"Artık gelmeyeceğim diyor"

6 0 0
                                    

Havanın güzel olması güneşin parlaklığı ama yakmadan ısıtması ne harika dimi? Tıpkı birini severken seni iyileştirmesi gibi. Şifa dolu diye iç konuşmalarımdan birini yapıyordum. Hafta sonuydu ve ben yalnızdım ohhhhhh diye sesli bir mutluluk nidası attım. Aradan beş dakika geçmeden şom ağızlı başkanı olarak kendime nazar değdirmeyi başarmıştım. Annem arayıp kızım biz Hayriye teyzenle kız bakmaya gideceğiz ama götürecek kimse yok arabayla beş dakika bırakıversen diye baya bir şirin şirin konuştu. Aklıma bir sürü soru gelse de uzatmadan tamam canım hazır mısınız ne zaman alayım diye cevapladım. Kime kız bakacak ki bunlar diye düşündüm.Hayriye teyzenin kaç oğlu vardı ki Doruk ile Ahmet. Ee belki Ahmet e giderler diye düşündüm ve hazırlanıp çıktım. Köy yakındı. Annemleri alıp yarım saatlik başka bir köye geldik. Annemi yalnız yakalayıp kız anne kime kız bakacaksınız? diye sordum merakla. Annem bana iyice yaklaşıp Doruğaaa dedi. Anlatmaya başladı mahkeme olaylarından sonra Hayriye teyzen çok hastalandı ölmeden bir evlendireyim oğlanı yuvası olsun diyor başka bir şey demiyor haklı tabi. "Ha bende Ahmet'e sandım" diye düşük bir ifade ile konuştum.Annem  "yooook ben o hayırsıza kız falan bakmam kimsenin günahına giremem. Benim de kızım var ayol" diyip beni arkada bırakıp çoktan yürümüştü. Anneme ne zaman geleyim sizi almaya diye seslendim ama iki arkadaş kol kola girmiş kaynatmaya başlamışlardı. Annem canı gitmek isterse arardı biliyordum. İçimde bir hüzün hissettim.Anlamsızdı.Bekledim geçmedi. Kendimi toparlayıp arabaya bindim.
Doruğu en son o sabah görmüştüm. Hatta her şeyi unutmuştum. Doruğun varlığını bile.O günden sonra hiç düşünmemiştim olanları. Eve gitmeyi canım istemedi. İlçenin yüksek tepesinde kendime bir yer belirlemiştim. Oraya sürdüm arabayı. Bazen büyük resmi kaçırır, olayları anlayamazdım. İşte tam bu yüzden en yüksek tepeye çıkıp bütün ilçeyi yukardan izler ve büyük resmi görmeye çalışırdım. Yerime oturup her şeyi resme oturtmaya çalışıyordum. 28 yaşımda ailesi ve bir kaç arkadaşı dışında kimsesi olmayan biriydim. Kalbim çocukluk yaraları ile hala kanıyordu. Yeni yaralar açmamak için yaşıtlarım gibi evlilik çoluk çocuk düşünmeyi yasaklamıştım kendime. Açıkçası çok da iyiydim böyle. Kurduğum hayal dünyası  toz pembe ve huzurlu geliyordu. İyi bir işim vardı burada çalışıp, yaşlanıp ölüp gitmek gibi minik bir hayat planım vardı. Peki ya sonra pişman olursam diye her zamanki oklar saplandı kalbime. Annecime bir şey olursa dünyada yalnız kalacaktım. Bir anda öfkelendim salak böyle korkup evlenilir mi? Ya daha beter yalnız olursan çekişmeleri başladı içimde. Benim feminist abla iş başındaydı. Haklıydı. Oturduğum yerde kaç saat bu düşüncelerle kaldım bilmiyorum ki telefonum çaldı. Annem kızım gel bizi al deyince anladım zamanın nasıl hızlı geçtiğini.Hemen toparlanıp bıraktığım yere gittim. Beni bekliyorlardı. Neşeli neşeli konuşmaya başladım. N'aptınız güzeller aldınız mı kızı diye eğlendim onlarla. Ama ikisi de surat asıyordu ne oldu niye böylesiniz diye sormaya devam ettim. Annem aman dedi. Olmaz o kız diye terslendi. Anneme valla iyi ki oğlun yok ha yanmıştık dedim neşemi bozmadan. Tabi merak da ediyorum anlatsanıza noldu diye ısrarla sormaya devam ettim. "Doruk niye gelmemiş." Kız yüzümüze bakmadı. Oğlanı görmek istermiş. Bakalım biz seni alacak mıyız oğlumuza diye sinir boşaltıyordu annem. Hayriye teyze arkaya geçmiş sesizce ağlıyordu. Arkamı dönüp bakınca fark ettim. Aaa güzelim sen niye ağlıyorsun. Sizi üzecek bir şey mi dediler gidip döveyim mi diye kadını güldürmeye çalıştım. Bu olaylardan önce Hayriye teyzeyi çok tanımıyordum. Annem seviyordu ama biliyordum. Annem kolay kolay kimseyi sevmezdi bu konuda ona çekmiştim. O yüzden hiç mesafe koymadım ona tatlı tatlı konuşmaya devam edip arabayı çalıştırdım aynı zamanda. Ee bir bakıma kız da haklı diyiverdim. Kızcaaaz sizle mi evlenecek hanımlar damadı bir görsün diye kıkırdadım. Aynadan kontrol ettiğimde Hayriye teyze bana bakıyordu ama bir acayipti. Sıcak, üzgün,tatlı, derin anlamı neydi bulamıştım.O duyguyu dağıtmak için yine takılmaya başladım. Dimi kız Hayriye teyze sen Mehmet amcayı nasıl aldın bakim diye sordum. Aslında ortam yumuşasın kadınlar neşelensin diye düşünmeden konuşmaya devam ediyordum. İşe yaramıştı. Hayriye teyze düşündü kız doğru diyorsun ben bile benim herifi kendim beğenip aldım deyince hepimiz kahkahayı  bastık. Sonra devam ettim siz damadı da götürün bundan sonra hatta niye o getirmedi sizi olacak işi de bozdunuz dedim. Hayriye teyze iç çekip yok ki kızım. Yurt dışında kaç aydır. Gelmeyeceğim artık diyor. "Aa niye? "diye bir şaşkınlık sorusu çıktı ağzımdan mahkemeden sonra kendini toparlayamadı. Bir de bizim emrivakimizden sonra iyice kötü oldu. Senin hastalandığın akşam sabaha kadar dolandı eve giremedi korkudan. İki gün sonra da toparlandı gitti. "Bir daha gelmeyeceğim diyor" demesi ile ağlaması bir oldu. O akşamdan sonra iki ay geçmişti. Demek ki iki aydır yurt dışındaydı. Dönemeyeceğim diyordu annesine .Allak bullak olmuştum biranda renk vermemek için de kız Hayriye teyze sen de gelin mi arıyon gelmecek oğlana diye güldürmeye çalıştım. "Bulur getiri sana bi yabancı gelin allasen ne üzülüyon baken heriflere avrat de gözü açılır diyince annem de sus kız diyip kıkırdadı. Hayriye teyze de hem gülüp hem yüzünü sildi. Sonra biraz rahatlamış olacak ki yok be kızım bu değişik bir çocuk. Kadınları hiç sevmez. Anası bıraktı gitti ya düşman gibi kadınlara. 32 yaşında daha bir gün olsun kimsenin yüzüne baktığını görmedim. İşte bir senle konuştu o da zorla. Dediğinde ortam buz gibi olmuştu. Ya da ben öyle hissetmiştim. Her şeyi dalgaya vurmaya kararlıydım bugün. Kızlar dedim gezelim hadi nereye gidelim söyleyin diye baktım yüzlerine. İkisi de elli- atmış yaşında kadındı ama bir anda gözleri ışıldadı mutlu oldular sözlerimden. Sanki 30 yaşlarına döndü ikisi de. Onların bu hevesini görünce bende oturumu artırdım gelin size balık ısmarlayayım diyiverdim. Göller yöresinde olmak güzeldi. Deniz özlemimizi yedi renkli gölde biraz olsun dindirmek yetiyordu bizim yörenin insanına. Yaklaşık bir saat yolumuz vardı. Ama benim çıtırlar uykuya dalmıştı bile. Hafifçe radyoyu açıp düşünmeye başladım. "Bir daha gelmeyeceğim diyor". Bu sözler içimde tuhaf bir hüzün yaratıyordu. "32 yaşında daha kimsenin yüzüne baktığını görmedim" yok be erkek milleti saman altından su yürütür. Ne bakmayacak diye atladı içimdeki feminist abla çok haklıydı. Dedikoducu teyze kız bu gay falan olmasın hahah diye attı bombayı ortaya sesim çıkmasın diye dudaklarımı ısırdım. Bana bir şey olacak diye niye eve girmedi ki acaba diye düşünürken buldum kendimi. Tabi hemen atladı bizim delikanlı kız modu "öyle kolaydı beni kaçırmak mabadından kan alırım ben adamın" yine gülmemek için tuttum kendimi. Yol bitmişti. Çıtırlar hadi uyanın geldik diye seslendim bizimkiler baya derin uyumuş olacaklar ki kendilerini toparlamakta zorlandılar. Ben restorana girmiş, elimi yıkamıştım masa beğenmeye çalışıyordum.O gün anladım ki kadınların ruhu hiç yaşlanmıyor.Dolaşırken genç kızlar gibi birbirlerini dürtüp bir şeyler gösteriyorlardı. Kıkır kıkır gülüyorlardı. Annemi mutlu görmek en güzel manzaraydı benim için. Hak ediyordu mutluluğu.

Katibe HanımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin