Taehyung
Dünün bitişi ve jiminin sabah gidişi yeni yeni oluyordu. Maalesef ki izinli olan sadece bendim. Dün gece ilk defa öğretmen beyin ışığına biz de eşlik etmiştik kendimizce. Gece üç sularına kadar ara ara konuşup durmuştuk. Çok ayrıntı vermeyerek de olsa dün öğretmen beyi odasında nasıl bulduğumu anlatmıştım. Tabi ki çoğu ayrıntıyı atlayarak. Köpüklerden ya da sürekli kayıp giden gözlerinden bahsetmemiştim. Hasta olduğu için yere düştüğünü dile getirmiştim. Tütüne gelince jimin halen anlam veremiyor ve kendimi aptal gibi dışarı ayakkabısız atmamam gerektiği üzerinde durup bana çekişiyordu. Haklıydı belki ama düşünememiştim işte. Aklımı yitirmiştim.
Konuşmalarımız sonucu gece beraber aynı yatağa uzanmamızdan mütevellit ikimizin de her yeri tutulmuştu şimdi ben yatakta gerine gerine atardım da o ince sızıyı o nasıl atacaktı. Aklım jiminde bir vaziyette, sağıma dönmüş ve yorganı omuzlarımdan başımın üstünü kapatacak kadar çekmiştim. Yorganın hareketiyle havalanan masanın üzerindeki küçük kağıt tahta zemine düşmüştü. Rahatımı bozmak istemesem de üzerimdeki her şeyle birlikte aşağıya doğru uzanmıştım.
- Ne yapıyorsunuz? Elime sürten ten parmaklarımın arasından uzanıp yerdeki kağıdı almış beni de omuzlarımdan tutup doğrultmuştu. Kapımın vurulduğunu hatırlamıyorum ya da çalmıştı da ben duymamış olabilirdim.
- Geldiğinizi duymadım.
- Kapıyı çaldım normalde ama biraz az vurdum belki uyuyorsunuzdur diye.
- Anlıyorum. Ziyaretime gelmiş gibisiniz. Yüzünü kaplayan gülücükler beni de gülmeye zorluyordu.
- Öyle oldu evet. Hak verirsiniz ki dün gece gelemedim. Gözleriyle kapıyı işaret ettiğinde ailemi kastettiğini anlamıştım. Birkaç defa da penceremden yukarıya doğru baktım görebildiğim tek şey odanızdan sızan ışıktı.
- Jimin beyle biraz muhabbet ettik. Jiminin adını duyduğunda tüm o dudaklarını kıvıran neşesi kaybolmuştu. Yavaş yavaş düşen dudakları ince bir düz çizgi de sabitlenmişti.
- Benim yüzümden sizi paylamadı ya?
- Yok hayır sadece kendisine bir miktar sizden bahsetmek durumda kaldım. Umarım yanlış anlamazsınız. Çok korkmuş ve telaşlanmıştı benim için ve hak verirsiniz ki halimin berbatlığı yüzünden kendisine açıklık getirmem gereken konular vardı. Ama emin olun sadece hasta olduğunuzu dile getirdim daha fazla bir şey söylemedim. Bir de tiryaki olduğunuzu artık biliyor. Ben üstü kapalı kendisine seçmece kelimeler söylüyor olsam da dün jimin kafama vura vura tembihlemişti. Bir de aptallıklar yapmamam gerekiyordu. Başkalarına tabiri caizse öğretmen beye yeniden bir şey olursa ev ahalisine haber vermem gerekiyordu ve en önemlisi ağabeyimin bana söylediği cümleyi kurmuştu. Tütüne ihtiyacı varsa gidip kendisi alacakmış benim neyimeymiş. Üzerinden gün boyu atamadığı kızgınlığı hararetlendirmemek adına tüm söylediklerini peki diyerek kabul etmiştim.
- Minettarım ince düşünceniz için. Ayaklarınız nasıl oldu?
- Sabah jimin bey gitmeden önce bakmıştı. Bana iyi içlerindeki iltihabı atıyor demişti. Umuyorum ki doğruları deyip gitti.
- Sakıncası yoksa bakabilir miyim?
- Rahatsız etmesin sizi görecekleriniz? Yüzümü buruşturarak söylediğim cümleye karşın tebessüm edip örtüyü kaldırmıştı. Örtünün kalkışını bekler gibi sıcak bir sıvı topuğuma doğru akmaya başladığında kendinden önce hareketlenip ayağımı bileğimden tutup kendime çekmiştim. Taşı çektiğim büyük yaranın olduğu yerdeki irinli su patlamış akıyordu. Saniyelik olarak gözlerimi kapatıp yutkunmuştum zira midem o bir anlık boşlukta çoktan boğazımı zorlamıştı. Ayağımdan akan suya midemden ağzıma gelen ekşi su eşlik ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elmanın Günahı Dudaklarımızda | Taekook
Fanfiction"Benimle yanmanız için size kısa bir süre." "..." "Sigara bittiğinde ömrümde bitmiş olacak."