Evlatlık Doruk!

9 0 0
                                    

Aaa yazık Doruk evlatlıkmış!
Evlatlık Doruk!
Ailesi bırakmış bu çocuğu...
Bunun gibi bir çok söz bir çok lafla dolu beynim. Evet ailem beni çok küçükken terk etmiş bunu değiştirmek başka türlü olmasını sağlamak benim elimde değil. Ailemi ben seçmedim buna rağmen insanların bu kadar acımasızca bu gerçeği yüzüme vurmaları canımı yakıyordu. Kimse ailesini seçemez ki her çocuk mutlu bir yuva da büyümeyi hak eder. Benim için durum böyle değildi. Terk edilmek benim suçum değildi bir bebek ne yapmış olabilirdi annesi onu bırakıp gitsin.Yıllarca kendimi suçladım neden bıraktın? Neden terk ettin? Hep sormak istedim ama ne sorularıma cevap bulabildim, ne de karşımda bir muhatap tamam babam bırakıp gitmiş peki sen anne değil miydin? nasıl benden vazgeçmeyi  göze alabilmiştin?  Kadınlara düşmanlığım bu düşüncelerle başladı. Büyüdükçe nefretim de ne kadar haklı olduğumu anladım çevremdeki kızlar yakışıklı ve zengin olmam dışında benimle ilgilenmiyorlardı.Daha yakışıklısını daha zenginini bulunca beni bırakıp ona gidiyorlardı.Hiç sevgilim olmadı.Hiçbir kadına o gözle bakmadım.Çünkü hiçbiri sevilmeye değmezdi. Benim için değişmez kural buydu kadınlara güvenme! Beni büyüten kadın dışında hiçbir kadını hayatıma almamaya kararlıydım. Yıllarca yurtdışında yaşadım. Beni isteyen, arzulayan bütün kadınlardan midem bulanmıştı.Kendimi kullanılacak bir eşya gibi hissediyordum.Her şeyden çok sıkılmıştım bir de bu miras olayı beni çok üzüyordu. Bana kalsa bütün mallardan vazgeçer bütün haklarımı Ahmet'e devrederdim. Annem çok üzülüyor, babam izin vermiyordu sonuçta ben evlatlıktım Ahmet haklıydı onun tek mirasçı olma hakkını elinden alıyordum.Benim kazancım kendime idare etmeye yeter di. Antrenörlük yapıyorum.Spor salonu işletiyorum birkaç şubesi de vardı iyi tutulmuştu. Babamın ve annemin ısrarlarına dayanamayarak memleketimde de bir şube açmaya karar verdim.İşin başına geçirip beni yanlarında tutmayı düşünüyorlardı.İş yapacağından değil ama onları kırmamak için isteklerini kabul ettim.Yeni şube için memlekete geri döndüm. Çevremdeki herkes duygularımı çok incittiği için geri dönmeyi düşünmüyordum.Annem köydeki evde odamı hazırlamıştı ama ben tabii ki insan kalabalığına girmek istemiyordum ve dedemin tarla işleri yaparken kullanmak için yaptığı barakaya yerleşeceğim konusunda annemi ikna ettim. Burası çok sakin çok sessiz kuş cıvıltılarının olduğu büyükçe bir araziydi. Yıllardır bakılmadığı için neredeyse bir dağ yamacı gibi görünüyordu.Benim için önemli değil sadece yalnız olmak istiyordum arada köye gidip annemi babamı görüp gönüllerini yapmaktan başka düşüncem yoktu birkaç eksik için ilçeye gittim bir pastaneye girip birkaç gün yetecek kadar ekmek kurabiye falan almayı planlıyordum pastalara bakarken kalan son supangleyi alıp almamakta  kararsızdım ama aklımda kalacağına dolapta kalsın diye düşünüp almaya karar verdim.Tezgahtar kız siparişlerimi hallederken bir sesle irkildim şimdiye kadar duyduğum hiçbir sese benzemiyordu bir anda o sesten başka bir ses duyamaz oldum. Konuşurken ruhum okşanıyor, kalbim hızlanıyor, sanki şimdiye kadar bütün acılarımın şifası dermanı o sesin sahibi gibi hissediyordum bunları düşünürken bir yandan ne söylediğini anlamaya çalışıyordum çünkü konuştuğu cümleleri değil sadece sesinin tınısını duyabiliyordum.Bir an kendime geldiğimde benim için paketlenen supangleyi istediğini, devamı olmadığı için hayal kırıklığına uğradığını fark ettim. Tezgahtar kıza onun duymayacağı bir şekilde "tatlıyı hanımefendiye bırakıyorum"!dedim ve oradan ayrıldım.Sesin sahibinin kim olduğunu bilmiyordum adını, yaşını, evli mi bekar mı olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu hatta yüzüne bile bakamamıştım ama sesi hala kulaklarımdaydı barakayı düzenlemek, aldıklarımı yerleştirmek, odun kırmak, ortalığı temizlemek yaptığım hiçbir şey kulağımda çınlayan o sesi unutmama yardımcı olmuyordu bir daha nerede görecektim  nerede bulacaktım onu bilmiyorum.Bu düşüncelerle uyumakta güçlük çekiyordum aradan birkaç hafta geçti. Dolapta bir şey kalmadı diye mecbur ilçeye gittim. Geçen sefer ki pastaneye gidip ekmek kurabiye almayı düşünüyordum bir de. Yandaki kasaba sipariş verdim. Kasap İstediklerimi hazırlarken pastaneye gittim. Kapıdan girince tezgahtar kızın beni işaret ederek başka birine gösterdiğini fark etmiştim. İkisi arasındaki konuşma kesilip tezgahtar bana doğru geldi. Her zamanki gibi buyurun diyip siparişimi almaya çalışıyordu.Arada sohbet ettiği arkadaşına laf atıp konuşmayı devam ettiriyorlardı.Son anda fark ettim ki geçen gün ki sesin sahibi de oradaydı. Yüzümü tanımaya çalışır gibi dikkatle bakıyordu. Benim onu görmediğimi düşünüyordu. Hiç bir şey fark etmemesi için neredeyse nefes almayı bile unutacaktım. Yaklaşıp benimle konuşunca kaskatı kaldım. Kelimeler geriden geliyor gibiydi. Suratıma sert bir yumruk yemiş sersemlemiş gibi hissediyordum. Dönüp bakmadım bile. Tek istediğim o ortamdan kaçmaktı. Acele ile yandaki kasaba girip biraz önce verdiğim siparişi aldım. Ödemeyi yapıp çıktım. Karşı yoldan geçenin o olduğunu görünce hemen elimdekileri arabaya bırakıp takip etmeye başladım. Yürürken yere bakıyordu sanki kendi kendine söylenir gibi bir hali vardı. Kısa bir yürüyüşten sonra bir apartmana girdi. Evi olduğunu anladım. Kimdi bu kadın,onunla konuşmak onu tanımak istiyordum ama bunu yapamazdım. Yine de içimdeki bu keşfetme arzusuna mani olamayacaktım. Gece kararımı vermiştim. Uzaktan takip edecektim. Sabah erkenden evden çıkınca peşinden gitmeye başladım. Esneye esneye gidiyordu.Acele ediyor panikliyor ama yine de esnemekten yürüyemiyordu. Adliyenin bahçesine girdiğinde yerleri süpüren adam "günaydın katibe hanım" diyince burada çalıştığını anladım. İnsanlar kalabalıklaşınca mesafeyi açmak zorunda kaldım. Normal vatandaş gibi girdim kapıdan beyaz saçlı bir adam seslendiğinde güzel bir tebessümle karşılık verdiğini gördüm.
Günaydın Dora
Günaydın Müdürüm
Adı Doraymış. İsmi söyleyince kalbimin atışını hissettim. Kaçmak istediğimi anlayınca hemen uzaklaştım oradan. Dora Dora hep tekrar ediyordum ismini.Yine gitsem takip etsem diye düşünmeden duramıyordum ama aklıma başıma toplayıp saçmaladığımı söylüyordum ... Kendimle böyle ne kadar cebelleştim bilmiyorum ama sakinleşmiştim artık.Cuma'ya gitmek için hazırlandım. Namazımı kılıp dua ederken aklımda yine onun adı vardı. Dora!

Hafta sonları benim barakanın oralar baya kalabalık oluyordu. Köylülerden bahçesi olanlar iş yapmaya geliyor ses bağrış eksik olmuyordu. Aslında dağa kaçmayı düşünüyordum ama yine hırsız gelir diye içerde pusuda bekliyordum.
Barakanın önünde ilerde bir hareketlenme fark ettim eşşoğlueşek hırsızlar yine dadanmıştı değerli bir şey olmadığını daha önceki gelişlerinde anlamamışlar mıydı eğer bu sefer yakalarsam dünya kaç bucak gösterecektim onlara hışımla çıktım kulübeden yakalayıp ağzını burnunu kırmak için koşmaya başladım dur desem de durmuyordu şerefsiz birkaç metre koştuktan sonra bir kadın olduğunu fark ettim. Acaba hırsız bu kadın mıydı yoksa sadece normal bir insan mıydı bilmiyordum sakinleşerek konuşmak istedim onun cevap vermesini umarak kimsin sen ne arıyorsun diye sormaya başladım korkutmuştum sanırım konuşmakta güçlük çektiğini anladım. "rahatsız ettim kusura bakmayın" ağzını açtığı ilk anda Dora olduğunu anladım Aramızdaki mesafe çok uzak olmasa da arakası dönük olduğu için tanımamıştım. Yine kuşlar susmuş rüzgâr dinmiş sadece o sesi duymaya başlamıştım bir şeyler söylüyordu ama kelimeleri değil sadece tınıyı duyabiliyordum kendimi toparladığında kaçarak uzaklaşmak istediğini fark ettim onunla gitmeye karar verdim. "Katibe hanım" diyebildim. İsmini söylemeye cesaretim yoktu.Yalnız gitmesine gönlüm razı olmamıştı onunla birlikte gitmek için beklemesini söyledim yanına geldiğimde iyice korktuğunu fark ettim O konuşurken hem çocuk gibi hem olgun hem şaşkın tuhaf bir şekilde bütün duyguları içinde barındıran bir tarzda konuşuyordu "ödüm patladı seni şey sandım" deyince gülmemek için kendimi zor tuttum. Onunla konuşabilmek biraz iletişim kurmak için üsteledim "ne sandın "Katibe hanım o kadar hanımefendi o kadar kibar bir birisi olmalıydı ki açık açık söylemekten çekiniyordu.Ne sandın diye üstelediğimde karşıma geçip gözümün içine bakıp ayı sandım demesi ile ne olduğumu şaşırdım ufak tefek bir kadın vardı karşımda neredeyse onun iki katı cüsseye sahip olmama rağmen gözümün içine bakmaktan söyleyeceği şeyi söylemekten asla korkmamıştı. Geri adım atmamıştı.Kibarlıksa kibarlık, hanımefendilikse hanımefendilik ama cesaretse cesaret onun bu hareketi ile bir anda ona çekildiğimi görünmez bağlarla ona bağlandığımı hissettim birkaç gündür aklımdan çıkmayan o sesin sahibinin gözlerinin ateş ettiğini alevle baktığını fark ettim ilk kez böyle bir şey hissediyordum. İlk kez böyle bir kadını tanıyordum. Kalbimin hızlanması normal miydi? Bilmiyorum.Birkaç dakikadan sonra o gitmeye devam etti, yerimden kıpırdayamamıştım. Bir çivi gibi olduğum yerde hareket edemiyordum günlerce onu düşündüm konuşması, hareketleri, sesi gözlerindeki ateş aklımdan çıkmıyordu neydi beni ona bu kadar çeken bilmiyordum.

Katibe HanımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin