On dakika da nikah kıyılıverdi. İmzamı atmıştım.Doruk ve Dora nikah şekerini görünce çok şaşırdım "ne ara yaptırdınız" diye şaşkınlığımı ifade ediverdim. Nikah kıyıldıktan sonra fotoğraflar çekildi, tebrikler yapıldı bir otele geçtik.Orada dini nikah işini de aradan çakardılar. Mehir olarak da barakasını istemişim hepsi yalandı. Ne yapayım ben onun ayı inini be diye söyleniyordum içimden.Cümbür cemaat yemekler yenildi.Sohbetler edildi. Tam bitti diye sevinirken otelin düğün salonuna geçildi.Düğüne gelmiştik bizim düğünümüze hemde bu kadarı fazla ama diye beynimde şimşekler çaktı. Resmen bir komplonun içindeydim. İlk dans için anons yapıldığında Doruk gülümse diye uyarıyordu beni. Bütün bunları iki günde mi yaptınız diye hesap soruyordum. Hayır dedi net bir şekilde. "Hastanedeki konuşmandan beş dakika sonra hazırlıklar başladı"diye devam etti. Nasıl hiç bir şey den haberim olmadı kendi kendime şaşırıyordum. Sen yorulma güzelim biz her şeyi hallettik sen sadece gülümse ki silah zoru ile evlendin zannetmesinler diye konuyu kapatmıştı. Aslında cümle benim için güzelim kelimesinden sonra bitmişti. Gerisini pek anlamamıştım bile. Bir kaç saat sonra yorulduğumu hissettim.Ne zaman bitecek çok yoruldum diye mızmızlanmaya başladım. Bir saat daha sabret bitirelim diye kalktı yerinden anneme ve annesine durumu anlattı sanırım onlar da onay verince bir saat sonra düğünü bitirdi. Herkes giderken Doruk kısık sesle seni kaçıracağım diye elini uzattı.Beni eve fırlat diye ona eşlik etmeyeceğimi anlatmak istedim. Ev misafir dolu diye hatırlattığında mecbur kaçırılmaya razı olmuştum. Arabada uyurum diye hayal kurarken mesafe çabuk bitivermişti. Mehir olarak verdiği barakanın önünde durunca vizyonsuz beni buraya mı kaçıracaktın diye düşünmeden edemedim. Ama yürüdükçe buranın çok değiştiğini fark ettim. Doruk "aa sen çok yoruldun yazık" diyerek sırtına atıverdi bir anda. "Ne oluyor be! un çuvalımıyım ben" diye debelensem de fayda etmedi. İçeri girince yavaşça bıraktı yere. Burası baya baya başka bir evdi. "Ee ama baraka değil burası" diyerek etrafta göz gezdirdim.En son geldiğinden farklı dimi diye tepkimi ölçmek istiyordu. Çok güzel olmuş diye hayranlıkla baktım. Tamamen değişmiş diyordum ki burası "yeni yapıldı" "senin için" dedi. Diğer ev daha ilerde orada ben kalırım yine dedi. Ee nasıl istediğin yere ev yapılıyor mu diye şaşırmıştım. Burası büyük bir arazi ama kimse bakmayınca dağ olmuş diye hayıflandı. Bu arazi ve ev senin mehirin yarın gider üstüne geçiririz dedi. Yok artık diye düşündüm. Ama cevap vermek istemiyordum. Ben şu yatağın üzerime geçmesini istiyorum sadece diye attım kendimi. Biraz dinlenince Doruğun hareketlerini takip etmeye başladım. Abdest aldı seccadeyi serdi namaza durdu. Ne namazı kılıyordu bu. Biz gerçekten evlenmedik ki. Namaza gerek yok ki diye söyleniyordum içimden. İlk selam verişinde hemen atladım ne namazı bu hayırdır diye. Şaşkınca bakıp Allah'ın namazı hani bütün müslümanlara farz diye devam etti. İyi de biz gerçekten evli miyiz de evlilik namazı kılıyorsun diye sorguya devam ediyordum aklımca. İyi de nerden çıkarıyorsun evlilik namazı olduğunu diye sorunca utancımdan yatağa erimek istedim. Önüne dönüp evlilik namazı iki rekat kılınıyor. Bak ben devam ediyorum namaza diye hafifçe yatsı namazının farzı diye tekbir getirmişti. O kadar utanmıştım ki namazı bitmeden evden kaçabilirdim. Ama mecalim yoktu. Namazı kılıp duasını ettikten sonra bana gel sana bir şeyler hazırlayayım acıkmadın mı diye sordu. Hem de üzerini değiştir diye konuşmaya devam etti. Hiç bir şey yapmaya halim yok diye sağdan solda döndüm.Doruk yatak odasının önündeki koridorda namaz kıldığı için beni göremezdi.İstersen ben değiştirmene yardım edeyim diye sorunca hemen kalkıp yok yok ben halledebilirim deyip banyoya kaçtım. Üzerimdeki gelinlikten başka bir şey yoktu ne giyeceğim diye düşündüm.Karşımda ki gardropta bir şeyler vardır diye karıştırmaya başladım. Bir kaç parça kıyafet görünce sevindim. Bordo renk askılı bir pijama takımı,uzun beyaz bir elbise,çiçekli başka bir elbise başka bir şey yoktu. Bir erkek eşofman altı, bir kapüşonlu ceket,bir kaç çorap... Doruğun eşyaları heralde diye düşündüm. Alt çekmecede iç çamaşırları bulunca şok oldum. Benim için alınmış ama ben almadım...Doruk aldıysa! Bedenimi nerden bilecek ki diye içimi rahatlattım. Kesin annem aldı koydu başka bir seçenek olamaz dedim.Başka çarem yoktu gelinliğin kendi sütyeni olduğu için sütyen giymemiştim. Bunları kullanmam gerekiyordu. Duştan çıkınca kendimi hafiflemiş hissettim. Bu pijamayı kim aldı acaba diye düşündüm. Askılı incecik bir şey. Yatarken insanın üzerinden çıkar bu diye sağını solunu çekiştirdim. Alt da baya sarıyor kilodumun rengi belli oluyor diye sıkıntıya girdim.Dolapta ki kapüşonlu benim işimi çözecekti ama izin alamam lazım diye düşündüm. Sonra sinir oldum niye geldim ki buraya! Çaresiz giydim ceketi. Saçlarıma sadrazam gibi havlumu sarıp mutfağa indim.Acıktığımı hissediyordum gerçekten. Doruk yoktu etrafta bir şeyler hazırlamış çıkmış. Ama haber verse iyi olurdu. Kokutucu olmaya başlamıştı bu sessizlik. Telefonu açmıyordu. Bahçeye çıkıp seslenmeye başladım Doruuk !
Doruuuk! Bir kaç dakika içinde koşa koşa geldi efendim güzelim bir şey mi oldu sesini duyunca koştum geldim diye konuşuyordu. Bir şey yok biraz koktum seni göremeyince merak ettim diye açıkladım durumu. Sen geç içeri geliyorum birazdan diye tekrar içeri girmemi bekledi. İçeri girip yatağa uzandım ve gözlerimin kapandığını dayanamadığımı fark ettim. Uyanık kalmak için çabalarım yetersiz kalmıştı. Ne kadar zaman uyudum bilmiyorum kapı sesi ile irkildim Geldim ben diye seslendi Doruk ama toparlanmak istememiştim. Merdivenler den çıkıp benim uyuduğumu görünce çok sesiz olmaya çalışıyordu. Bana bakıp yüzümü incelediğini hissedebiliyordum. Üzerimi örtmek istediğinde toparlanıp kalkmak istedim uyumam için ısrar etse de kalkacağım diye direttim. Sen nereye gittin. Ne kadar zamandır yoksun diye sorular sormaya başladım. Sersem gibi merdivenleri inmeye çalışırken aşağıdaki ortamı fark etmiştim şömineyi yakmış yere güzel bir sofra hazırlamıştı. İçeriden kahve kokusu geliyordu. Elindeki kutuları bana uzatarak bunlar da benim özel hediyem diye bana verdi. Her yer güllerle mumlarla süslenmişti. Demek ki ben epey uyumuştum. Bir demet kırmızı gülü de kucağıma bıraktı. Yaşadığım anlar şaka gibiydi. Gerçek olmadığına da emindim aslında. Paketleri açmamı istediğini düşündüm. Çok şık bir küpe kolye takımdı. Kısaca açıkladı. "Diğer takıların hiç biri senin zevkine göre değil" gerçekten öyleydi. Alındığından bile haberim yoktu diğer takıların. Bana ne sorarlarsa siz alın ben beğenirim diye başımdan savdım.Başka bir kutuda ise gemi bileti vardı. "Dünya turu tarzı bir şey ne zaman istersen gidersin" diye açıkladı. İnanamıyorum gerçekten sadece şok halde yüzüne bakıyordum. Hızla mutfaktan kahveleri getirdi. Oturup içmek için acele ettim.İyi geldi valla diye teşekkür ettim. Tam karşıma oturdu havlu yukarda yatakta kalmıştı. Saçlarım uzun ve gür olunca geç kuruyordu. Hiç beklemiyordum ki elini saçlarıma atıp hala ıslak hasta olacaksın şöminenin karşısına geç diye ısrar ediyor bir yandan da tarak arıyordu. Ben itiraz edip duşta taradım gerek yok şimdi kurur diye onu durdurmaya çalışıyordum. Şömineyi iyi ki yakmışsın üşümüşüm diye konuşmaya devam ettim. Gece burası buz gibidir. İlk geceden seni hasta etmek istemem dedi. Ortamı sessizlik sardı. Sadece ateşin çıtırtısı vardı. Ne yapıyorsun orada gel artık diye çağırdım hiç bir şey yapmadığını oyalandığını anlamıştım. Karşıma otur dedim. Konuşacağız diye de zorladım bir anda. Bütün bunlar ne dedim. Bizim için fazla romantik hareketler değil mi diye yüzüne bakıyordum. Beğenmedin mi diye sorunca her şey çok güzel ama bunun sebebini anlamıyorum diye geri adım atmadan konuştum. Senin için olduğu kadar benim için de evlilik zor bir karardı. Ama evlendik. Ne olursa olsun bizim için özel olmalı dedi. Daha fazla konuşmak istemiyordu. Bende söyleyecek bir şey bulamamıştım.
Çok cüretkar bir sesle o zaman bu gece karşımda çırılçıplak olmaya cesaretin var mı diye sordum. Bir an bile şüphe etmeden istediğini sor diye cevapladı. Bu sefer şaşıran ben oldum. Soymak istediğim bedeni değildi. Onunla ilgili her şeyi öğrenmek konuşmak istemiştim.Onun bir an bile başka anlama çekmemesi güven duymamı sağladı. Şimdi bu ısısız evde sadece ikimizdik. Şömine ısıtıyordu. Odun sesleri ninni gibi fısıldıyordu. İkimizde birbirimizin gözüne bakıp bütün kalbimizi açmaya hazırdık. Onunla benim aramda hiç bir duvar, yasak yoktu. Zaten anlamsız bir samimiyet, şımarıklık, bir özgüven yaşıyordum onunla. Utanmak aklıma bile gelmiyordu karşısında. Ruhum yıllardır aşına gibiydi. Sanki eksik parçalarım tamamlanmış gibiydi. Konuşmadan binlerce şey konuşuldu aramızda bunu şuan anlıyordum. Yinde de soracaklarım vardı tabi.
Tam karşıma geçti. Karşımda tüm heybetiyle duran adam benim kocamdı. Ama ben kocamın sadece adını soyadını biliyordum. Bu yabancı adamla bu evde baş başa bir şöminenin önünde sohbet ederken bir anda zaman hızla aktı ben bütün adımları atlayıp ne zaman buraya geldim. Bu romantik ortam hangi zamanın sahnesi der gibi etrafıma bakmaya şok üstüne şok yaşamaya devam ediyordum. Dora ! Daldığım zaman yolculuğundan Doruğun sesi ile hızla ana geri döndüm. İstediğin her şeyi sor demesi ile rahatladım.
Doruk bizim ki bir iş anlaşması biliyorsun. Yine de birbirimizi tanımalıyız senden ricam bana asla yalan söyleme dedim.
Merak etme dedi.
Doruk kim ? Bana biraz anlatsana !Bu bölümden sonra Doruk bize kalbini açacak...
Zaman geriye aksın!!!