"Ne zaman şüpheli bir şey yaptım?"
"Bir ay önce, aniden üzerime koştun ve beni sanki on yıl boyunca görmemişsin gibi yaygara kopardın."
Oops, o Topaz Sarayı'ndaki o tuhaf kitabın içine girdiğim zamandı. Yani, o zaman bunun için bir sebebim vardı! Tabii, sana bunu anlatamam. Ehe.
Her neyse, Claude o zaman olanları işaret edince söyleyecek hiçbir şeyim yoktu. Um, onun bakış açısından tuhaf görünüyor olmalı.
Her neyse, o zamandan beri bir ay kadar geçti.
"Aslında, babama olan sevgim kademeli olarak arttı..."
"İnsanların sarsılmaz bir yanı olmalı."
"Benden sarsılmaz bir şefkat görmek ister misin, Babacığım?"
"Aptallığın zaten sarsılmaz."
Hehe, iltifat ettiğin için teşekkürler... Ama demek istediğim o değildi!
Meleksi kızına nasıl bunu söyleyebilirsin! Eğer dikkatli bakarsan bir sürü sevimli ve şirin yanım olduğunu görebilirsin!
Görünüşe bakılırsa buradaki en 'sarsılmaz' kişilik Claude'da var sanırım. Pekâla, hadi el ele tutuşalım, cana yakın ve sevecen bir 'baba-kız' olalım.
Her zamanki gibi Claude'la basit bir çay saati geçirdikten sonra Garnet Sarayı'ndan ayrıldım.
Claude'un az önce gördüğüm yüzüyle birlikte, birden dün gece rüyamda gördüğüm Diana'yı hatırladım. Aslında, son zamanlarda Claude'a daha sık bakmamın sebebi o rüyaydı.
Küçüklüğümden beri, rüyalarımda sık sık annem Diana'yı görürdüm. Genelde Claude'a 'Annemi özlüyorum' dediğimde görüyordum ancak bazen Diana'yı rüyalarımda sebepsiz yere görüyordum.
Belki de Claude'un Diana'yı son zamanlarda daha çok özlüyordur, diye düşünmüştüm kendi kendime.
Claude bana ondan pek bahsetmezdi, ben de onun yerine çevremdeki insanlara sorardım ve her sorduğumda bana Diana'nın çok güzel, sevimli ve özgür ruhlu birisi olduğunu söylerlerdi.
"Felix, annem gerçekten güzel miydi?"
"Evet, Prenses kadar güzeldi."
"Babam gibi yakışıklı bir adam ile güzel annemin kesinlikle birbirlerine çok yakışacağını düşünüyorum."
"Yakışmak... Ne demek bilmiyorum ancak ikisi birlikte çok güzel gözükürlerdi."
(Çn: Athanasia burada Korece olarak yakışıklı erkek anlamına gelen (hunnam) ve güzel kadın anlamına gelen (hunnyeo) yu kullandığından dolayı Felix ne dediğini anlayamıyor.)
Arkamdan yürüyen Felix'e sorduğumda, ani sorumu kararlı bir şekilde yanıtladı. Dediğini duyunca kıkırdadım.
Aslında kendimi biraz tuhaf hissettim.
Claude'a her zamankinden daha fazla ilgi göstermemin nedeni, daha önce de söylediğim gibi rüyaydı. Ama daha doğrusu bu, Diana'nın rüyadaki görüntüsünün eskisine göre daha bulanık olmasından kaynaklanıyordu.
Claude'un bana rüyayı göstermek için kullandığı büyü, zihninde bulunan anıyı bana aktarmasını sağlıyordu.
Yani zaman geçtikçe içindeki birinin zihnindeki görüntüsünün bulanıklaşması kaçınılmazdı. Çünkü insanların anıları her zaman aynı kalamaz.
Diana'nın ölümünden sonra bile, uzun süredir ona kafayı takmış halde olan Claude'un onu yavaş yavaş unutmasına hem buruk hem de mutlu hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2. Yan Hikaye: Athanasia Harikalar Diyarında
FantasíaWho Made Me A Princess serisinin ikinci yan hikayesidir.