10 Mayıs 2006

114 3 0
                                    


10 Mayıs 2006


Güzel bir İstanbul günü. Sabahtan beri sağanak yağmur var. Yakın çevredeki iki semt hastanesine yazılı dilekçe gönderdim. Belki onlarla bir bağlantı kurabilirim. Eğer Aslan'ın hakkımda yaydığı haber başka hastanelere sıçrarsa benim için hiç iyi olmayacak. O yüzden elimi çabuk tutmalıyım.


Bu arada ameliyat gerektirmeyen hastalarımı çoğaltmam lazım. Kapımdaki tabelayı "Operatör" den "Doktor" a çevirdim bugün. Daha sonra tekrar değiştiririm. Her şey anormal yavaş işliyor. Bugün sadece bir hastam vardı. Muayene ettikten sonra ameliyat için Fırat'a yönlendirdim.


Hastaneyi arayarak oradaki özel eşyalarımı bana göndermelerini rica ettim. Merve son derece kibardı bana karşı. Orada olmadığım için çok üzgün olduğunu belirtti. İki kişi olduk desene. Ulan Aslan. İnşallah cehennemi boylarsın.


Murat'la öğle saatinde sözleştiğimiz gibi Kadıköy'de bir restoranda buluştuk. İtiraf etmeliyim ki kendisine çok iyi bakıyordu. Siyah takım elbisesiyle gerçekten bir işadamı gibi duruyordu. Siyasetle ilgili bir sohbet açarak konuşmaktan hoşlandığı bir konuda tartışalım istedim. Ama pek tutmadı. Doğrudan konuya girdi. Aslan'la aramda geçen olayı duymuş, benim ve ailem için endişeleniyormuş.


Babam hakkında konuşmaya başladı. Alkol sebebiyle ailemizin nasıl dağıldığından bahsetti. Babam içmeden önce her iki tarafın da ne kadar yakın aileler olduğunu ve akraba ilişkilerimizin ne kadar iyi olduğunu hatırlattı. Ne zaman bir doğum günü olsa Davut amcamın evinde toplanırdık. Murat'ın annesi hep o mükemmel pastalarından ve keklerinden yapardı. Sanırım yediğim hiçbir pasta yengemin yaptığı kadar güzel olmuyordu.


Murat bu buluşmaların bitiş sebebini babamın içki alışkanlığına bağladı. Davut amcam hastalanınca onu evinde istemedi. Böylece doğum günü kutlamaları sona erdi. Geriye bayram buluşmaları kaldı. Onlar da bir bayram günü amcamla babamın alkol yüzünden büyük bir tartışması sonucu sona erdi. Ondan sonra bir daha kolay kolay bir araya gelemedik.


Sonra Murat konuyu anneme getirerek alkolün eve girmesiyle onun da nasıl yıprandığından bahsetti. Daha önce hiç düşünmemiştim ama sanki Murat annemi benden daha iyi tanıyordu. Annem öldüğünde Murat 18 yaşındaydı. Annemin ölmeden önce ne kadar acı çektiğini ve ailenin bu ölümden babamı sorumlu tuttuğundan bahsetti. O an Murat'ı susturmak istedim. Kimsenin, hatta Murat'ın bile babamın bir katil olduğunu ima etmesine izin veremezdim. Bu doğru değildi. Bu Murat'ın o meşhur abartmalarından biriydi sadece.


Çocukluğumdan anımsayabileceğim ne tuhaf anılarım var. Ama bazıları silinmiş gibi. Ablamın 9 yaşımda bana hediye ettiği ve daha sonradan kaybettiğim için üzüldüğüm eldivenlerimi daha dün gibi hatırlıyorum hatırlıyorum mesela. Ama annemin cenazesini hatırlamıyorum. Hayatımın en kötü günlerinden biriydi muhakkak. Ama birkaç küçük ayrıntı dışında o günle ilgili hiçbir şey anımsamıyorum.


Murat, annemin ölümünden sonra babamın daha da kötüleştiğini söyledi. Davut amcam Murat'la bize yemek gönderirdi. O sıralarda babam genelde meyhanede oluyordu. Amcam haftada birkaç gün bize uğrayıp her şeyin yerinde olup olmadığına bakıyordu.


Murat'a babam hakkında böyle konuşmasından hoşlanmadığımı söyledim. Evet, çok içiyordu. Bazen agresifleşiyordu. Ama çoğu zaman bel ağrışarı yüzünden acınacak bir halde kıvranıyordu. Her ne kadar babam bize zor günler yaşamış olsa da, bir başkasının, kuzenim bile olsa, onun hakkında kötü konuşmasından hoşlanmıyordum. Belki de onun hakkında konuşmaktan utanıyordum. Konuşmazsak belki bir gün onu tamamen unutabilirdim.


Murat, benim de babam gibi olacağımdan endişeleniyordu. Ama ben asla onun gibi olmayacağım. Ben istediğim zaman alkolü bırakabilirim. Ayrıca babama kıyasla çok daha az içiyorum. Bir de ben doktorum Allah aşkına! Bir şeylerin kontrolden çıktığını anlarım.


Tam o sırada masamıza koca kırmızı kafalı bir adam geldi. Güzel bir takım elbisesi vardı. Murat'la tanışıyorlarmış. Murat onu adliyeden yargıç olarak tanıttı. Masamıza oturarak bir kahve içmeye karar verdi.


Konunun değişmesine çok sevindim. Konu bu sefer siyasetti. Ben de oturmuş onları dinliyordum. Çoğunlukla partiler arası kavga ve seçim hakkında konuşuyorlardı. Ama bir an bir detay ilgimi çekti. Bir dedikoduya göre, İzmir'de büyük suç oranlarını ciddi bir şekilde azaltan Emniyet Müdürü Hüseyin Çalık İstanbul'a atanacakmış. 


Murat ve arkadaşı sohbete devam ederken ben özür dileyerek hasta randevum olduğunu belirttim ve oradan ayrıldım. Bu doğru değildi ama en azında Murat'la o tatsız görüşmemizden kaçabilecektim.


Öğle yemeğinden sonra Ayşe'yi görmeye gittim. Her zamankinin aksine Birkan da evdeydi. Ayşe keyifsizdi ama Birkan beni gördüğüne çok sevinmişti. Beni görünce bana sarıldı. Aslan'ın burnunu nasıl kırdığımı duyduğunu söyledi hemen. Hikâye dilden dile dolanırken nasılda değişiyor. Beni tebrik ederek günün birinde kendi patronunun da sonunun öyle olacağını söyledi.


Ayşe birden ağlamaya başladı. Sessizce. Birkan farketmedi bile. Sanırım herkesin hayatında kocaman bir hayal kırıklığıyım. Orada sadece birkaç dakika oturdum.


Bir Seri Katilin Günlüğü - Uyanış (Kitap olarak yayınlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin