~YANLIŞ ELLER~

518 27 3
                                    

     Odadan çıktıktan bir kac saniye sonra arkasından " Ukalâ herif!" Diye bağırdım. Olayları düşündükçe sinir seviyem artıyordu. Bu ne cürret? Benimle nasıl böyle konuşabilirdi? Tabiki onun dediğini yapmayacaktım. Kimse bana emir veremezdi! Etrafımdaki herkes bana emir verildiğinde onu yapmayacağımı bilirdi. ASLA!

     Koltuğuma oturdum ve masama sırtımı dönerek şehrin kalabalığına odaklandım. Evet düzgün bir başlangıç yapamamıştık. Ama böyle de emrivaki olur mu hiç? Resmen işini ertele dedi bana. Içim nedensizce birden yumuşamıştı. Onu düşündükçe... silkelenip ayağa kalktım. Telefonuna ulaşıp Mercan'ı aradım. Telefon ikinci çalışında Mert tarafından açıldı.

"Mercanla mısın?"

     Kısa bir sessizlikten sonra sesi tekrar duyuldu. "Hayır. Aslına bakarsan sana sürpriz yapmaya geliyordum. Mercan'ın telefonu bende kalmış. Dün akşam baya dağılmıştı hatırlıyorsan." Dün akşam Ne yaptığımızı bile hatırlamıyordum. Içkiden değil, uykudan. Sadece... Ateş'i net bir şekilde hatırlıyordum. Iyi koydun kızım! "Pek hatırlayamıyorum. Mercan buraya gelir zaten. Tabi ayılabildiyse." Mert kalın gülüşüyle kulaklarımı doldurdu. "On dakikaya oradayım bir yere kaybolma!" Nazikçe güldüm. "Birazdan kendimi aşağıya atacağım." Mert'in gülüşü biraz daha kesinleşti ve arama kapandı.

     Mert'in en sevdiğim yanı buydu. Her an beni güldürebiliyordu. Odamdaki uzun ve geniş boy aynasının önüne geçtim. Üzerimde siyah ince  boğazlı bir kazak altımda ise mini dar etek vardı. Ince bilekten bağlama topuklu ayakkabılarım da kombini tamamlıyordu. Toplu saçlarımı açtım ve omzuma dökülmelerini sağladım. Rujumu tazeleyip son bir kez daha kendime baktım.

     Masamda olan bir kaç dağınıklığı da düzelttikten sonra odanın içinde volta atmaya başladım. Bir kaç dakika sonra kapının çalınmasıyla hafifçe boğazımı temizledim.

     Kapı biraz aralandı. Mert başını aralık kapının arasından çıkardı. "Yıldız hanım müsait mi?" Yumuşak gülümsememi yüzüme yerleştirdim. "Tabii." Elimi buyur dermiş gibi açtım. Kapı sonuna kadar açılıp Mert adımını içeri attığında bir hışırtı kulaklarımı kapladı. Mert kapıyı kapattıktan sonra elindeki poşetleri yukarı doğru kaldırıp "Sana makarna getirdim!" Dedi. Kıkırdayıp küçük sehpanın üstündeki vazoyu bir kenara çektim.

     Yemeğe başlamamızın üstünden neredeyse yirmi dakika geçmişken kapı sertçe tıklatıldı. Gözlerim Mert'in gözlerini bulurken Mert baygın bakışlarıyla bana bakıyordu. "Keşke seni dışarı çıkarsaydım." Kapının çalmasıyla ayağa kalkmam bir olurken gördüğüm kişinin hayal olduğunu düşünmeye başlamıştım.

     "Naber Yıldız?"

     Mert rahatsız olduğunu bakışlarıyla bana anlatırken Ateş adımlarını masama doğru yöneltmişti. Kimse daha once odama "Naber Yıldız?" Gibi bir cümleyle girmemişti. Ateş ve Mert göz göze gelince Ateş'in gülümseyen yüzü düşmüş, Mert ise ona ölümcül bakışlar atıyordu.

"Bir iş toplantısını mı böldüm?.. Yoksa... Sevgilin falan mı?"

     Bu çocuk hiç işyerinde nasıl konuşulur bilmiyor muydu? Mert tam bir şeyler söyleyecekken hemen lafa atladım. " İşime özel hayatımı katmıyorum." Ateş hafifçe sırıttı ve başıyla Mert'i göstererek " Katmışsın bile. Neyse.   Ben buraya akşam yemeğe geldiğinden emin olmak için geldim. Dediğim gibi bahane kabul etmiyorum." Dedi. Mert " Yemek?" Diyerek bakışlarını bana döndürürken " İş yemeği. Çıkan haberle ilgili. İki şirketin de bir arada gözükmesi  işleri yoluna soktuğumuzun bir göstergesi olur diye düşünmüş." Diye kendimi iza ettim.

     Ateş "O zaman akşama görürüz Yıldız Hanım." Diyerek göz kırptı ve odadan sırıtarak çıktı. Ateşin odadan çıkmasıyla Mert Siyah geniş koltukta yayıldı. " açıkçası bunu hiç beklemiyordum. Çocuk Basbayağı sana yürüyor." Kıkırdadım. "Ay saçmala. Sadece bir iş yemeği." Yerime otururken Mert bakışlarını uzunca üzerimde gezdirdi. "Seni ben bırakayım." Kafamı Hayır anlaminda salladım. Göz devirerek  "Arabayla aldıracakmış." Mert sınır olduğunu belli eden bir gülüş attı. "Pekala... Bitirdiysek Mercan'a gidelim. Belki kötüdür." Kafamı tamam anlamında salladım ve ortalığı toparlamaya başladım.

     Arabaya bindiğimizde Telefonumu açarak haberleri kontrol ettim. Büyük puntoyla yazılmış bir haber önüme düştü.

"YILDIZ AKGÖREN ATEŞ KAYA'YI SAVUNDU!"

     Haberi okumaya başladığımda ise uydurulma bir sürü olayla karşılaştım. Onlardan birinde şöyle diyordu, "Ateş kaya ile gizlice buluşup işçisinin ayağını kaydırmayı düşündüğü birçok kişinin ağzından duyuluyor." Telefonu sinirlice kapatıp arka koltuğa fırlattım. Mert'in meraklı bakışları bana yöneldi. "N'oldu?" İçimde bitmek bilmeyen bir sinir vardı. Bu adam hayatıma girdiğinden beri işlerim sürekli ters gidiyordu. Sinirle kıkırdadım. " Şu kendini beğenmiş züppe ile anlaşma yapmışım ve Mine'nin ayağını kaydırmışım. Şu olaya bak ya! Gitmiyorum yemeğe falan."

     Mert'in kaşları çağrılmış yüzünde öfkeli bir ifade vardı. "Bu çocuk kendini ne sanıyor? Babama halletmesini söyleyeceğim." Mert'in babası moda tasarımcısıydı. Birçok büyük ülkede tasarımlarını sergiliyor Büyük başarılar kazanıyordu. Çevresi dolayısıyla çok genişti her işimize koşar bazen iş partilerini o verirdi. Mert de babası gibi modaya çok önem verir, her doğum günümde veya bana hediye almak istediğinde birçok marka ve zarif hediyeler alırdı. Üstelik giyimi de modern ve olabildiğince lükstü.

     Kafamı hayır anlamında salladım. "Saçmalama. Ben halledeceğim." Mert nasıl olacak o bakışları atıyordu. "Hiç bakma bana öyle! Yapacağım bir şeyler işte." Mert yola odaklanırken "En son ben halledeceğim dediğinde adamı hapishaneye tıkmıştın." Dedi. "Bir kere o kazdığı kuyuya düştü. Bu şirket için kan ter içinde çalıştım ve yaptığım her şeyi bozmaya çalıştı. O bunu hak etmişti." Mert hafifçe sırıttı. Arka koltuklara uzanıp fırlattığım telefonu aldım ve özge'yi aradım.

"Alo? Bir sorun mu var Yıldız hanım?"

" Yok canım... Yani kısmen. Senden bir şey isteyecektim. Lütfen Ateş kaya'yı bana araştırır mısın? Yaptığı her şeyi. Kiminle, nasıl, nerede görüştüğünü. Önceden neler yaptığını, babasıyla ilişkisini, daha önce de kızlarla böyle durumlar yaşamış mı diye. Ki muhtemelen yaşamıştır. Akşama kadar elimde olursa sevinirim. Ha bir de, elimizde koz olabilecek birkaç şey bulunsun. Son olarak her adımını izleyecek birini tut yaptıklarını çeksin ve bize göndersin. Bu adama bir ders lazım."

"Tamam efendim."

     Telefonu kapatıp çantama koydum Mert de bu sırada yüzündeki sırtışıyla yola odaklanmaya devam ediyordu. Her şeyin bir sonu olduğu gibi Ateş Kaya'nın da sonu gelecekti. Onun hakkında fazla bilgi edinmeden nasıl mı böyle konuşabiliyordum? Çünkü onun gibi adamları tanıyordum. Kadınları kullanır çöpe atarlardı. Bir kadınla suçsuz yere böyle bir suçlamayla karşılaştıysa demekki daha önceden de bu duruma düşmüştü. Böyle kişilerle muhatap dahi olmak istemezdim o yüzden bu akşam ne olursa olsun o yemeğe gitmeyecektim.

Yıldızlar TutuşurkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin