13 Mayıs 2006

107 2 0
                                    


13 Mayıs 2006


Dün Murat'ın annemin ölümünden bahsetmesi beni çok rahatsız etti. Aklımdan çıkmıyor bir türlü. Dün gece rüyamda gördüm annemi. Rüyamda doktordum. Onun başucunda oturuyordum ve onu iyileştirmek için çaba harcıyordum. Ben çırpındıkça o sakin kalıyordu ve aynı sakinlikte kollarımda öldü.


Bugün yapacak bir şey olmadığından ötürü, eski mahallemize gittim. Meryem Teyze acaba hâlâ eski evimize komşu mu oturuyordu. Babamı hastaneye yatırmak zorunda kaldığımızdan beri oraya gitmedim. Hiç tanımadığım insanlar Meryem Teyze'nin kapısını açtılar. Hiç tanımıyorlarmış. Evin karşısındaki Ahmet Amca'nın evine gittim. Onlar da taşınmış. Tıpkı Kamil Abi gibi. Herkes gitmiş.


Sokağın başındaki bakkala gittim. En azından onun sahibi değişmemiş. Mahmut Amca beni görünce çok şaşırdı. Eski günleri yâd ettikten sonra Meryem Teyze'nin kızı Mine'nin yanına taşındığını öğrendim. Avcılar'da oturuyorlarmış. Birden Mine ve Cem'in evlendiğini anımsadım. İkisi de çocukluk arkadaşımdı.


İnternet'te birkaç araştırma neticesinde, Mine'ye ulaştım. Telefonu kendisi açtı. Birkaç dakika sohbet ettikten sonra onları ziyaret etmemde bir sakınca olup olmadığını sordum. Çok sevindi. Biz konuşurken arkadan Meryem Teyze'nin kısık sesi de geliyordu.


Mine'nin evine vardığımda Cem'le evlenerek ne kadar doğru bir seçim yaptığına da gördüm. Avcılar sahili yakınında müstakil bir evde yaşıyorlardı. Cem bir GSM operatörünün bölge müdürüydü. Çok iyi bir konumda olduğu besbelliydi. Mine ise 2 çocuğuna, Meryem Teyze'ye ve kayınvalidesine bakıyordu. Kayınvalide sanki biraz bunamış gibiydi.


Meryem Teyze çok yaşlanmış gibi durmuyor, ama arteriti azdığı için yürümekte de oldukça zorlanıyordu. Ama hâlâ eski Meryem Teyze'ydi. Genizden gelen o tanıdık ses. Sadece sesten yola çıksam alkolik bir denizciyle konuştuğumu iddia edebilirim. Ben onu hep o sert mizacı ile sevdim.


Eve geldiğimde öğle yemeğine oturmak üzerelermiş. Mine çok şişmanlamış. Genç kızken çok güzel bir vücudu vardı. Sanırım şimdi bütün gün evde oturup kek çörek falan yemekten bu duruma gelmiş. Ben gelince hemen benim için de bir tabak koydu sofraya. Gerçeği söylemek gerekirse yemeği o kadar nefis yapmıştı ki, neden böyle kilo almış olduğuna şaşırmadım doğrusu. Utanmasam bir tabak daha yiyebilirdim.


Yemekten sonra Mine mutfağa geçti, ben de Meryem Teyze'yle baş başa kaldım. Ona hemen annemin ölümüyle ilgili soru sormaya cesaret edemedim. Önce biraz annemden bahsetmesini istedim. Meryem Teyze annemin gençlik döneminden beri en yakın arkadaşıydı ne de olsa.


Meryem Teyze'nin o eşsiz sesinden annemin anılarını hiç sesimi çıkarmadan haftalarca dinleyebilirdim. Oysa onun için bu anılar son derece sıradan olaylardan ibaretti. Bir saati geçmişti orada bulunmam. Ama zamanımı bu aralar daha farklı kullanamazdım. Mine ikimize kahve ikram etti. Bir yandan kahvemizi yudumlarken bir yandan anıların Meryem Teyze'yi nerelere götürmek istiyorsa oraya götürmesine izin verdim.


Annemin ailesi hakkında ne bildiğimi sordu bana. Çok şey bilemediğimi söyledim. Tek hatırladığım kızlık soyadının "Çiftçi" olduğu ve Bursa'da dünyaya geldiğiydi. Annemi veya annemin hiçbir akrabasını anımsayamadığımı söylediğimde Meryem Teyze sadece üzgün bir şekilde cümlemi onayladı.

Bir Seri Katilin Günlüğü - Uyanış (Kitap olarak yayınlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin