Bir şey söylemek için ağzımı açtığımda o konuşmaya başladı.
"Tuhaf, değil mi? Onu bizzat hiç görmedim ama sadece bir bakışta annem olduğunu anlayabiliyorum."
Büyük ihtimalle Prenses Athanasia'nın rüyasında Diana'yı gördü.
"Babam annemi sevmiş miydi?"
Onun sorusuna cevap vermeyi düşündüm ancak neticesinde soru ile karşılık verdim.
"Gördüğünde ne düşündün?"
Prenses Athanasia'nın Claude'u tutan eli düştü. Kısa bir süre sonra, durgun sesiyle cevap verdi.
"Annem benim yüzümden mi öldü?"
Bunu ben de biliyordum çünkü daha önce rüyamda görmüştüm.
"O zaman benden bu kadar çok nefret etmesi kabul edilir."
Prenses Athanasia'ya Claude'un kara büyüyle Diana ile ilgili olan anılarını sildiğini söylemeli miyim?
Ancak, bu sadece benim tahminimdi. Yani haklı olsam da onun bilmesini sağlamalı mıyım bilmiyorum.
Ancak, Prenses Athanasia sanki kendi başına bir cevap bulmuş gibi bana sadece gülümsedi.
"Annemin mezarının nerede olduğunu merak ediyorum. Bunca zaman babamı kızdırmaktan korktuğum için hiç soramadım."
Sonunda ağzından çıkan çaresiz sesle bir an sessizce yüzüne baktım, sonra elimi uzattım.
"Seni götüreceğim."
Parmak uçlarıma dokunan teni, yatakta uzanan Claude'un vücudu kadar soğuktu.
***
"Burası..."
Prenses Athanasia ile ışınlandığımız yer, rüzgârın her yönden estiği dik bir uçurumun tepesiydi. Dalgalanan saçların arasından gözlerine dolan engin doğa manzarası, bütün insanların yaşadığı bir yeryüzü cennetine benziyordu.
"Annemizi buradan gönderdi."
Ancak bunaltıcı görüntü bir yandan da boşluğu çağrıştırıyordu.
"Rüzgâr ile birlikte istediği her yere özgürce gidebilmesi için..."
Başlangıçta, imparatorluk ailesinin imparatorluk mezarında ayrı ayrı gömülmesi geleneksel bir şeydi, ancak Diana, Claude'un resmi karısı değildi.
Tabii, Claude bu tür kuralları umursamadığı için, onun kalıntılarını İmparatorluk Kanunlarına göre gömdürtebilirdi.
Ancak bunun Diana'ya yakışmadığını düşünmüş olmalı.
Belki de Claude'un da amaçladığı gibi Diana burada, dünyanın her yerinde gezinen bir hava haline geldi.
Prenses Athanasia ve ben, rüzgâr saçlarımızın arasından uçuşurken, önümüzde duran görkemli manzarayı bir süre sessizce seyrettik.
Sonunda, Prenses Athanasia dudaklarında hafif bir gülümseme ile fısıldadı.
"Anladım. Yani annem bunca zamandır hep benimleydi..."
Aslında hiçbir şey değişmemişti ama Prenses Athanasia nedense dünden biraz daha farklı görünüyordu.
İmparatorluk Sarayı'na dönmeden önce birlikte Diana'nın uyuduğu yerde biraz daha durduk.
***
"Athanasia!"
Bu sefer, Claude'un yatağının yanında Jennette duruyordu. Prenses Athanasia'yı gördüğü anda, ağlarken ona doğru koştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2. Yan Hikaye: Athanasia Harikalar Diyarında
FantasiaWho Made Me A Princess serisinin ikinci yan hikayesidir.