ÇINAR'IN AĞZINDAN
Gökçe meraklı şaşkın o zümrüt yeşili gözleriyle evi inceliyordu. Ağlamıştı ve gözlerinin altı morarmıştı. Fakat buna rağmen hala çok güzeldi. İnceliyordum onu. O pürüssüz tenini , dolgun dudaklarını , zümrüt gözlerini , yay gibi kaşlarını hepsini inceliyordum. İlk kez bu kadar yakından görüyordum o masumluğu.
Gökçe evi incelerken benim onu incelediğimi gördü. O anda gözlerimiz buluştu. Kalplerimizinde birgün buluşacağına inanıyordum.
" ıhıhım şey çınar eve girelim istersen " dedi gökçe ve tüm dikkatimi dağıttı.
" Haklısın pardon dalmışım öyle " dedim bende .
Ahşap renkli , altın sarılı kulpu olan bu lüks kapıyı otomatik şifreleri girerek açtım ve gökçeye önden girmesi için işaret yaptım. İkimizde içeri girdikten sonra gökçe bir şeye çok şaşırdı. Bende neye şaşırdığını merak ediyordum doğrusu. Ve sormaktan alıkoyamadım kendimi.
" Gökçe birşey mi oldu ? "
Gökçe bu soruyu soracağımı biliyordu sanırım bu yüzden direk cevap verdi.
" Çınar yanii sen bekarsın yani sevgilinn var ama sonuçta henüz evlenmediniz. Herneyse bu ev bekar evi gibi değil. Çok temiz ve oldukça toplu bir ev " dedi.
Betül konusuna değinmiş olması beni biraz gerdi açıkçası. Çıkar ilişkisi olduğunu söylesem belkide benden uzaklaşırdı. Bu yüzden bunu birsüre gizlemeyi düşünüyorum.
GÖKÇENİN AĞZINDAN
Betül konusuna değindiğimde çınarın o bana Her daim yumuşak olan çehresi biranda gerildi. Ne diyeceğini bilemedi sanırım. Aslındaa bu konuya bilerek değinmiştim. Belki bu konu hakkında birşey söylemek ister diye. Fakat o bu konudan kaçmak istercesine lafı temizliğe getirdi.
" Ben her zaman düzenliyimdir. İşimde ve ilşkilerimde. " dedi gayet sakin ses tonuyla.
" İlişkinizde olan bu düzenliliği Betül hanıma sormak lazım " dedim.
" Neyse kapatalım konuyu. Ben sana tişört ve eşofman altlarımdan birini getiriyim en iyisi " dedi çınar kaçmak istercesine. Bende onayladıktn sonra yukarıya çıktı. Fırsattan istifade evi incelemeye başladım. Karşımdaki masanın üzerindeki fotoğraflar dikkatimi çekti.
Çınar ve bir adam vardı. Sanırım bu babasıydı. Çınar tıpkı babasına benziyordu. Babası kadar yakışıklı ve sert bir duruşu vardı. Çekmecedede daha fazla fotoğraf vardır ümidiyle çekmeceyi yavaşça açtım. Ve açmamla büyük bir şaşkınlık kapladı tüm vücudumu. Sersemleştim o anda. O sırada çınarda elindeki kıyafetlerle merdivenlerden indi.
Elimdeki bu fotoğraflar benim pozlarımdı. Ne yani bu yakışıklı adam o zamandan berimi bana....
Çınar fotoğrafları gördüğümü görünce açıklama yapma girişiminde bulundu.
Çınar " Şey gökçe o fotoğrafların kopyasını nolur nolmaz diye saklıyorum. Sonuçta büyük bir iş ve fotoğrafların yedeği herzaman olmalı." Dedi. Tabiki haklıydı sen ne sanmıştın ki Gökçe.
ÇINAR'IN AĞZINDAN
Gökçeye yalan söylemek zorunda kalmıştım. Duygularımdan emin olamazken ve en önemliside Betül hayatımdayken o fotoğrafları kendim için aldığımı söyleyemezdim. Aptallık bendeydi. O fotoğrafları göz önünde bulundurmam hataydı. Konuyu dağıtmak için kıyafetleri gökçeye uzattım.
" Sana büyük gelicektir tabiki ama elimde bunlar var. Karşımızdaki odada giyinebilirsin " dedim.
" Neyse idare edicem artık" dedi gökçe ve odaya giyinmek için girdi.
Gökçe üzerini değiştirmeye gidince bende acıkmışızdır sonuçta diye mutfağa girdim. Mutfakta olan başarım beni büyüten Emine abladan gelir. Annem şirket işleri dolayısıyla bana pek vakit ayıramazdı. Bakıcım ve aynı zamanda ev işleriyle ilgilenen Emine abla bana mutfakta birkaç bişey öğretmişti. Herzaman yardımı dokunmuştur bu bilgilerin.
Anlaşılan gökçenin işi uzundu. Bende bundan istifade güzel birşeyler hazırlayabilirdim.
İlk önce et sote yapmak için malzemelerimi çıkardım ve aklımda bulundurduğum tarifimle bu yemeği bitirdim. Ardından mevsim salatası yaptım ve son olarakda Emine Ablanın yapıp bıraktığı şekerpareyi sunum için hazırladım.
Masayı kurmaya gelince 4 kişilik kahverengi , ahşap masayı hazırladım. 4 adet siyah parlak derili sandalyeleri 2 ye indirgedim karşı karşıya.
Son olarakda üzerimi değiştirmek için odama çıkıp beyaz tişört ve siyah pantolonumu giyip aşağıya indim. Gökçe hala saçıyla başıyla ilgileniyordu sanırım. Kapısını tıklattım ses gelmedi. 1 kere daha tıkkattım yine gelmedi ve bu sefer " Gökçe bak içeriye giriyorum " dedim ve kapıyı açtım.
Gördüğüm manzara beni tatlı bir şaşkınlığa uğrattı. Melekler gibi kıvrılmış yatağın ucuna yatıyordu. Ona verdiğim tişörtü ve eşofman altını giymiş , makyajını silmiş ve saçlarını yukardan salaş bir topuz yapmıştı. Üzerine giydikleri tahminimdeki gibi büyük gelmişti.
Ne kadarda tatlı ve masum uyuyordu öyle. Tıpkı bir melek gibi uzanmıştı. Üzeride açık kalmıştı. Dolaptaki mavi , beyaz çizgili pikeyi elime aldım ve üzerine örttüm. Onu uyandırmak istemedim. Bu yüzden pikeyi örttükten sonra kapıya doğru yöneldim. Yönelmemle birlikte Gökçenin homurtularını duydum.
" Bu enfes kokulu yemekleri tek başına mı yemeyi düşünüyordun acaba " dedi. Tam bir tatlı cadıydı bu kız.
" Seni uyandırmak istemedim. Ama madem uyandın yemekler soğumasın " dedim.
Gökçe yataktan kalktı ve benden önce masaya yöneldi. Çok acıkmıştı , bu her halinden belliydi.
" eee hadi ne bakıyorsun öyle he eğer üzerimdekilerin büyüklüğüne bakıyorsan sakın gülme çünkü unutma bu senin kıyafetlerin , büyük olan sensin " dedi. Evet aslında oda var tabi ama ben onun bu şirin tatlı haline bakıyordum.
" Haklısın gökçe tabiki öyle. Neyse yemekler soğumasın yiyelim en iyisi " dedim.
" Nerdee ? " dedi gökçe. Ne nerdeydi anlayamadım.
" anlamadım ne nerde ? "
" bu masayı hazırlayan kişi nerde " diye tekrardan sordu suyunu içerken.
" tam karşında duruyo ve senle konuşuyor " dedim gülerek.
Gökçe suyu içerken biranda su genzine kaçmış olcakki öksürmeye başladı.
" iyimisin gökçe " dedim endişeyle.
" ben iyiyimde sen bu sofrayı nasıl hazırladın ona inanamadım " dedi.
" bakıcım emine abla öğretmişti " dedim.
" senin gibi sert duruşlu birinden beklenmicek birşey. Zehirlenme filan olmaz demi " dedi gökçe gülerek. Her halinden sivri dil ve tatlılık akıyordu bu kızın.
" istersen yeme ama açlıktan ölmek benim yemeklerimden daha kötü olur senin için " dedim.
Gökçede bende çok acıkmıştık. Hemen tabaklarımızdaki yemeklerden yemeye başladık. Yemek yeme faslı bittikten sonra saatte baya geç olmuştu. Gökçeye odasını gösterdim. Benim odamın hemen yanındaki misafir odasında kalıyordu.
Gökçeyle aramda pek bir mesafe yoktu. Masum bir peri gibi mesafesiz sınırda bana göre ise çok uzak gelen bir mesafede uyuyordu. Ona sarılarak uyumak nasıl bir şeydir kim bilir. O kendisine has lavanta kokusunu içine çekerek uyumak kim bilir nasıl bir güzelliktir....
Arkadaşlar normalde her bölümümü heyecanla bitirirdim. Fakat bu bölümde heyecanla bitirmek yerine aşkla bitirmek istedim. Oy ve yorumunuza ihtiyacım var. Umarım bu bölümü beğenmişsinizdir. Medyadaki toygar ışıklının bırak sende kaybolayım şarkısını dinleyerek okumanızı tavsiye ederim. :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK KONDU
RomanceVarsayalım gecekonduda oturuyoruz. Hayallerimizi gerçekleştiremezmiyiz? Yada kimseyi sevemezmiyiz? Kelebek kadar ömrü kısa sürmesin aşkımızın , bir daldan başka bir dala konmasın birdaha. Sadece bizim dalımıza konsun. Aşkımız konsun adı Aşk kondu o...