Bir iki hafta içinde her şey normale dönmeye başladı. İş ev arası monotonluklarım başlayınca rahatladım. Ev işlerini çok aksattım,birikince daha zor geliyor. Belki annem yardım eder. Antrenmanı da boşladım bu günlerde. Yine işteyken evi düşünme kaosunun içindeydim. Güya plan yapıyorum. Ama çoğunlukla planları çorba gibi yapıp sonuca ulaşıyorum. Bunu düşünürken mesaj sesi ile kendime geldim. "Ya sen beni kaçır ya ben seni kaçırayım" yazıyordu. İlk anda anlam veremedim. Ama kaçırma espirisini sadece Doruk yapıyordu numaramı nerden almış ki diye düşündüm. Eh annemden diye göz devirdim. "Sıra sende!" yazdım sadece. "Mesai bitince kapıdayım" sade ve açıklayıcıydı. Hoşşş dedim tatlı bir ifade ile. Bir kaç dakika içinde "üstünde ne var" yazıyordu mesajda ufak bir şokla elime telefonu alıp aradım.
Efendim diye açtı. Söylediğim ilk şey Sa-da-kat öyle mi oldu. Başka birine atacağın mesajı bana attığının farkında mısın diye sordum sinirle. Ne atmışım sana diye soruyordu utanmadan. Etrafta birileri var mı diye tekrar bakıp soruyu cevapladım. Sesim yükselmeye başlamıştı. Bahçeye çıkmak için hareketlendim. Tenha bir yere geçmiştim bile.Üstünde ne var ! Ee tamam ben sana attım onu diye cevapladı. Ama sesine bir alaycılık düşmüştü. Ağzımı açmama izin vermeden kaçıracağım ya seni eğer ayağında o ince çubuklar varsa olmaz dedi.Stiletto ayakkabılarım için söylüyordu bunu. Siyah takımın da toz olur onun için diyorum diye iyice gülmeye başladı. Anladım ki beni görebileceği bir yerlerde şuan ki sinirime gülüyordu. Cevap bile veremiştim. Telefonu kapatıp kaçtım içeri. Mesaimin bitmesine daha vardı keşke kabul etmeseydim diye kendime gıcık olamaya başlamıştım.Annem bendeydi onu köye götürecektim unuttuğumu hatırladım hemen annemi aradığımda kahkaha ile açtı telefonu. Neşesi bol olsundu canımın. Sesindeki enerji beni de sarmıştı hemen. Kııız ömür sultan neye gülüyorsun öyle diye sordum merakla. Hiç kuzum. Dorukçumla çay içiyoruz senin yaramazlıklarını anlatıyorum gülüyoruz diye devam etti. Kız anne aşk olsun iki günde sattın beni diye hayıflandım hemen. Ne anlattın bakim diye de merakıma yeniliyordum. Ablanı satırla kovaladığını diye bir kahkaha daha attı annem. İyi iyi anlat dedim. Ayağını denk alır belki diye eğlendim annemle. Anne seni yarın götürsem olur mu bugün geç geleceğim derken yok yok kuzum Dorukçum beni götürecek. Sizin işiniz varmış izin aldı benden diye hızlıca konuşup kapatmak istiyordu. Tamam diye çaresizce kapattım telefonu bir anda ne bu muhabbet be diye şoklara giriyordum.
Mesai bitmişti ben yine isteksizce iniyordum merdivenlerden bir anda karşıma dikilince korktum. Ya da ben dalgın olduğum için fark etmemiştim orada olduğunu. "Gizlice kaçmaya çalışırsın diye burada bekledim" dedi. Geçen seferki kaçışımı ima ederek. "Aman eksik kalırsın diyebilmiştim "lafın altında kalmamak için. Arabaya bindiğimizden beri hiç konuşmadım. "Sessizsin" dedi "yorgunum" diyebildim. "Yaşadıkların mı "hissetiklerim mi "diye cevap verdi. İkisi de diyince beklediği tepkiyi alamadığı için şok olmuş gibiydi. Demek istediğini anlamıştım. Onun sözleri eksik ve yarımdı anlamak ilk anda zor olmalıydı ama benim verdiğim cevapla onun açıklama yapmasına gerek kalmayacaktı. Bu durum onu sandığımdan memnun etmişti. Büyük bir salonun önünde durduk. Burayı daha önce görmemiştim. Arabanın bagajından iki çanta çıkarmıştı. Bir an çantalardan birinin benim spor çantam olduğunu görünce hemen kaptım bunun sende ne işi var be diyerek. Kim hazırladı bunu en son boştu bu diye içini karıştırıyordum. İç çamaşırlarım elime gelince dehşetle yüzüne bakmıştım. Annenden rica ettim. O hazırlayıp verdi diye beni rahatlatmıştı. Hadiii mızmızlanma diye yürüdü önden. Herkes selam vermeye başlamıştı bir anda abi naber nasılsın diye soruyorlardı. Merhaba yenge diyenlerde vardı. Kadınlar için özel bölümü gösterdi içeride değişebilirsin dolabın girişte tam karşıda ismin yazıyor diye tarif etti kısaca. Bu da giriş kartın. Salon hizmetinde diye kartı da uzattı. Hiç bir şey diyemiyordum. Uslu bir kız olup spor kıyafetimi giydim "dışarı çıkmak istemiyorum" diye mesaj yazdım. Hemen arayıp iyimisin diye merakla sordu. Tuhaftı ama çekinerek konuşuyordum. Ben daha önce hep yanlız antrenman yapıyordum. Şimdi baktım da kıyafetim dışarı çıkmak için uygun değil diye açıklama yaptım. Tamam diyip kapattığında aradan bir kaç dakika geçmişti. İçeride başka biri yok sanırım diye giriverdi. Yanlız olduğumu biliyordu kesin yoksa rahat davranmazdı. Onu görünce şaşırdım biraz içeri girmesini beklemiyordum. Elinden salonun müşteriler için ilk üyelerine hediye verdiği eşofmanlardan vardı. Bedenini bilmiyorum ama olur heralde dedi. Elindeki eşofman takımını uzattı. Bilmem biraz bol olsun yeterli dedim bu ara antrenmanı aksattığımdan heyecanlanmıştım. Ve çabucak başlamak için acele ediyordum. Oturduğum yerden hızla kalkıp elimde sağına soluna bakıp incelemeye başladım. Ama kafamı kaldırıp ona bakınca yüzündeki ifadesi beni kendime getirdi. Yalnız olduğum için boneyi takmadığımı. Hep giydiğim tayt ve badi takımını farkettim. İşin tuhafı onun yabancı olduğu aklıma gelmemişti bir anda. Uzunca baktığını hissettim.Usulca kaçtı dışarı. Bir anlık donma hali ile beni izlediği o anda aynaya baktım. Çıplak değildim ama öyleymişim gibi kızarmıştım. Hemen kendime gelip normal olmaya çalıştım. Şimdi geliyoruumm diye üzerimi hızla değiştirdim. saçlarımı uzun olduğu için örmem gerekiyordu. Yoksa bonemden çıkıp beni sinir ederdi.Dışarı çıktığımda kapıda beklediğini gördüm. Oldu mu diye bakıyordu iyi oldu iyi diye önden yürüdüm kaçmak ister gibi. Geniş ve uzun eşofmanlarla komik gelmiştim gözüme. Arkadan sesini duyuyordum. "Allah çene vermiş gerisine gerek yok demiş" diye kızdırmak istiyordu beni. Uzun gelen eşofman takımına laf ediyordu güya. Yoluma devam edip lafımı söylüyordum ben de onun çeşitli versiyonları var ama hatırlatayım Allah boy vermiş gerisini koyvermiş hahah diye sallanarak gidiyordum. Eldivenleri elime geçirmiştim çoktan. Cevap gelmeyince arkamı dönmek için adım atacakken güçlü bir şekilde ittirildiğimi hissettim. Hain beni hazırlıksız yakalayıp ilk hamleyi yapmıştı bile.Kendimi toparlayamadım. Gözümü kapadığımda Doruğun beni tutuğunu hissettim. İlk şoku atlatır atlatmaz güzel bir yumruk indirdim suratına. tadı güzel mi diye alay ederken kaçmıştım bile. Uzun zamandır dövüş videoları ile kendi kendimi eğittim. Evde yada bir salonda nerde olduysa ama her hareketi içimde hissederek öğreniyordum. Tabi kimse ile kavga etmemiştim. Profesyonel bir eğitimim de yoktu. Şimdi birinin karşımda olması hele o ilk yumruk içimde acayip bir adrenalin patlaması yaşattı. Ringin olduğu alana hızla tırmanırken Doruğun kendine gelmesini bekliyordum. Bir kaç adım uzağımda ki adama atıp tutmaya başlamıştım iyi misin ambulans istermisin diye seslendim. Bu arada ısınmaya da başlamıştım. Onun yavaş yavaş geldiğini ısınmaya başladığını görünce rahatladım. Dövüşmeyi nerde öğrendin diye sordu sakince. Evde dedim. Önce dayak yedim. Annemin ablamın dayak yediğini izledim defalarca. Sonra da dövüşmeyi öğrenmek için yemin ettim diye nefes nefese cevap yetiştiriyordum. Sorular devam ediyordu profesyonel bir eğitimin yok mu diye şaşkınca sormuştu. Maalesef dedim. Bir kaç adım yaklaşıp atabildiğim en sert tekmeyi attım. Bana göre çok iyiydi ama onu sadece bir kaç adım geri attırmaya yetmişti. Güzel diye konuşmaya başladı. Sende iş var ama bir meslek sırrı vereyim kikboks akılla ve ruhla yapılır diye yüzüme yumruk attı. Dişlerim döküldü diye düşünürken tekrar nefes almaya ve savunmaya geçmiştim. Birbirimizin gözüne bakıp kendimizi kollamaya devam ediyorduk. Bu arada ben de ona sorular sormaya devam ettim. Profesyonel hoca olduğunu bir zamanlar milli sporcu olduğunu bu salonun ona ait olduğunu öğrenmiştim. Kikbokstan daha iyi yaptığım bir şey yok diyince şok geçirdim. Onu hiç böyle görmemiştim. Demek ki kikboks onun da kanını ateşliyordu. Karşılıklı savunmaz devam ediyordu.Ama bu durumdan sıkılmıştım. Onu tekmemle indiremediğim için vücut avantajıma göre saldırmalıydım. Çeviklik ve hız benim avantajımdı.Art arda tekme yumruk darbeleri ile onu sersemletmeye pes etmesini sağlamaya çalışıyordum. Köşeye sıkışmış kendini koruyordu. Çok ufak bir çalımla yana kayıp köşeye sıkıştırdı beni. Yakın temas yumruğu bekliyordum. Başımı korumaya almıştım.Ama hiç hareket etmeden bakıyordu.Ortamda garip bir sessizlik vardı nefes alışverişini duyuyordum. Karşılık veremedim. Üstünlük bir anda ona geçmişti.Bir ders daha bitiş zili çalmadan kazanmış sayılmazsın dedi ve geri çekildi. Giderken salonun sessizliğini herkesin pür dikkat bizi izlediğini fark ettim. Bir anda Doruğun sesi bozdu sesizliği hadi millet maç bitti.
Doruk-1
Dora-0
Pis bi kahkaha atmıştı. Öyle ki aldığı zevki attığı kahkahadan hissedebilmiştim. Yorulmuş bir halde bana bakıp centilmence elini uzattı. Hafifçe yumruğuna dokunarak karşılık verdim.Sakinleşince çok yorulduğumu hissetmiştim. Acıktıııım diye yüksek sesle bir feryat kopardım. "Ağlamaaaa"duşunu al gel yemek yemeğe gidelim diye ittirdi...İkimizde sallana sallana kendi bölümlerimize girip hazırlandık. Buna maç denir miydi bilmiyorum ama uzun zaman sonra bana çok iyi gelmişti.