Dora'yı evine götürdükten sonra kalbime bıçak saplandı. Ondan bir an bile ayrılmak istemiyordum. Ama çıkıp gitmem gerekiyordu. Yemeğe kal dediğinde bile hayır demek zorunda hissettim kendimi. Eve gidince yatak odasına çıktım. Dün gece bu yatakta yatıyordu. Yattığı tarafa geçip uzandım. Sanki yanımdaydı. Saçlarının kokusunu alabiliyordum. Günlerin yorgunluğu ile sızmış kalmışım. Kan ter içinde uyanınca yalnız olduğumu anladım. Yine kalbimi acı kapladı. Kafamda plan yaptım. Bu saatte uyuyordur diye sıkıntıdaydım. Önce mesaj atmaya karar verdim. Baktım ki çevrimiçi hemen yazdım. Niye uyumadığını da merak ettim.Gelen mesajla içim coştu. Gerçekten beni mi düşünüyor acaba... Biliyorum ki Dora'nın dalgacı tavırlarından biri. Kalkıp evden bir kaç şey alıp dayandım kapısına ...
Uykudan uyanmış bir hali vardı. Eğlence teklifime baya olumlu baktı, sevindim.
Giyinip gelince şok oldum. Nasıl da güzeldi böyle !
Arabada giderken ki halleri, eğlence mekanında ki ürkek bakışları çok tatlıydı. O kızların onu rahatsız etmesinden çekinsem de yüzlerine bakınca Dora'nın onlara ders verdiği anlaşılmıştı.
Beraber güneşi izlerken sende benim hayatıma böyle doğdun demek istesem de sustum. Dora ile baya mesafe katetmiştik. Yapacağım en ufak hareket yine kapılarını kapatmasına sebep olabilir diye dikkatli olmaya çalışıyorum. Dönüş yolunda neredeyse hemen uyuya kaldı. Yukarı çıkarken bana sarıldığını hatırlayacak mı acaba...Dora'yı en son dün eve bırakmıştım. Yirmi dört saati geçti ama ne online oldu ne de mesajlarıma cevap verdi. Son bir saattir telefonuna da cevap vermiyor. Annesine soramam onu da telaşlandırmak istemiyorum. Eve gidip bakmam lazım...
Yarım saattir kapıyı çalıyorum ama açan yok.
Ya bir şey olduysa!
Meraktan ölüyorum. Kapı önünde çaresiz bekliyordum. Bir anda kafamda şimşekler çaktı. Anahtar! Saksının altından anahtarı alıp kapıyı açtım. Hızla Dora'yı aramaya başladım. Yatak odasında yatağında baygın halde yatıyordu.
+ Dora !
+ Dora! Cevap ver diye sarsmaya başladım. Hafifçe gözlerini araladı.
-Doruk...
Terlemiş su gibi olmuş ama battaniyeyi boğazına kadar çekmişti. Titriyordu. Battaniyeyi kaldırınca çarşafında kan olduğunu gördüm. Neye uğradığımı şaşırdım. Ne oldu bu kıza böyle !Sağına soluna bakıp yarası var mı diye aradım. Ama pijama altını görünce durumu tahmin ettim. Peki bu ateş titreme neyin nesi acaba normal mi diye düşündüm. İki büklüm olmuş sancı çekiyordu. Onu uyandırıp konuşmaya çalıştım.
+Dora neyin var canım iyi misin? Doktora götüreceğim seni.
Sesi çıkmıyordu.
-Hayır istemiyorum. Dün gece üşüttüm sanırım. Karnım da ağrıyor.
Daha fazla konuşamadı. Sanırım bedemcikleri şişti. Sinirden deliye döndüm. Kızı sabah ayazında hasta ettim. Düşüncesiz hayvan. Hemen banyoya gidip baktım. Allah'tan küvet vardı. Sıcak suyla küveti doldurdum. Hem çok terlemişti, hem de çarşaf ve pijaması kirlenmişti. Dora'yı soyup havluya sardım dikkatlice küvete bıraktım. Bir yandan da kendine gelmesi için konuşmaya devam ettim. Su iyi mi? Sıcak mı? Ama neredeyse baygın haldeydi. Güvenli bir şekilde küvete yatırıp yatak odasına gittim. Çarşafı toparlayıp makineye attım. Başka çarşaf bulmam baya zor oldu. Ama Dora'yı zorlayıp yerini öğrenince onu da hızla hallettim. Dora'nın kıyafetlerini ayarladım.Bir yandan da internetten araştırma yapıyordum. Regl döneminde ne yapılması gerektiğini öğrenmeye çalıştım. Eşyaların yerini bilmediğim için her yeri karıştırmam gerekiyordu. Pijama, çorap iç çamaşırı bulup Dora'nın yanına gittim. Hala kendine gelemediği için onu benim yıkamam gerekiyordu. Saçlarına şampuan yapıp bıraktım.Sırtını, omuzlarını, hafif hafif sürttüm. Onun vücudu suyun içinde benim kollarım ellerim onun bedeninde bir kaç dakika yıkadıktan sonra şampuan ve duş jelinden temizlenmesi için kaldırmak istedim ama ayakta duracak mecali yoktu. Küveti boşaltıp üzerindeki köpüklerin gitmesini sağladım. Biraz üşümeye başladı. Havluyu sarmak için kaldırınca bütün ıslaklığı ile bana sarıldı. Onu kucağıma alıp yatak odasına gittim. Hızla giydirip yatağa yatırdım. Ara ara ayılıp sayıklarcasına konuşup uyuyordu. Su verdiğimde yutamıyor, boğazını tutup yüzünü buruşturuyordu. Yatarken de iki büklüm olup ince ince iniltili uyuyordu. Ne yapacağımı bilemez haldeydim.Kafamı toparlayıp bir çorba yapmaya karar verdim. Dolapta ilaç kutusu görünce soğuk algınlığı, ağrı kesici gibi bir şeyler buldum. Mutfak çekmecelerini karıştırmaya başladım. Birinde hazır çorba bulunca onu yapamaya karar verdim. Biraz su, çorba ,ilaçlar, ekmek bir tepsi yapıp Dora'yı uyandırmaya çalıştım. Kendine gelemedi ama onunla konuşup biraz içmesini sağladım. Önce ağrı kesici yarım saat sonra soğuk algınlığı ilacını içirip uyuttum.Karşımda yatan benim karımdı. Ama şu hali küçük bir çocuk gibi geliyordu. Yüzü bembeyaz hafif terli,ince parmakları ile yanağını tutmuş masum masum uyuyordu. Biraz başında bekledim. Ağrıları dinmiş gibi yüzünü kasmayı bırakmıştı. Mutfağa gidip bir bitki çayı yapmaya karar verdim. İnternetten bulduğum tarifte boğaz ağrısı için adaçayı diyordu,karın ağrısı için civan perçemi,papatya vs. Bulduğum bütün bitkileri bir çaydanlığa doldurdum. Maşallah Dora'nın mutfağındaki bitki çeşidi baharatçıda yoktur. Büyük bir çekmece hep bunlarla dolu!
Ihlamur, kuşburnu, nane,limon,adını bilmediğim bir kaç bitki daha ekleyip demledim. Biraz karabiber boğazı için iyiydi. Yavaş yavaş içmesi için zorladım. Bardağı tutacak mecali olmadığını anlıyordum. Uyumaya devam etmesi için yatırdım. Başka ne yapabilirim diye düşünmeye başladım. Elimden gelen ne olabilir başka ! Deli olur insan ! Şu haline bak! Kendime kızıyordum. Onun hastalanmasına sebep oldum diye. Yanına gidip kontrol ettiğimde yine çok terlemişti. Hemen üzerini değiştirdim. Kendini tutmaya başladığını fark ettim. En azından üzerini değiştirirken oturuyordu.
Gece boyunca bir kaç kez üzerini değiştirmem gerekti.
Yapacak bir şeyim yoktu yanına uzanıp beklemeye başladım. Sabaha toparlamazsa doktora götürmeye karar verdim...
Evleneli kaç gün oldu ki ben Doradan önce ki hayatımı hatırlamıyordum resmen. Yüzünü hafifçe okşadım. Eğilip alnımı,gözlerimi,yanağında gezdirdim. Nasıl huzur doluydu...Saçlarının havlusunu değiştirdim. İpek gibi yumuşacık.Dora kendinde olsa asla saçlarını okşamama izin vermezdi. Yüzünü incelemeye başladım. Uzak kaldığım her anın acısını çıkarırcasına baktım...