Zaman çok önemliydi. Özellikle bizim gibiler için çok daha önemliydi ama bazen, zamanın yavaşladığını hissediyordum. Düşünmeye çalışıyordum çünkü. Çıkış aramaya çalışıyordum ama şu an yoktu. Hiçbir çıkış yolum yoktu.Düşün Rena, dedim kendi kendime. Düşün.
Etrafa bakındım dikkatlice. Adam gittikçe yaklaştı, kameranın bakış açısına girmeden, durdu. Etrafa bakındı. Tüm silahlar ona dönüktü. Bakışlarımız kesişti. Beni tanıyamazdı, mümkün değildi. Ama bakışları saçlarıma takıldı. Dişlerimi sıktım. Bir şey düşünüyordu, planlıyordu. Adımlarım yavaş yavaş geri gitti, yanımdan militanlar geçerken, ben onların arkasına hızlı hamleyle geçtiğim gibi silah ateşlendi.
Kürtçe bağrışlar doldu etrafta. Silahlar ateşlendi, herkes bir bir düşürülmeye başlandı. Başımı çıkartamıyordum. Adamın birinin altında kalmıştım, ikisi de üstüme yığılmıştı. Gülmemek için çabaladım.
"Ulan Dexter," dedim. Patlama olduğunda, etraf toz duman olduğu gibi ayaklandım ve koşmaya başladım.
"Sarışın bende!" diyen sesi duydum. Siktir. Siktir.
Koşarken bakışlarım Hogir'le kesişti. Militanlara emirler sıralayarak kaçmaya çalışıyordu. Yerde yatan bedenlerin üzerinden atlayarak koştum. Araçlardan birine bindiğim gibi kapı açıldı, Hogir kendini yanıma attı. Onun tam binmesini beklemeden gaza bastım, son anda kapıyı kapatabildi. Arkamızdan açılan ateşe rağmen durmadım. Yola girdiğimde, son attığı kurşun isabet etmiş olmalı ki, arabanın kontrolünü kaybettim.
"Atla!" diye bağırdım Hogir'e. Bir yandan kapıyı açtığım gibi kendimi attım. Dexter uzaktaydı ama bu adam, attığı şeyi tuttururdu. Aracın altına sürükledim kendimi. Gerizekalı Hogir ayaklanıp kaçmaya çalıştığı için vurulmuştu.
"Beni bırakma!" dedi aracın diğer tarafından çıktığımda.
"Siktir git," diye homurdandım ve dağların arasına attım kendimi. Uzun bir süre koştum, sadece koştum. Dexter, Hogir'i bırakamamış olmalıydı. Nefeslerim kesildi. Dizlerimin bağı çözüldüğü noktada sırtımı yamaçlardan birine yasladım, derin derin soluklandım. Kahkaha atmaya başladım. Gülüşümü durdurmaya çalıştım. Telefonu aldığımda, "Rapor geçmiyorlar bize," dedi şef sinirle.
"Planları varmış," dedim nefes nefese. "Benim için oradaydılar, peşimden geliyor olmalılar." Etrafa bakındım.
"Dur, bilgi geldi," dedi şef. "Almışlar kadını," dedi sonrasında. Başımı salladım.
"Biz sorgulayacağız, değil mi?"
"Evet," dedi şef. "Almak için elimden geleni yapacağım."
"Beni onların telsizine bağlayabilir misin?" dediğimde, "Hayır," dedi. "Soydaner özel hatta, acil durum ekibi oldukları için. Bize bile zor bilgi veriyorlar."
"Tamam," dedim ve telefonu kapattım. Uydu telefonunun sesi duyulduğunda, onu da yanıtladım.
"Bu herifi kim verdi bize?" dedim öfkeyle.
Sustu Alexey. "Tuzaktı Alexey!" diye bağırdım. "Benim için oradaydılar!"
"Kurtuldun, değil mi?" dedi endişeyle. "Neredesin, birilerini yollayacağım. Kendi ekibimden."
Koordinatları söyledim. "Kuzey'e doğru gideceğim, yakın civarda bir köy var. Orada karşılasınlar beni. Askerler peşimdedir."
"Sakın yakalanma Mahur," dedi. "Sakın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRGIN RUHLAR SENFONİSİ
Mystery / Thriller❝Kırgın ruhlar senfonisi; kimisine ölüm ninnisi, kimisine yaşam emaresi.❞ Hayatını travmalarının yönettiğinin bilincinde olan bir kadın, onlardan kaçmayı hiç bırakmaz, onlar da onu kovalamayı. Kaçmayı yaşamak olarak görür çünkü başka türlü yaşamayı...