de dedim ki galiba adımı unuttunuz.
Kendisine hala doğrultulmuş şekilde duran parmağımı indirdikten sonra evet demiştim. Küçük ayrıntılardan büyük kanılara ulaşması gözümden kaçmamıştı.
- Ne okuyorsunuz? Ne okuduğunu bildiğim halde sorma gereği duymuştum. Sabah benden beş dakika sonra sofraya gelişinde elinde tuttuğu çalıştığım gazeteyi göremeyecek kadar kör değildim ne de olsa. Birkaç gün içinde gazeteye ulaşmış olması garipti. Hele ki bir insanın gazete okuduğunu görmek daha nadir bir durumdu. Bizim burada kasabamızda yaşayan bayanların hiçbiri okuma yazma bilmezdi, bayların ise tahminimce %20'si okuma yazma biliyordu buna gerekçem ise gazetemizin satışının oldukça düşük olmasıydı. Son zamanlarda büyük ailelerin yanında çalışan insanlara ev de okuma yazma bilen beyleri ders veriyor bir nebze de olsa cahilliklerini üstlerinden atmayı başarıyordu. Buna karşın halen anlamlayamadığım bir ölçütte insanlar okuma yazma bilmekten özellikle alt kademe olarak adlandırdıkları insanların okuma yazma öğrenmesinden haz etmiyorlardı. Bunun en büyük sebebi ise ayakların baş olmasından korkmalarıydı. Eğer okumayı bilirlerse disipline edilemezler korkusu vardı insanlarda. Bu saçma düşünceyi bir nebze değiştirebilmek içindi aslında bütün çabam. Hükümeti eleştiren yazılar yazdığım doğruydu lakin en büyük yanlış tek bir hükümet olmadığıydı. Her belde, her semt, her kasaba, her köy, her mahalle... Ne yazık ki hepsi farklı bir monarşi çukurunun içinde sulanıyordu bu yüzden ben en yakınımdaki monarşiyi içimdekini yıkmaya çalışıyordum.
- Yazınızı okuyorum. Düşüncelerimden sıyrılıp kendisine dönmüştüm. Ne adımızın ne de unvanımızın yazılı olmadığı kağıt parçasında bulunmak hem gururlandırmış hem de bir nebze çekingenlik bırakmıştı üzerimde.
- Buldunuz demek. Minik bir tebessümün ardından hicivsiz tüm yazıları elediğimde elimde tek bir makale kalmıştı bu da beni doğru sonuca götürdü. Hem yazılarınızda ki keskin betimleme ve vuruşlar size ait olduklarını şüpheye yer bırakmadan itiraf ediyorlar, demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elmanın Günahı Dudaklarımızda | Taekook
Hayran Kurgu"Benimle yanmanız için size kısa bir süre." "..." "Sigara bittiğinde ömrümde bitmiş olacak."