29 Kasım 2006

69 3 0
                                    

Az önce gazeteye harcadığım paraya acıyorum. Tüm manşetler Papa'nın Türkiye ziyaretiyle donatıl-mış. Sanki Hz. İsa geliyor. Şehir çıldırmış durumda. Çok mu önemli bu adamın İstanbul'u ziyaret etmesi?

Tüm gazetelerde, radyoda, televizyonda, internet'te her yerde aynı haber. Dakika dakika olup bi-tenden bahsediyorlar. Şu anda Ayasofya'daymış. Sultan Ahmet Meydanı mahşer yeri. Herkes Papa'yı görmek için bir araya gelmiş. Şatafatlı giyinmiş bir Papa'nın nesini göreceğim. Bu gece benim de ayrı bir eğlencem var. Dün gece tanıştığım o züppeyle buluşacağım.

Saat 21 sularında bara girdi. Beni görebileceği bir masa seçtim. İçeri girdiğinde de ona doğru el sallayarak kendimi gösterdim. Biraz sohbetten sonra istediği ilaç için hâlâ reçetemi istiyor mu diye sordum. Gözleri parladı.

Muayenehanemde yaklaşık 100 adet hap olduğu-nu, ayrıca ona birkaç reçete daha yazabileceğimi söyledim. Ama bunun karşılığında onun da bazı isteklerimi yerine getirmek zorunda olduğunu belirttim. Ne istediğimi çok iyi anladı ve bana göz kırparak karşılık verdi. Ona otoparkta duran arabamı tarif ettim ve 5 dakika sonra oraya gelmesini söyledim.

Muayenehaneme vardığımızda hiç zaman kaybetmeden soyunmasını söyledim. Çorapları hariç çı-rılçıplak soyundu. Karşımda öylece savunmasız ve çıplak duruyordu. Ben de soyundum karşısında. Genç ve yakışıklı bir çocuktu. Zayıf ve kaslı bir vücut. Kesin vücut çalışıyordu.

Ona doğru yaklaşıp kollarımı omzuna attım. Aklımda farklı şeylerin olduğunu ve bunu yaparsak da-ha da zevkli olacağını söyledim. Bunu söylerken avucuna 5 tane uyuşturucu haplardan bıraktığımdan dolayı olsa gerek hiç şaşırmadı ve hiçbir şeyi sorgulamadı.

Bu sabah nalburdan aldığım plastik kelepçelerden biriyle ellerini arkadan bağladım. Onu muayene yatağının olduğu odaya doğru yönlendirdim. Orada daha rahat edeceğimizi söyledim. Onu takip etmeye başladım.

Odanın kapısını ittim ve içeri girmesini sağladım. Tam arkasındaydım ve kapıyı kapatıp kilitledim. Ofi-simden içeri yansıyan loş ışık kapıyı kapatmamla yok oldu. Bulunduğumuz oda kapkaranlıktı.

Kapının kilit sesini duydu. Sağa sola hamleler yaptığını hissediyordum. "Ne yapıyorsun? Işıkları aç!" diye bağırıyordu. Korkusunu duyabiliyor ve odaya yayılan korkunun kokusunu alabiliyordum. Heyecanım doruktaydı. Hayvan tuzağa düştüğünü anlamıştı.

Karanlığa alışan gözlerim hızlı bir hamleyle boğazını kavramamı sağladı. Karşılık veriyordu. Dik-katsiz anımda dizini hayalarıma indirdi. Acının etkisiyle elimden kurtuldu. Serbestti.

Işığı yaktım. Benden birkaç adım uzaklaşmıştı. Ancak ışığın yanmasıyla birlikte sedyede yatan diğer bedeni gördü. Gözleri dehşetin simgesi oldu.

Acım hafiflemeye başladığı anda, onun dehşete kapılmasını fırsat bilerek öne fırladım ve vücudumla onu yere serdim. Şişeler ve kavanozlar sağ sola savrularak etrafı darmadağın etti. Her yer cam kırıklarıyla doldu.

Üzerine yatıp tüm ağırlığımı vererek yerde kalmasını sağladım. Altımda kıvranıyordu. Bana tüm gücüyle direniyordu. Ama elleri bağlıydı. Beni üzerinden atmaya çalışıyordu.

Boğazını tekrar sıkmaya başladım. Güçlü kaslarıyla benden kurtulmaya çalışıyordu. Tüm ağırlığımı kullanarak onu kontrol etmeye çalışıyordum. Daha fazla sıkmaya başladım. Ya ben adrenalinden dolayı güçleniyordum o an, ya da o gücünü yitiriyordu ar-tık. Direnci kırılıyordu gitgide. Hareketleri yavaşlı-yordu. Bakışları solgunlaşıyordu. Gözleri kapandı. Hareketi sona erdi.

Onu lavaboya doğru sürükledim. Kafasını gırtlağına kadar lavaboya yerleştirdim. Bu bir ayin olarak kabul edilmeli. Papa'nın şerefine dini bir ayin olsun. Derin bir kesik ve içimde dalga dalga yayılan ve oluk oluk akan bir haz. Kutsandım ve dönüşüyorum.


Bir Seri Katilin Günlüğü - Uyanış (Kitap olarak yayınlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin