Of bu duygular !
İnsan ne kadar bastırmak istesede en olmadık anlarda ortaya çıkıyor!
Bir ilaç olsa da kullanıp kurtulsam şu duygulardan!
Diye düşüne düşüne yürüyordum. Beynimin otomatik olarak navigasyonu açıp beni eve götürmesi rutinimdi artık. Her gün sabah erkenden kalkıp işe gidiyordum. Mesai bitiminde ise yakın mesafede olan evime gitmek benim için nefes almak kadar normal olmuştu. Sahi bu döngü kaç yıldır böyle devam ediyordu. Atandığımdan beri! Kaç yıldır katiplik yapıyordum? En az beş yıl oldu belki de yedi...
Her gün olduğundan farklı hiç bir şey yoktu bugün de. Meslek icabı takvimi takip etmek zorunda olmasam günleri ayları ayırt edemezdim herhalde.Kafamda bu düşüncelerle yürürken belimin ağrısını hissetmiştim.Yine adetim yaklaşıyordu. En az bir iki hafta bütün kimyam değişiyordu bu dönemlerde. Tatlı krizi, duygusallık, yorgunluk, şehvet...
Acaba kasıkların yanması acayip rüyalar herkeste oluyor muydu? Kimse ile böyle şeyler konuşan biri olmadığım için bilemezdim tabi. Bu dönemlerin kurtarıcısı çikolatalı tatlılardı benim için. Yolumun üstündeki pastaneden alıp geçerdim hep. Buraya uğramak bir şeyler almak bana hem iyi hem kötü geliyordu. Atanmadan önce burada bir kaç yıl çalıştım ve kan kusup kızılcık şerbeti içtim resmen. Yemek yemeden 12 saat ayakta çalıştığım günleri hatırlayınca çok üzülüyorum. Gencecik bir kızdım.Anneme destek olmam gerekiyordu. Mecburdum ve bunu bilip çok az para ile her işi yaptırmışlardı. Beni üzen bu çaresizlik duygusuydu. Kapıya yaklaşıp adım atmadan duraksıyor ve her defasında bu kapıdan tezgahtar kız olarak değil katibe hanım olarak gireceğimi biliyordum. Bedenim büyük ama içeri girdikten sonra kalbim o gencecik küçük kız oluyordu. Yine gururla girdim. Eski iş arkadaşlarımdan kalan pek kimse de yoktu artık. Tanıdıklarla selamlaştım.
Tezgahta en eski elaman "Hatice'ye ben geldiiiiim"
Diye neşe ile selam verdiğimde bana biraz mahcup biraz da şaşkın baktı. Pastaneye geliş sebebim belliydi tanıyordu beni. Bende Hatice'nin yüzündeki ifadeyi tanıdığım için üzüldüm ve hemen reyona göz gezdirdim. Gerçekten tahminim doğru çıktı supangle bitmişti.
"Hadi ya bitti miii "diye acı bir şekilde isyan ettim. Hatice de "maalesef canım yaaa !
İki dakika ile kaçırdın" dedi. Sonuncuyu beyfendi aldı diye de ekledi. Yanımda duran uzun boylu beye ufak bir bakışla selam verdim.
Olsun canım nasip diye ekledim.
Hatice sen bana erken haber ver ayırayım ben dedi ve güldü. Bende son dakika karar veriyorum diye biraz hayıflandım tam çıkacakken pastane ortaklarından Ali abi ile karşılaştım. Ali abi iyi bir insandı. Gerçek abim olsa bu kadar kafa yapımız uyardı. Çalıştığım zamanlar bunu küçük sohbetlerden çok iyi anlamıştım içten içe çok sevip saygı duyardım. Onunla sohbet ederken Hatice 'nin bana seslenişini duydum.
Canım bakar mısın?
Ali abiye iyi günler dileyip yanından ayrılırken Hatice 'nin neden çağırdığını merak etmiştim. Bir kaç adımla tezgahın önüne yaklaştım. Ve benim için hazırlanmış paketi gördüm. Bu ne kız dedim samimiyetle. Hatice biraz önce ki beyfendi sana bıraktı dedi. Ne! diye küçük bir şok geçirdim ama kendimi hemen toparladım. Hatice ile beraber çalıştık ve onu iyi tanıyordum. Dalga konusu olmamak için kendimi hemen toparladım.Niye bıraksın ki elin adamı diye söylendim. Tabi Hatice de taşı gediğine koymasını çok iyi bildiğinden "artık ne kadar üzüldüysen adam alsa da boğazında kalacağını düşündü sana bıraktı heralde" diye minik bir dalga geçti. Ay sağolsun valla kimdi tanımıyorum ama pek makbule geçecek diye sırıttırken cüzdandan para çıkarmaya çalışıyordum. Hatice yok canım istemez beyfendi ödedi dedi ve ben ikinci şoku o kadar da kolay anlatamamıştım.Ölmüşlerinin canına değilsin diye dua edip oradan kaçtım.İtiraf etmek gerekirse etkilenmiştim. Benim çevrem küçük bir ilçe idi. Birisi tanımadığı birine kolay kolay böyle bir jest yapmazdı. Hakikaten de burada herkesin birbirini mutlaka bir kaç kez görmüşlüğü vardı. Ama ben onu gördüğümü hiç hatırlamıyordum.
"Sonra kendime biraz gülerek sanki erkelerin yüzüne bakarsın da diye kıkırdadım. "
Erkelere bakardım tabi niye bakmayayım ben rahibe değildim. İyi çocuklar da vardı benimle evlenmek isteyen. Ama ben küsmüştüm erkeklere, ilişkilere. Küçükken söz verdim kendime erkeklere güvenmemek ve evlenmemek için. Bu sözü hala tutuyordum. Aferin di bana :)
Herkesin bir sürü yorumu vardı. Kesin başından bir şey geçti diyenleri bile duydum ama günahımı alıyorlardı ne güzel işte diye diye eve vardım. Aslında işler davalar her zaman olduğundan çok değildi. Kendimi bu kadar bitkin hissetmek çalışmaktan da değildi. İçimde ki bütün hislerin kalbimde sıkışması bana fazla geliyordu. Eve gelir gelmez bütün kıyafetlerimi çıkarıp iç çamaşırlarımla uzandım koltuğa bu şu demekti belki dış dünyayı dışarda bıraktım. En savunmasız halimle huzur bulduğum yerdeyim. Biraz dinlendim ve çıplaklığın serinliği ile kalkıp pijamalarımı giyip bir şeyler atıştırıp o ana gelmek istiyordum. Tatlı anı :)
Tatlıyı elime aldığımda bugün ki adamın yaptığını hatırladım hiç yüzünü görememiştim. Tipini de sadece uzun ve cüsseli oluşu bir gölge gibi geliyordu gözüme. Tatlının bittiğini fark edince düşünce dünyasından da çıkmıştım böylece.Minik bir evde yalnız yaşıyordum.Yalnız yaşamak tam bana göre bir şeydi. Bir annecim bir de ablam vardı. Annem anneannemle köyde yaşıyor ablam evli idi. Ben de bu sayede yalnızlığımın huzurunu yaşıyordum. Yatağıma uzandığımda içimde yine garip hisler hareketlendi. Biliyordum dönemsel ve fiziksel bir dürtü geçecekti. Sabırlı olmalıydım. Bu hislerle uyuduğum zamanlarda tuhaf rüyalarda görüyordum. Şehvetli öpüşmeler, vücudumu okşayan eller. Hoş fısıltılar. Bu da insan vücudunun ihtiyacıydı demek ki.Ama hayvansal iç güdülerim için birilerini hayatıma almak istemiyordum da bu dönem geçecekti. Uyumalıydım...