Dün gece en son film izliyorduk. Ben de koltuktaydım. Nasıl geldim buraya... Yatağın içinde düşünürken Doruğun sesini duydum.
+Kahvaltı hazııır.
- Tamam.
Dokunmasa akşama kadar yatardım. Ama eve gitmem gerekiyordu. Kahvaltıdan sonra hazırlanıp çıktık. Doruğa gel kahve içeriz dediğim için o da yanımdaydı. Kapının önüne gelince şaşkınca Doruuuk e benim çantam yok dedim. Hatta telefonum da. Gerçekten iki gündür telefonum yoktu. Nasıl fark etmemiştim. Geri gidelim derken aklıma geldi kapının önünde ki saksıyı kaldırıp anahtarı buldum. Kapıyı açıp geri yerine bıraktım. Doruk şaşkın şaşkın bana bakıp gülüyordu.
-Ay ne yapayım hep unutur çıkarım kaç kez kapıda kaldım böyle...
Hemen iki sade Türk kahvesi yapıp yanına gittim.Ev ile ilgili sorular sormaya başladı. Evin bana ait olduğunu öğrenince şaşırdı.
-Köy ile ilçe arası yakın ama ben köyde yapamıyorum. Benim için hep acı hatıralar var sanki. Üzülüyorum. Bir kaç yıl oldu burayı alalı. Az bir borcum kaldı. Kısaca durumu açıklamıştım. "Sen çok güçlü bir kadınsın. Gurur duydum" demesi çok hoşuma gitti. Biraz oturduktan sonra yemeğe kal dedim. Ama kabul etmedi.Yüzünde bir üzüntü vardı. Nedenini bulamadım. Yalnız kalınca içimi bir boşluk hissi kapladı. İsteme gününden bu ana kadar her şeyi tek tek düşündüm. Acaba Dorukla ilişkimiz olsa nasıl olur dedim. Yani iki günü düşününce yaşadığımız her şey çok güzeldi. Benim düşüncem düğünden sonra eve gelip hayatıma devam etmekti. O güzel atı bana verdi. Hiç gözünü bile kırpmadan benim olan senin dedi. Demek insanlar böyle hissedince evlenmeye ikna oluyorlar. İçimde bir mutluluk vardı. Tuhaf heyecanlar... Ya ilerde değişirse! Of onunla aramda bir şey olmaması daha iyi. İlerde kalbimin kırılmasından iyidir.
Yatakta sağa sola dönerken elini belime sardığı anları hatırladım...karnıma kramplar girdi.
Beni kucağına alıp taşıdığı anlar...
Tişörtü çıkarınca ki çıplak hali...
İyi ki bu gece kalmadı. Şehvetin tavan yaptığı bir gece onunla yalnız kalmam zor olacaktı. Uyumak en iyisi...Dora güzelim...Hı!
Mutfakta su içerken birden Doruk belime sarıldı. Geceliğin askılarını yana kaydırıp dudaklarını boynumda, omzumda gezdirmeye başladı. Kalbim gümbür gümbür atıyordu. Elimde ki bardağı tutacak gücüm yoktu. Kolları ile iyice sarmış kaçmamı engelliyor bedenine sabitleyip öpmeye devam ediyordu. Doruk Doruk dur.Beni bırakmıştı. Dur dediğimde geri çekilmesiyle yüzüne baktım. Gülümseyerek bana bakıyor gözlerini yüzümde gezdiriyordu. Durmamı istiyorsan dururum. Tutup bir anda tezgaha oturttu. Kıpırdayamıyordum. Kaçamazdım. Parmaklarını yüzümde gezdirmeye başladı. Dudaklarıma gelince hafifçe bastırıp seni öpmek istiyorum dedi. Kaçmam lazım ama hareket edemiyorum. Dur demem lazım konuşamıyorum. Sadece karnıma kramplar giriyor. Ve ben nefesimi düzenleyemiyorum...Bana yaklaşmasıyla iyice kesilen nefesim beni boğuyor...
Hiiiiihhhhh!!!
Rüyaymış!
Dora kudurdun kızım. Kendime gelirken söylediğim şey bu oldu.
Saate baktığımda gece onbire geliyordu. Tekrar uykuya dalmaya çalıştım. Pek mümkün değildi. Düğün için üç gün iznim vardı. Hafta sonu ile birlikte beş gün olacağı için yarın rahattım. Biraz ınstagram da takılmaya karar verdim. Düğünde etiket yapılan fotoğraflara bakmaya başladım. O an anlamasam da ikimiz de çok mutlu görünüyorduk. Fotoğrafların çoğunda o bana bakıyordu. Bazılarında ben ona ama hep gülerek çekilmişti fotoğraflar. O an hiç farkında değildim ruh halimin.
+ Ne yapıyorsun güzelim. Uyumamışsın?
Beyim mesaj yazmıştı. Telefon numarasını hala kaydetmediğimi fark ettim.
- Seni düşünüyorum.
+Biliyorum.
Hahah ne adam be! Ben onunla dalga geçmeye çalışıyorum o benle dalga geçiyordu.
+ Özlediysen geleyim.
Yok artık. Ne özlemesi ya şaşırmış bu adam.
+ Özledin mi?
- Evet.
Gece gece ağam benle eğlenir. Bu saatte ne işi var.
Gece perileri gelmişti. Bir kahve yapıp bir şeyler okumaya karar verdim. Kahvem soğumasın diye önce okuyacağım kitabı seçtim. Mutfağa geçince zil sesi ile yerimden fırladım. Doruk ! Geldi mi gerçekten. Hemen koşup kapı gözünden kontrol ettim. Gerçekten o gelmişti. Saat 11:30!
Kapıyı açtım. Şaşkınlıktan konuşamıyordum. Yüzüne bakınca;
+ Gidiyim mi?
-Gel gel.
Kapıdan çekilip içeri aldım.Hayırdır diye sorunca özledim dedin geldim dedi.
-Ya ben dalga geçtim sen şaşkın mısın ?
+ Ben anlamam şakadan. Geldim işte dedi.
- Sen delisin valla diye gülmeye başladım.
Kahve yapıyordum ister misin diye sordum.İkimizde kahveleri bitirmiştik. Eğlenmeye gitmek ister misin ? dedi. Yine bir şok daha. Nerden çıktı diyince bilmem arkadaşlarım hep giderdi sevgilileri ile ben de seninle gitmek istiyorum dedi. Ama burada böyle bir mekan yok dedim.
+ Bir arkadaş merkezde mekan açtı.Ne zamandır davet eder. Aslında bana göre değil der geçiştirirdim ama seninle gitmek istiyorum diyince tamam dedim.
- Doruk merkez buradan 2 saat uzakta oraya gittiğimizde 02:00 olur.Emin misin ?
+ O tarz yerler sabaha kadar açık olur. Hem çok kalmayız maksat değişiklik olsun.
Açıkçası çılgın şeyler beni çok heyecanlandırır. Şimdi kalkıp eğlenmeye gitmekte bana göre baya çılgınca. Erkenden yatan düzenli hayatı olan bir insanım. Kaç kişiden gecenin bir yarısı böyle bir teklif alabilirim ki ?
Hazırlanayım çıkalım dedim.
İçeri dolaba bakınca ne giyeceğimi bilemedim.
-Ne giyilir ki o tarz yerlerde !
Geçen sene internetten aldığım bir takım vardı.İşe giderken kullanırım diye almıştım. Alt üst takımın paça kısmında ki aksesuarlar çok hareketlendirmişti kıyafeti. Günlük hayatta kullanamadım onu değerlendirebilirim diye düşündüm. Çok ince parıltıları olan şalı da yapıp hazırım diye çıktım salona. Buğulu bir göz makyajı koyu renk ruj sürüp kısaca makyaj işini de hallettim. Çanta, telefon, yedek ayakkabı her şeyi halledince ben hazırım dedim. Doruk biraz şaşkın bana bakınca olmamış mı? Çok mu abartmışım diye aynaya baktım. Yok !sorun yok !Hadi gidelim demesiyle yola çıktık.
Yarım saat kadar sesizce gittikten sonra radyoyu açayım mı diye sordum. Tabi ki diyince biraz gezinmeye başladım radyoda. Bir iki şarkıdan sonra hareketli bir şarkı çalmaya başladı. Sesi yükseltip eşlik etmeye ufak ufak dans etmeye başladım.
Ben bir sana yanarım.
Ben bir sana kanarım.
Ömrümü sana adadım.
Senle dolu her tarafım...
Eğlenmeye başlamıştım. Doruk bana bakıyor. Gülümsüyordu. Şarkı bitince ısınmaya başladın anlaşılan diye takıldı. Tabi sabahlar olmasın diye karşılık verdim. Eğlenceli bir yolculuktan sonra mekana geldik. Doruk arkadaşını görünce selam verdi. Tokalaşıp benim yanıma geldiler. Doruk tanıştırdı. Eşim Dora, bu da arkadaşım Ercüment.
Ercüment merhaba yenge hoş geldin diye samimiyetle karşıladı beni. Yenge demese iyiydi. Hoş buldum diye gülümsedim. Ne içersiniz ne ikram edeyim dedi Doruğa dönüp. Doruk ben hallederim kardeşim sen misafirlerinle ilgilen diye onu gönderdi. Ercüment görüşürüz yenge diye ayrıldı yanımızdan.
+Dora ne içersin canım?
Canım mı? Bana dediğini anlamadan baktım yüzüne.
+ Dora ne içersin?
-Alkolsüz bir şey. Vişne suyu olabilir dedim.
Doruk içecek almaya giderken bende tuvalete gidiyorum diye ayrıldım masadan. İki saat yol gelince sıkıştım diye acele ile girdim tuvalete. L şeklinde olan tuvaletin bir ucundaydım. İçeri giren kadınlar konuşuyordu. Biri diğerine "Doruk evlenmiş" dedi.Diğeri hangi Doruk diye sorunca tarif etmeye başladı. Bizim spor salonun sahibi.Ercümentin arkadaşı. Gerçekten mi? Kiminle evlenmiş diye sordu hemen. Valla kim olduğunu bilmiyorum ama kendi memleketinden biriymiş. Ercü söyledi. Senin kuş kaçtı annesi köyünden bir kız ile baş göz etti diye...
Aman taş gibi çocuk köylü kızını napsın ?
Diğer kız cevap verdi. Doruğu ayarlamak için çok uğraştım ama hiç pas vermedi. O bizim hanzolara benzemez. Artık ayarlayacağım varsa da olmaz o iş.
Hep böyle olur zaten iyi erkekler hep kapılmış diye karşılık verdi kızlardan diğeri.
Tuvaletin kapısına yakın ayna önünde konuşan kızlar benim olduğumu fark etmemişlerdi. Aynaların karşısına geçip çantamdan ruju çıkarım güzelce ruhumu tazeledim. Bir iki fıs parfüm sıkıp şalımı kontrol edip hiç bir şey demeden çıkıp gittim.
Duyduğum şeylerden en çok köylü kızlarına karşı söylediği şeye sinirlendim. Ne biçim bir bakış açısı ya! Allah ıslah etsin!!
İçimde bir sızı hissettim. Doruğa kız istemeye gittiğimde içimden atamadığım o sızının aynısı...
İçeri gittiğimde Doruk masada telefonla uğraşıyordu. Kapıda. Bir kaç dakika onu izledim. Kızlar manken gibiydi. Dorukta gözleri kalmıştı. Bu ortamın havasından mı ışığın loşluğundan mı bilmiyorum acayip çekici görünüyordu. Yanına yaklaşınca nerede kaldın merak ettim diye gülümsemeye başladı. Bende ona gülümseyip sonra anlatırım dedim. İnsanlar dans ediyordu. Ben masada sahneyi izliyordum. Doruk bedenini bana çevirmiş yüksek sesten dolayı kulağıma konuşuyordu.
+Dora hayatın böyle olsun ister miydin?
- İsteseydim olurdu. Bende aynı şekilde onun kulağına cevap verdim. Yaşadığım hayatı ben seçtim. Çok şükür memnunum diye devam ettim. Hafifçe sallanıp hareketli müziğe ayak uyduruyordum. Bir şey demeden beni izliyordu.
+Dora dans etmek istersen sahneye alalım seni diye takıldı.
-Yok çok kalabalık böyle iyiyim diye karşılık verdim.Biz böyle konuşurken tuvaleteki kızları bize bakıp konuşurlarken gördüm.
-Doruk buralarda popülersin. Kızlar gözleriyle yediler. Arka çaprazındalar diye bakmasını bekledim.
+ Ben burda senden başka birini göremiyorum diyince şaşkınlığımı gizleyemedim. Hiç dönmedi bile.
+Ortamı beğendin mi? İstersen arada geliriz.
- Güzel ama çok ses var.
+ Sıkıldıysan çıkalım.
-Olur.
+ Ben Ercümente görüneyim gideriz.
-Bekliyorum.
Doruk uzaklaşınca bizi izleyen kızlar yanıma geldi. Merhaba biz Doruğun arkadaşıyız diye kendilerini tanıttılar.
Ben Sevda.
Ben Ada.
İkisi ile de tokalaştım. Doruğun eşi sen misin diye sorunca evet dedim. Kızlar şaşırdı. Ama neden şaşırdılar anlayamadım. Tuvaleteki konuşmalardan sonra mı yoksa başka bir sebeple mi kestiremedim.
Sevda;
Tebrikler! Çok şanslısın.
Ada;
Dorukla nasıl tanıştınız. Çok kısa zamanda evlendi Almanya'dan döneli kaç ay oldu ki diye sormaya başladı.
- Biz görücü usulü evlendik dedim gururla.
Hadi ya! Yıllarca yurt dışında yaşamış biri görücü usulü evlensin inanılır gibi değil!
Ada Doruğun pas vermediği yellozdu. Kuyruk acısı bu yüzdendir herhalde!
- Doruk özellikle görücü usulü evlenmek istemiş. Erkek peşinde koşmayan, para avcısı olmayan, çocuklarına annelik yapabilecek, aile kavramını bilecek biri ile evlenmek istiyorum demişti bana. Yellozlardan midem bulanır diye özellikle açıkladı. Etrafı güzelim diye estetikli, silikonlularla doluymuş. Doğallığa hasret kalmış. Aradıklarımızı bulduk birbirimizde şükür dedim. Kızın yüzünden gözlerimi hiç ayırmadım. Gülümsememi bir an bile bozmadım.Onun moraran yüzü hakir gördüğü bütün kadınların intikamını aldığımı hissettirdi. Tek kelime edemedi. O sırada Doruk
+ Çok beklettim mi güzelim diye yaklaşıyordu. Kusura bakma Ercümenti bulamadım. O yüzden geciktim dedi. -Önemli değil canım diye gülümsedim.
+ Hadi gidelim deyip elimden tutup çıkışa yöneldi.
O sırada az önce konuştuğum kızlar dikkatle bizi izliyorlardı. Doruk onlara hiç bakmadı direk benimle ilgileniyordu. Masadan çantamı alıp kızlara küstahça bay bay dedim.El ele çıktık mekandan.
Arabaya binince beni bir kahkaha aldı. Doruk durumu anlamadan bana bakıyordu. Açıklama bekliyor gibiydi ama olanları bilmese de olur dedim.Bir kaç dakika içinde gülmem bitince Doruğa kızlar seni benden kıskandı dedim. Ellerinden almışım seni bana düşman oldular diye devam edince.
Bin tane gönlüm olsa birini vermem dedi.Dora eve mi yoksa seyir terasına mı diye soruyordu. Sana bırakıyorum dememle seyir terasına doğru gitmeye başladık.
+ Güneşin doğunu bir de buradan izleyelim dedi.
- Yanıma aldığım yedek ayakkabılarla topluklu ayakkabılarımı değiştirmeye çalışıyordum. Bir kez bile pişman olmadım şu alışkanlığımdan. Yine iyi ki aldım yanıma diye düşündüm. Seyir terasına gelince bagajdan iki kamp sandalyesi bir küçük masa açtı. Şaşkınca bunlar ne derken elime termos bardakta çay ve sandviç tutuşturdu.Dora açlıktan ölüyorum.
Sen kahvaltıyla mı duruyorsun dedim. Ağzı dolu iken başını salladı. İçime dert oldu. Yemeğe kal dedim. Niye kalmadın? Sandviç yemekle meşguldü. Açıkçası ben de düzgün bir şey yememiştim. Krem peynirle bir kaç galeta yetmişti yine de. İki üç lokmada bitirdi sandviçini.Elimdekine baktım. Boğazıma dizildi. Bunu da ye dedim. Yok tamam doydum diyince elimdeki sandviçi açıp bir ısırık aldım. Ona uzatıp ısır dedim. Hayır doydum dese de işi duygu sömrüsüne dökmeye başladım benden iğrenmiş olabilirsin pardon diye elimdeki sandviçi çekmek istedim. Ellerimin üzerinden tutup kocaman bir ısırık aldı.
Parmaklarıma bakmak ihtiyacı hissettim. Şükür yerindeydi hepsi. Bu sefer o bakıyordu benim ondan iğrenip iğrenmeyeceğimi anlamak istiyordu. Biraz tereddüt etsem de kenardan minicik ısırıp durumu kurtardım. Açlığımı o ana kadar fark etmemiştim. Yarısından fazlası gitmiş sandviçi bitirip sıcak çayı yudumlarken Doruk elinde ki supangleyi bana uzattı. Sen bunları ne zaman aldın? Diye sorguya başladım.
+Evde vardı gelirken yanıma aldım. Saat geç açık bir yer bulamayız diye düşündüm. -Buraya geleceğimizi daha önce planladın yani dedim.
Yüz ifademi görmek ister gibi yandan bakıyordu.
+ Aslında kabul edip etmeyeceğini bilmiyordum. Yine de aldım yanıma diye açıkladı.
-Böyle düşünceli oluşuna inanamıyorum. Hep böyle misin diye yüzüne baktım.
+ Açıkçası bilmiyorum Dora sen hayatıma girdikten sonra bu özellik otomatik yüklendi sanırım dedi.
O cümleden sonra yine susmaya karar verdim. Doruk arabadan çıkardığı su ile abdestini alıp sabah namazını kıldı.Gün aydınlanmaya başladıkça kuşların sesini duymaya başladık. Güneş iyice doğunca da yola çıktık. Arabada yol boyunca uyumuşum. Eve gelince Doruğun sesi ile arabadan inip eve çıktım. Yatağa yatmama yardım ettiğini hayal meyal hatırlıyordum.
Hayatımın en hareketli üç günü oldu. Ayrı ayrı bir gece bile geçirmedik. Bu iş nereye gidiyor böyle...