3.BÖLÜM

281 13 7
                                    

Gökçe üvey babasının bitmeyen isteklerini yerine getirince kendisini yatağa zor attı. Dizleri sızlıyordu artık. Hem işe gidiyor hemde üvey babasının arzularını yapıyordu. Akşam yatarken geçe günkü olayı hatırladı. Yasin onu aşağılamıştı. Hemde hiç bir suçu yokken. Gökçe için alıştığı bir durumdu bu.

Güzel bir uyku geçirdikten sonra demeyi çok isterdim fakat bu evde yaşadığı sürece böyle birşey söyleyemeyeceğim. Uykusu olmasına rağmen uyanan gökçenin o güzel zümrüt yeşili gözlerinin altı mosmordu. Yorgunluğu 1 gece 2 gece değil üvey babasının olduğu zamandan beri vardı.

Üvey babasının kahvaltısını hazırladıktan sonra üzerine nar çiçeği bir etek ve beyaz bir gömlek giyindi. Saçlarını ise açık bıraktı , birde güneş gözlüğünü taktıktan sonra işe gitti. Bugün çekimleri vardı. Bunun için Sultanahmete gitmeleri gerekiyordu. Gökçe işe varınca Begümü telaşlı bir şekilde gördü. Ne olduğuna anlam veremiyordu. Begüm birşeyleri arıyordu sanki.

Gökçe " Begüm bişeymi oldu ? "

Begüm " off kahretsin makine yok ". Dedi. Gökçe şaşkınlığı ve üzüntüyü bir arada yaşadı. Çünkü o makine çok pahalıydı.

Gökçe " sakin ol buluruz şimdi " dedi ve oda begümle birlikte ofisi altına üstüne getirdi. Ama yoktu bulamıyorlardı. Arama esnasında Begümün telefonu çaldı. Begüm telefonuna baktığı zaman arayan kişi KARAHAN ŞİRKET yazıyordu. Sanırım o gün onlara eşlik eden bayan arıyordu. Begüm arayan kişiyi Gökçeyede gösterince şaşkınlıklarını ve meraklarını gizleyemediler. Begüm fazla oyalanmamak için telefonu açtı.

Begüm " buyrun birşeymi oldu "

Bayan " çekimlerde makinanızı burda unutmuşsunuz sanırım. Gelip alabilirsiniz " dedi ve Begüm derin bir ohh çekti.

Begüm " peki çok teşekkür ederim hemen birini yolluyorum " dedi ve telefonu kapattı.

Gökçe " noldu ne diyordu o kadın " dedi merakına yenik düşerek.

Begüm " sakin ol birşey yok sadece makinayı orda unutmuşuz. Sanırım çekimlerde orda kaldı. "

Gökçede derin bir ohh çekerek ; " o zaman sen al ben burdayım. Geç kalma çekim var bugün " dedi.

Begüm " sen gidiyorsun canım ben değil. Çabuk git şirkete ve lütfen acele et. Çekime geç kalmamalıyız " dedi.

Gökçe " ben rezil oldum. Oraya gidemem " dedi ve Begümün çatık kaşlarını görünce mecburen gideceğini anladı.

Gökçe otobüse binerek Nişantaşı'ndaki şirketin yolunu tuttu. Otobüste Yasin denen egolu çocukla birdaha karşılaşmaması için dua etti. Çınarada görünmeden makinayı alıp çıkmak istiyordu. Çünkü rezil olmuştu.

Gökçe şirkete vardı ve ürkek adımlarla şirkete girdi. Çekim yaptığı stüdyoya doğru ilerlerken esmer , uzun boylu , güzelmi güzel , havalı ilerleyen bir bayan gördü. Bu Betül olmalıydı. Demekki çınarın yanından çıkıyordu. Stüdyoyada o bayanı gördü ve gördüğü bayanın kim olduğunu sordu.

Bayan " o bu şirketlerin sahibi olan çınar beyin sevgilisi betül hanım " dedi.

Arkadan gelen bir ses " size dedikodu yapmanız içinmi para veriliyor " dedi. Gökçe arkasını döndüğü sırada büyük bir şok yaşadı. Bu Yasindi. Görmemesi için dua ettiği adamdı. Fakat çok geç görmüştü artık. Bayan makinayı gökçenin eline verip çıktı stüdyodan. Yasin ve Gökçe odada tek kalmışlardı.

Yasin " nee öyle aval aval bakıyorsun aldıysan makinanı gidebilirsin artık " diye sövdü Gökçeye. Gökçe gözyaşlarına engel olamayacağını anladığı sırada stüdyodan yasinin koluna çarparak bir hışımla çıktı. Bu adam her seferinde onu aşağılıyordu. Gökçe başkasının yanında ağlamayı güçsüzlük olarak gördüğü için Yasinin yanında ağlamamaya çalışmıştı.

Yasin kendi kendine böyle insanları çekiyoruz sanırım dedi ve ofisine girdi. Gökçe asansöre kendisini zor attı ve orada ağlamaya başladı. Gözyaşları dışarıya savrulmak için gözlerinden müsahade istiyordu adeta. Ağladığı sırada asansöre birisi bindi ve gökçe aceleyle gözyaşlarını elinin tersiyle itti. Kafasını kaldırdığı sırada Çınarı gördü ve nutku tutuldu. Çınarı görmemek için ettiği duada ters tepmişti.

Çınar kızın bu haline bir nebze bile üzülmedi. Fakir bir kızdan başkası değildi gözünde. Hatta gözü görmüyordu bile onu. Gökçe kafasını eğdi ve asansörden derhal inmeyi diledi. Asansör biranda durdu. Ettiği bu duada geri tepti. Asansör öylece kalakaldı. Bu olamazdı. Çünkü Gökçenin klostrofobisi vardı. O kapalı alanda kalamazdı. Çınar aniden fenalaşan , nefes alamayan kıza şaşkınlıkla baktı. Ne olduğuna anlam veremedi.

Gökçe " nefes nefes alamıyorum. Nolur yardım edin. Benim klostrofobim var. " dedi daralan nefesiyle. Çınar birşey yapması gerektiğini anladı ve gökçeyi sakinleştirme fikrini uygulamaya geçti.

Çınar " Tamam sakin ol. Hiçbirşey olmayacak. Ben burdayım. Gökçee.... gökçee... beni duyabiliyor musun ? " dedi. Gökçe çınarın sözleriyle rahatladı. Sakinleşmek bu hastalık için en püf noktaydı.

Çınar gökçeyi yere oturttu ve oda yanına sindi. Çınar gibi bir adam fakir bir kızı sakinleştiriyordu. Görüldük şey değildi. Asansör çalışmaya başlayınca çınar asansörü durdurdu ve gökçeyi dışarıya temiz hava alması için çıkarttı.

Gökçe derin derin nefes aldı ve az öncekine göre daha iyiydi.

Gökçe " çınar bey teşekkür ederim siz olmasaydınız eğer... " dedi ve çınar sözünü kesti.

Çınar " gördüğüm kadarıyla iyisin. Teşekkür etmene gerek yok. " dedi ve arabasına binip onu restaurantta bekleyen Betülün yanına gitti.

Gökçe ne olduğunu , olayların biranda geliştiğini anlamaya , idrak etmeye çalışıyordu hala. İşe geç kaldığını fark edince hemen bir taksiye binip işe gitti.

Arkadaşlar sınavım var ama ben bölüm yazıyorum. Aynı ilgiyi sizdende bekliyorum. Daha yeni bir hikaye olabilir fakat yeni diye okumamakta olmaz. Oy ve yorum diyorum sadece. Kendinize iyi bakın :)))

AŞK KONDUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin