Dudaklarının tadı...

3 0 0
                                    

Dora'nın hastanede yaptığı konuşmadan bu yana birkaç hafta geçmişti bile annemin taburcu olması, gelinlik, düğün, nikah yeni yaptırdığım evle ilgili detaylar derken onunla görüşme fırsatımız olmadığını fark ettim.Bu işi uzatmadan en kısa sürede halletmeliydim.
Uzaktan da olsa güne onu görerek başlamak istedim. İşe giderken yine takip etmeye karar verdim. Giyim konusunda hep sade ve ciddi olmayı tercih ediyordu. Günlük hayatta daha renkli ve spor kullandığını fark ettim. Bugün giydiği siyah takımı bir başka asil gösteriyordu. Dora da abartı bulduğum tek şey topuklu ayakkabılardı. Yakışmamış dersem nankörlükten gözüm kör olabilirdi. Siyah bir kuğu gibi süzülmesini istemedim sanırım. İçimde tuhaf bir kıskançlık büyüdü. Dora'yı aramak istedim numarasını almadığımı anlayınca Ömür teyzeden rica ettim. Aramaya cesaret edemediğim için kısa bir mesaj attım "ya sen beni kaçır ya ben seni" hızlıca dönüş yaptı."Sıra sende" amacım onu yeni açtığım spor salonuna götürüp orada konuşmaktı.Planı benim yapmam işime gelmişti. Kendini rahat hissettiği mutlu olduğu bir yerde konuşmak avantaj sağlayabilir, konuya daha pozitif yaklaşabilirdi. O yüzden durumu en iyi şekilde yönetmeye çalıştım. Her şeyi organize etmek için Dora'nın evinin oralarda beklemeye başladım. Ömür teyzeden numara alırken izin almak gereği duydum. Hem gönlünü almak istedim hem de numarayı neden istediğimi açıkladım. O sırada öğrendiğime göre Dora annesini köye götürecekti. Bahane üretmesin diye hemen Ömür teyzeye ben seni bırakırım diyip bu sorunu da çözdüm.Çıkmadan biraz oturup sohbet ettik. Sağolsun bana yiyecek bir şeyler de ikram etti.Akşama salona gideceğiz diyince Ömür teyze elime Dora'nın çantasını tutuşturuverdi. Kendi çantamı aldım ama Dora için çanta almak aklıma gelmemişti.Sağolsun Ömür teyze halletti. İş çıkışı yine merdivenlerde beklemeye başladım. İnsan randevu verdiği adamdan korkar mı ya ! Yine şaşırdı beni görünce. Bu düşünceli halleri çok dikkatimi çekiyor. Acaba bir derdi mi var? Yoksa beni istemiyor mu! Nihayet arabaya bindik. Neşesini yerine getirmek için uğraşmaya başladım bile. İlgisini çekmek için bilmece gibi konuşamaya başladım ama ona sökmedi. Zehir gibi çalışıyor kafası ne demek istiyorsun demeye gerek bile duymadı hemen çat yapıştırdı cevabı. Salona gelince çantalarımızı bagajdan çıkardım.Kendi çantasını görmek onu şok etti. İşte "başarılı bir ters köşe" diye içimden sevindim. Sanırım onu korkutan çantanın içinde aradığı şeyi benim koymamdı...Sakinliği bozmamak için annen hazırladı diye açıkladım durumu.
Ona salona girebilmesi için bir üyelik açtım. Kendine ait dolabını da hazırladım. Eldivenleri de dolapta onu bekliyordu. İçeri girdiğimizde yanıma gelen arkadaşlar ona yenge diyince içimde bir gururlanma hissettim. Dora'nın benim olduğunu herkes kabul etmişti. Bu benim için acayip bir his. Kadın üye sayısının çok az olduğunu biliyordum. Hele de bu saatlerde gelen yoktu. Dora'yı giyinmesi için yönlendirdim. Çoktan gelmesi lazım derken mesaj attı. Dışarı gelmek istemeyince merak ettim. Hemen aradım. Durumu anladığımda öylece kaldım. Ahhhh Dora ah seni sevmeyen ölsün!
İstemeye gittiğimiz akşam antrenman yaparken görmüştüm. Dışarı gelmek istememesi normaldi. Dora gibi biri benim yanımda bile rahatsız olurdu. İlk üyelere salonun reklamı olsun diye eşofman havlu gibi küçük eşantiyonlar yaptırmıştım. Unisex ürünlerdi. Uzun süre abonelik alanlara verilecekti. Bulabildiğim en küçük bedeni alıp soyunma odasına daldım. Oğlum ayı dediği kadar varsın. Bir kapı çal bari diye içten içe sövüyordum kendime. Bir an onun güzelliği ile daha da sersem oldum. Ne güzel saçları vardı. Beline kadar uzun dalga dalga. Tayt ve badi bütün hatlarını belli etmişti. Bakmamak için savaşıyordum. Ama gözlerimi indirmek çok zordu. Daha önce antrenman yaparken ışık loş olduğu için mi yoksa şaşkınlıktan mı bilmiyorum hiç böyle olmamıştım. Ben onu izlerken uzattığım takıma bakıp olup olmayacağını anlamaya çalıyordu. Göz göze gelince yüzündeki alevi ben bile hissettim. Buradan kaçmazsam her şeyi mahvedebilirdim.
Dışarı çıktığında ise gülmemeye çalışarak onunla uğraştım. Paçasını kıvırmış pıtı pıtı gidiyordu. Üst de dizine kadar inmiş ama umursamıyordu. Sözlerimin altında kalmayıp ağzımın payını vere vere ring alanına yaklaşmaya başladı. Ama ben onun savunmasını merak ederek hızla ittirdim. Dengesini kaybedince yakaladım.Demek ki benimle iken rahattı. Savunma halinde olsaydı kendini çabuk toparlardı. Yaptığım şeyin acısını hemen çektim. İyi bir yumruk attı. Çok iyi geldi valla Dora her gün dayak at bana demek için ağzımı açmak istedim. O, ringe çıkıp dalga geçmeye başlayınca karizmam elden gitti diye düşündüm. Profesyonel bir eğitimi yokken bu kadar sert yumruk atması çok iyiydi. Demek ki sıkı çalışmış kendini geliştirmiş. Yıllarca bu seviyeye gelemeyen öğrencilerim vardı. Düşüncelere dalmış, sohbete devam ediyordum ki sıkı bir tekme yedim. Artık oyunu kuralına göre oynamamın zamanı gelmişti. İyi bir yumruğu haketti diye düşündüm. Çok hafif bir yumruk attım.Bir şey olur diye ödüm patladı. Kendini toparlayınca karşı atağa geçti. Tam tahmin ettiğim gibi düşmanı vücut avantajı ile sersemletip öldürücü darbe ile pes ettirmeyi planlıyordu. Ne kadar iyi olursa olsun beni alt edemezdi. Onu köşeye aldığımda savunmaya geçti. Başını koruyordu. Elindeki eldivenlerle yüzünü kapatıyordu. Kapatmasa vuracaktım sanki. İyi ki yüzünü kapattı.Vurmazdım ama dudaklarının tadına bakabilirdim. Aramızda ki mesafe kısa ve terlemiştik. Nefes nefese kim hamle yapacak diye bekliyorduk. Şu an ringde değildim. Onunla en özel anları yaşıyordum.Biraz daha böyle duramazdım. Dora'yı arzulamaya başladım. Her şeyi bir kaç saniyelik zamanda hayal ettim. Kafamı toparlayıp uzaklaşmaya çalıştım. Buraya gelirken bunları düşünemedim. Böyle olacağımı tahmin etsem yine de gelir miydim bilmiyorum. Şimdi kafamı toparlayıp onunla nikah konusunu konuşmam gerekiyordu. Yaşadığım duygular beni çok dağıttı. Kendime gelmem kolay olmayacaktı. Keşke başka bir yere gitseydik demeden edemedim. Şimdi hiç sırası değil! Etraftakiler de bize bakıyordu. Çok rahatsız oldum ama kızamazdım. Onu buraya ben getirmiştim. Dora'nın feryadı duygularımı kontrol etmemde yardımcı oldu. Küçük kız acıkmıştı... İş bitince direk buraya getirdim. Bir de antrenman yaptı. Düşünemedim diye kızdım kendime. Duş alıp beklemeye başladım. Kapının hemen önünde beklerken Dora'nın güldüğünü duydum. Merakıma yenilip konuşunca duş alırken bir anda seslenmem onu tedirgin etti. Cevap bile veremedi. Yine bir ayılık yaptım. Giyinip çıktığında ise özür dilemeye çalıştım. Tepkisiz olması daha da korkutuyordu. Belki de açlıktan böyle oldu diye düşündüm.Hemen arkadaşımın kebapçısına gitmeye karar verdim. Giderken arkadaşa mesaj attım. İyi de yapmışım kızın yüzü güldü. Nikah işini konuşmanın sırası diye hemen konuyu açtım. Kendimi kontrol ettiğimi düşünsem de "verdiğim sözü tutarım" demesiyle hislerimi gizleyemediğimi anladım. Ya da o çok akıllı olduğu için vazgeçer diye korktuğumu anlamıştı bilemiyorum. Yine de işi şansa bırakmazdım. Bana göre her şey hazırdı. İsteme, nikah, düğün salonu, bütün detayları hallettim. İş Dora'nın tamam demesine kaldı. Ondan da onay alınca düğmeye bakacaktım. Eve bırakırken konuşmak istiyorum dediği şeyler vardı. Ne derse tamam derdim. Yeter ki evlensin benle. Biraz da kokuyorum aslında konuşurken onu kaybedecek bir şey söylerim diye. Dora bir kuş gibi; kanatları var Sesi neşeli ve cıvıl cıvıl, ruhu özgür,pençeleri keskindi. Onu biraz sıkarsam ölür...
Ellerimi biraz açarsam uçar gider...

Katibe HanımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin