Duruşma günü gelmişti. Çok kırgın hissediyordum. Yine de üzüldüğümü anneme belli etmemek için güçlü bir şekilde davranıyordum. Annem bende duruşmaya geleceğim. Ne diyecekse bir de benim karşımda söylesin diye kızıyordu Ahmet'e.Ben olmaz hasta olursun dedikçe diretiyordu. Arabaya binip hadi sür diye ısrarla inmemişti. Mecbur kalmıştım onu da götürmeye.Yolda iken annemin telefonu çaldı. Evet kardeş bugün bugün yoldayız diye konuşunca annemin arkadaşı olduğunu anlamıştım. Telefondaki kadın ısrar kıyamet senin orada ne işin var bize gel diye tutturmuştu. Annem elime telefonu uzatıp Ömür teyzen diye konuşmamı istedi.Ömür teyze annemin arkadaşıydı ama kaç yıl önce gördüğümü bile hatırlamıyordum. Telefondaki ses çok tatlı samimi bir şekilde oğlum Doruk sen anneni mahkemeye falan götürme oralarda hasta olur bir de onunla uğraşırsın sen onu direk bize getir dedi.Haklıydı, en çok korktuğum şey annemin üzüntüden fenalık geçirmesiydi.Ben de öyle söylüyorum ama anneme anlatamıyorum diye kadını onayladım. Ömür teyze tekrar söze başladı oğlum ben sana şimdi evi tarif edeceğim sen bana anneni bırak sonra işlerine bakarsın sakin sakin diye evi tarif etmeye başladı Bana verilen adrese yaklaştığımda buraların tanıdık olduğumu Doranın evinin yakınları olduğunu anlamıştım adresteki sokağa girip apartmanın önüne geldiğimde kalbim yerinden çıkacak gibi oldu.Ömür teyze Doranın annesi miydi? Ben biraz sonra Doranın evine mi gidecektim bu heyecan bütün acımı unutturmaya yetmişti. Ömür teyze camdan el sallayıp hadi gelin gelin diye çağırınca içimi bir coşku kapladı zili çalıp kapının önünde durdum kısa boylu orta yaşlı çok tatlı bir kadın kapıyı açtı gel oğlum gel diye sıcak bir karşılama ile bana sarıldı.Anneme de gel bacım gel olur böyle şeyler dünyanın bin türlü hali var diye teselli vermeye başladı. 2 + 1 küçük bir eve girmiştim.Etrafa şaşkın şaşkın ama çok dikkatli bir şekilde bakıyordum.Hol kısmındaki fotoğrafları görünce emin oldum. Burası Dora'nın eviydi.Ömür teyze mutfaktan seslendi gel oğlum bir çay iç öyle çıkarsın diye mutfağı işaret ediyordu.Ellerimi yıkama bahanesiyle Doranın evini biraz daha tanımaya çalıştım.Aralıklı kapıdan kafamı uzattığımda evin en büyük odasının Dora ya ait olduğunu anladım. Sessizce kapıdan içeri girdim.Odanın her bir karesini her bir detayını tek tek inceliyordum.Duvarın biri tamamen kitaplık olarak ayrılmıştı. Bütün raflar kitaplarla doluydu. Hepsini okumuş mudur diye düşündüm biraz yakından incelediğimde orta rafın tamamı İngilizce kitaplarla doluydu. Aralarında bilimsel, tarih, dünya edebiyatından kitaplarda vardı.Taktir etmiştim doğrusu.Kitaplığın karşısında kitaplık kadar büyük olmasa da duvara yerleştirilmiş dolaba baktığımda bir sürü malzeme gördüm. Fırçalar, boyalar. Resim de mi yapıyor diye düşündüm. Alt raflarda boncuk kutuları üst üste sıralanmıştı. Yine alt raflara baktığımda kumaşların üzerine iğne ile yapılan işlemeri gördüm. Masası çok düzenli değildi. Çantası çıkarılmış kenara fırlatılmış bir ney vardı.Altında ki notaların olduğu defterden anladığım kadarıyla ney öğreniyordu.Bir de boncuklarla "sev" yazılı tezgahı görmüştüm. Bir insan nasıl bu kadar şeyi yapabilirdi ki. Ben mesela sadece iyi yumruk atabilirdim. Başka bir şey den anlamazdım. Annemin sesi ile hemen çıkmak zorunda kaldım odadan. Ömür teyze gel oğlum gel diye sıcak Çayı elime tutuşturdu.Bir yandan benimle konuşuyordu "aman oğlum boş ver üzülme kardeşler arasında böyle şeyler olur" diye teselli vermeye çalışıyordu çayım bitince kalkmak istedim duruşmaya geç kalmak istemiyordum daha önemlisi duruşma başlamadan biraz kafamı toparlamak için yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Evden çıkınca arabaya geçtim Dora'nın odasına girdiğimi onun o odaya sinmiş kokusunu hissettim.1 saat sonraki duruşma umrumda bile değildi artık tabi bir de adliyeye gidince Dora ile karşılaşma durumu vardı ne yapmalıydım nasıl davranmalıydım elimi kolumu nereye koymalıydım hiçbir fikrim yoktu bu düşüncelerle adliyenin en ücra köşesinde bir koltuğa oturdum. Maksadım biraz düşünmekti. Dalgın dalgın yürüyen, yorgun, Dorayı gördüm.Biraz izlemek istedim. Aramızda mesafe olduğu için beni göremezdi.Az önce gördüm oda o kadar renkli o kadar sanatsaldı ki kendimi bir sanat sergisinde gibi hissetmiştim. Şimdi karşımda gördüğüm kadın dupduru bir su gibiydi. Hiçbir şeyi ben bunu yapıyorum, ben böyle yapıyorum en iyisi benim demeden gerçekten yaşayan bir görüntü deydi bir süre izledim gerçekten doğaldı.Hareketlerinde en ufak bir fazlalık bir aşırılık yoktu.Duruşma saati yaklaştığında istemeye istemeye de olsa salona girdim. Yaşanan her şey bir yana onun ciddi sert yüz ifadesine bakmamak için savaşıyordum.Göz göze gelmek istemiyordum.Beni böyle görmesini istemezdim. Neyseki çok fazla uzamadan duruşma bitti bütün haklarımı Ahmet'e devredeceğimi söylemem dışında başka bir şey söylememiştim. Duruşma bittikten sonra kendimi çok halsiz hissediyordum adliyenin yakınında Dora ile ilk karşılaştığım pastane vardı kendimi oraya attım bir kahve söyledim maksadım düşünmek kendimi toparlamaktı.Orada ne kadar oturdum ne düşündüm bilmiyordum kafam çok karışıktı. Dora ile ilgili hislerim, odasında girince hissettiğim kokusu, sesi bir yandan mahkemeyle ilgili yaşadıklarım kafam allak bullak olmuştu.Beni bütün bu düşüncelerden kurtaran telefonumun sesi oldu. Tanımadığım bir numara arıyordu.Dikkatli bir şekilde efendim dedim. Telefondaki ses çok candan ve samimi bir şekilde Doruk oğlum ben Ömür teyzen annenin arkadaşı diye hatırlattı kendini.Ömür teyze anneme bir şey mi oldu yoksa diye panikle konuşmaya devam ettim.Yok yok oğlum annen iyi diye cevaplayınca içim rahatladı.Duruşmadan sonra aramadın biz de merak ettik diye ağzımı yokladı. Olay çıkmasından korkmuşlardı sanırım.Merak etmeyin Ömür teyze bir sorun yok her şey yolunda diyerek içlerini rahatlatmaya umuyordum.Konuşmaya devam ettim. Annemi almaya geliyorum hazır olsun dedim. Beklemediğim bir şekilde hayatta bırakmam yemeği bizde yiyeceğiz diye ısrara başladı Ömür teyzeye itiraz edecek halim yoktu. Annem için uygunsa benim için fark etmez demiştim.Tam kapatmak üzereyken annem seslendi "baban köyde yalnız kaldı ne yapacak tek başına" diye itiraz ediyordu .Ömür teyze bu işe de el koymuştu.Oğlum sen babanı da getir hatta çıkışta Dorayı da al getir benim kız adliyede çalışıyor .Hadi oğlum geç kalmayın diye kapattı telefonu daha başka bir şey söylememe fırsat bile vermemişti.Önce babamı aldım eve bıraktım.Dora'nın mesaisinin bitmesine az bir zaman vardı çok heyecanlıydım. İlk defa onunla resmen tanışacak kendimi tanıtacaktım.Acaba annemle annesinin arkadaş olduğunu biliyor muydu?Bilmiyorsa nasıl tepki verecekti? Kafamda bunları düşünürken kendimi merdivenin önünde beklerken buldum.Merdivenlerden yorgun yorgun inmeye başladı.Acaba işte mi bu kadar yoruluyordu ?Sanki kimsenin bilmediği şeyler var kimsenin bilmediği acılar çekiyor gibiydi. Bir süre onu izledim beni hiç fark etmedi. Karşısında görünce irkildi göz göze geldiğimiz kısacık anda vücudumu neşe kapladı. Onunla konuşmak sohbet etmek isteği ile baş edemiyordum.Korkuttum mu? "şey gibi" sözleri dökülüverdi ağzımdan. Hafifçe gülümsedi.Resmen tanışma zamanıydı.Doruk güven ben diyip elimi uzattım. Tokalaşmak istedim.İçgüdüsel bir şekilde ona temas etmek istiyordum.Normalde kadınlarla tokalaşmaz yüzlerine bakmazdım.Doranın rahatsız olduğunu fark ettim ama elimi indirmekte istemiyordum.O kadar hoş bir şekilde durumu idare etti ki yerimde başkası olsa asla anlamazdı hislerini o sıcacık kısacık an vücudundaki bütün kan kalbime pompalanıyor gibi hızlı atıyordu. Annesi ile yaptığımız konuşmayı anlatıp eve gidelim demem gerekiyordu ama öyle bir kaçtı ki konuşmama fırsat vermedi benden mi kaçıyordu yoksa aramızdaki bu gerilimden mi anlayamamıştım. Hemen peşinden gidip yakalayıp konuşmak istedim ama onu daha fazla rahatsız etmemek için vazgeçtim.Eve girmesini bekledim.Yolda gelirken ayıp olmasın diye bir şeyler almayı ihmal etmemiştim. Dora apartmana girdikten kısa bir süre sonra kapıyı çaldım .Bir insanda kaç farklı karakter olabilirdi?Şimdi de karşımda yazması ile ev kızı duruyordu. Yaşadığı şaşkınlık, yüz ifadesi, aptallaşması her şey o kadar şahsına münhasır o kadar tatlıydı ki insanın bir an olsun gözünü ayırası gelmiyordu.Ortam müsait olmadığı için kontrollü davranmaya devam ettim. İçeri gidip annemi görünce bütün gücümün tükendiğini hissettim. Onu o halde görmek beni mahvediyordu ama elimden gelen de bir şey yoktu. Bana düşen neyse almamı kendi ailem için yuvam için kullanmamı istiyorlardı. Gerçekten anne yüreğiyle de benden bunları bekliyordu. Hak etmediğimi düşündüğüm bir parayı almak istemiyorum kendime yediremiyorum ben böyle düşünürken ortamdaki konuşmalara dahil olmak zorunda kaldım annem her zaman söylediği şeyleri tekrar ediyordu "evleneceksin yuva kuracaksın çoluk çocuğun olacak" nedense ilk kez bunları söylediğinde sinirlenmeden dinledim hatta gözümü belli bir noktada takılı kaldığını bütün bunları o noktadayken hayal ettiğimi fark ettim. Dora çok akıllı bir kızdı benim ona baktığımı, bakarken neler düşündüğümü anlamış gibi hemen mutfağa attı kendini.Anneme su getirme bahanesiyle ben de peşinden gittim normal bir şekilde "su alabilir miyim" diye seslendim. Kendi düşüncelerine çok dalmış olmalı ki geldiğimi duymadı.Tam arkasında konuştuğumda ise ödü patladı neden bu kadar çok korkuyordu neden korku ifadesi bu kadar tatlı duruyordu. Mutfak küçüktü. Onun ve benim aramdaki mesafenin kısa oluşundan mı yoksa Doraya yakın oluncaki heyecandan mı bilmiyorum sabah odasında beni etkileyen kokuyu daha yoğun hissettim sanırım ömür boyu unutamayacaktım. Bir anda sinirlenip ters ters konuşmaya başladı. Yakın olmamız onu huzursuz etmiş olmalı ki çıktı gitti.Eve gidip yatağa uzandığımda aklımda ki tek şey Dora ve gün içinde onunla ilgili yaşadığım anlardı. Bana ne olmuştu böyle. Bu kızın hakkında hiç bir şey bilmiyorum ama onu düşünmeden de yapamıyorum. Halime gülsem mi ağlasam mı karar veremedim. Annem evlilik konusunu açınca ona bakmam normal değildi.