00.36

1.5K 96 25
                                    

Bakışlarımı, gergince olduğu yerde kıpırdanan çocuktan ayırdım ve derin bir nefes aldım. Odanın sol tarafında camın önüne dizilmiş kişilerin arasından, gözündeki morluğun sebebi olduğum kişiye baktım. Adı Metin'miş. İş nasıl bu noktaya gelmişti bilmiyordum ama benim için sıkıntı yoktu. Kimse, kendinden küçükleri toplayıp birini öylece okuluna gelerek sıkıştıramazdı. Anladığım kadarıyla son yapılan futbol maçında kaybeden okulun takımındalarmış. Sırf mağlup bitirilen bir maç için nasıl böyle aptalca davranılabilirdi? Ben de hırslıydım, özellikle maç esnasında kontrolümü pek sağlayamazdım ama son düdük çaldığında her şey biterdi. Hırsı ve öfkeyi bitmiş bir maçın sonrasına taşımak tamamen anlamsızdı bana göre.

Müdür yardımcımız Onur hoca, her iki okulun yetkili beden öğretmenlerine baktı. Bu kısa bakışmanın ardından bize dönüp uyarıcı bir bakış eşliğinde, "Hepiniz burada bekliyorsunuz," dedi ve diğer öğretmenlerle birlikte odadan dışarı çıktı.

Hemen yanımdaki Deniz yine tedirgin bir şekilde kollarını birbirine kavuşturdu ve bana doğru kısık bir sesle, "Abi, kusura bakmayın lütfen. Benim yüzümden-" Yine saçmaladığını anlayınca elimle saçlarını karıştırıp, "Sana daha kaç defa boş boş konuşmamanı söyleyeceğim ben?" diye sordum yalandan bir öfkeyle.

Deniz, biraz daha rahatlamış bir şekilde başını salladı.

"Demek ki herkes etik ve profesyonel bir mağlubiyet yaşamayı beceremeyebiliyormuş, ha? Vay anası, umarım rakip diye bize de böylesi denk gelmez, değil mi Aral?"

Sedat alaycı bir tavırla konuştuğunda ona katılarak öfkeden kuduran çocuğa baktım. "Merak etme, beceremeyenlere biz öğretiriz Sedat." Metin, bana doğru bir adım attı ama yanındaki arkadaşı kolundan tutarak onu durdurdu. Tam dudaklarını açmış, konuşacaktı ki sertçe açılan kapı herkesin başını odanın girişine çevirmesine neden oldu.

Odaya dalan kız saniyeler içerisinde hepimizi geçip karşımda duran çocuğun önünde durduğunda kimse ne olduğunu anlamamıştı. Sırtına dökülen kestane rengi saçları koşturarak geldiğini kanıtlarcasına dağılmış, omuzları aldığı hızlı nefeslerin etkisiyle hareket halindeydi. Yanımdan çarparak geçmişti, gözü kimseyi görmüyordu. Diğer okulun öğrencilerinde hızla göz gezdirdi ve tartıştığımız çocuğun en büyükleri olduğunu anladığında birden Deniz'e döndü. "Bu muydu seni bu hale getiren şerefsiz?"

Şu ana kadar onu gördüğüm tüm hallerinden farklıydı. İri mavi gözleri öfkeden parlıyordu ve bakışları tam anlamıyla alev saçıyordu. Hisleri somutlaşsa dev bir boks eldivenine dönüşebilirmiş gibiydi. Kısa bir an bakışkarının hedefi olmadığıma sevindim. Deniz, daha konuşamadan Okyanus döndü ve Metin'in suratına yumruğunu geçirdi.

Boks eldiveni derken aklımda bu yoktu aslında ama neyse...

Arkasından giren sarışın kız, "Okyanus!" diye bağırdı. Hepimiz şoke olmuş şekilde ona bakarken Metin elini yanağına götürmüştü. Okyanus, onun yakalarından sıkıca tuttuğunda Metin'in gözleri karşısındaki kızı buldu. Okyanus, "Sen kendini ne zannediyorsun ya! Sen kimsin de benim kardeşimi sıkıştırıyorsun it herif!" diye tükürür gibi konuştu ve bu defa da kafa attığında gözlerimi büyüttüm. Bu kız en son bana fizik anlatırken çikolatalı sütünün pipeti yok diye, 'Ama ağlarım ki,' tepkisi veriyordu lan.

Bir daha gizlice cevap anahtarına bakıp işaretlemeden önce unutmayayım da iki defa kontrol edeyim etrafı.

Bizimkiler onu durdurmaya çalıştı ama kız, kimseyi dinlemiyordu.

Öğretmenler her an gelebilirdi. Yeni bir olaya şu anlık gerek yoktu. Birkaç adımda tam arkasında durdum ve kollarımı beline sararak onu geriye çekmeye çalıştım. Çalıştım. Havaya savurduğu tekmeleri bacaklarıma çarparken şaşkınlıkla ona bakıyordum. Bu kız bu kadar güçlü müymüş? Tırnaklarını ellerime batırarak kollarımın arasında çırpınırken başımı öne eğip, "Okyanus!" dedim sesimi duyurmaya çalışarak. Birkaç kez tekrarlamam gerekmişti. Sonunda hareketleri yavaşladı, ağır hareketlerle omzunun üstünden başını çevirip bana bakmaya çalıştı. "Aral?" Sesindeki o garip tını bir an duraksamama neden oldu. Geriye doğru giderek onu Metin'den uzaklaştırdığımda ayakları havada sallanıyordu ve Okyanus boynunu kırmak pahasına başını çevirip bana bakıyordu. Belindeki kollarımı tutan ellerinin kasıldığını hissettim, yüzü ifadesizdi. Sadece gözlerini kırpıştırarak bana bakıyordu. Beynimin düşünme kısmıyla görevli lobu çalışmaya başladığında rahatsız olabileceğini fark ettim ve onu dikkatle yere bıraktım.

Engelmatik | TEXTİNG [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin