BİR POPÜLERLİK OLAYI

77 8 0
                                    

( Ateş'in Ağzından.)

Bu kızda ne vardı? Beni bu kadar çeken neydi? Ona neden deli oluyordum? Daha önce hiç böyle olmamıştı... Kimse umrunda değildi sanki. En yakın arkadaşını benim yanımda umursamıştı. Bunu bana ilgi duyduğu için yaptığını zannetmiştim fakat işler artık farklıydı. Yıldız herkese böyle davranıyordu. Sertti. Emirler yağdırıyor ve insanları görmezden geliyordu. Harbi ya, bu kızın sosyal medyası yok muydu? Onunla tanışana kadar onu tanımıyordum bile. Halbuki bu camiadaki tüm kızları tanıdım.

Şimdi fark ediyorum ki, bu kız hayatıma bir bomba gibi düştü. Her şeyimi yerle bir etti. Hissetmediklerimi hissettirdi. Daha neler yapacaktı? Neler yapabilirdi? Yıldız kimdi? Şuan onun, resmen şato denilebilecek, evindeydim. Duvarlara dahi simsiyahtı. Neler yaşamış olabilirdi ki bu siyahlığa kendini her gün maruz bırakıyordu? Babamın onun her şeyini bildiğinden emindim. Yoksa beni katiyen bilmediği bir insanla ortak yapmazdı. Sahi artık bir ortaklığım yok.

Evinde bizden başka biri olsa eminim ki bir ses bir gürültü olurdu. Tahminimce evinde Mert, ben ve Yıldız'dan başka kimse yoktu, ta ki tiz bir kaç adım sesi duyana kadar. "Yıldız, ne bu mutfağın dağınıklığı? Mert ayısı mı dağıttı? Mert!" Bu ses oldukça tanıdıktı. "Misafir odasına gel!" Yıldız'ın gizemli kişiyi yönlendirmesinin ardından sinir dolu bir ses evi inletti. "Sıçtığımın evinde on bin tane oda var Yıldız!" Cümlesinin bitmesiyle bizim bulunduğumuz odaya girdi. Evet, gizemli kişimiz Yıldız'ın arkadaşıymış. Halbuki annesi sanmıştım...

Beni gördüğü anda ağzını bir eliyle kapattı. Ardından parmaklarının arasından "Selam." Dedi. "Selam." Ona gülümseyerek karşılık verdim. Yıldız'ın yanına geçerek kulağına bir şeyler fısıldadı. Ardından Mert'in yanına giderek onu çekiştirip odanın dışına attı. Kendisi de odadan çıkarak kapıyı kapattı. "Yıldız'ın yüzünde bir mimik dahi yoktu. "Ben mi yedireyim, yiyecek misin?" Sen yedir demeyi o kadar çok istiyordum ki... Tepsiyi kucağıma aldım. "Genelde işe on iki de mi gidersin?" Garipseyerek baktı. "Yio."

"Hani sabah uyandıracaktın?"

"Uyanamadım."

"Uyanamadın mı, kıyamadın mı?"

Bir anda bakışları değişti ve gözlerini gözlerimden kaçırdı. "Uyanamadım." Sesi titremişti. "Peki." Peki? Çocuk muyuz lan biz? Ne bu tripler? Kendine gel Ateş! "Peki." Beni tekrar etti ve yemek yiyişimi izlemeye başladı. "Eğer seni evine bırakmış olsaydım muhtemelen sabah zehirlenmeden hastaneye kaldırılırdın."

Ne kast ettiğini anlamıştım. İğrenç yemek yapışımdan bahsediyordu. "En azından uğraşıyorum." Kafasını evet anlamında salladı. "Ugraşmasan neler olacak acaba?" Bu sefer göz deviren bendim. Bir anda telefonunun çalmasıyla hızla ayağa kalktı ve odadan çıktı. Kapının kapalı olmasına rağmen sesi duyuluyordu.

"Merhaba... Evet, benim... Sanmıyorum. Bu sıralar yeni bir proje üstüne çalışıyoruz... Tabi ki, eğer fikrimi değiştirirsem haber veririm... İyi günler."

Geriye geldiğinde yüzü asıktı. Bu sırada çorbayı bitirmiş her şeyi tepside üst üste koymuştum. "Nereye gidiyorsun?" Yanıma otururken "Gitmiyorum. Bana göre değil." Dedi Kaşlarımı kaldırdım ve öyle mi dermiş gibi kafamı salladım. "Bir defile yapılacakmış. Böyle şeyleri hiç sevmem. Sadece defile olsa iyi ardından bir parti verilecekmiş. Defilede giyilen giysilerin bir kaç neon kopyası yapılmış onlar giyilecekmiş."

Resmen kendini kapatıyor! Bunu hangi insan yapardı? Özellikle de bu kadar yükselmiş biri. "Saçmalama. O partiye gidiyoruz. Eğer seninle tesadüfen karşılaşmasaydım senin kim olduğunu bile bilmeyecektim. Bir çok şirket sahibi seni tanıyor olabilir ama kendini biraz daha ortaya atmayı denesen her kes peşinde koşacak. Benim kadar olmayabilirsin ama yine de bir kitlen olur. Senin ürününü kullanan kızlar YAK markasının ardında senin gibi güçlü birinin olduğunu bilseler sana daha da hayranlık duyarlar. Ortaya çık ve göster onlara." Bana göz devirdi ve önümdeki tepsiyi aldı.

"Öncelikle sen hastasın ikinci olarak ben sizin gibi olmak istemiyorum. Bırak tanımasınlar. Herkes geçmişimi araştıracak. Gazetelere çıkıyorum ya o bile yeter bana."

"Sen hiç bu halde birine kafa atan bir adam gördün mü? Gayet iyiyim. Hem ne zamanmış bu?"

" Bu akşam. Ayrıca bana şuan haber vermeleri çok yanlış."

"İşte bundan bahsediyorum demek ki listenin sonundasın. Ben dinlenirken git alışveriş yap ve akşama hazır ol."

Bana cevap vermeden odadan çıktı. Ona emir vermek hoşuma gitmişti. Kendi kendime sırıtırken içeriye Mert'in girmesiyle yüzüm ciddi bir hal aldı. "Al ilaçlar. Hepsinden bir tane iç, arada beş dakika bekle. Başıma zehirlenme de yoksa Yıldız beni keser. Ona ne yaptın bilmiyorum ama odadan çıkarken baya ciddiydi. Ayağını denk al oğlum." Şuna bak ya! Dünkü bok gelmiş bana laf atıyor. Hepinizden özür diliyorum, sinirlenince kendime hakim olan biri değilim. "Ona düşünecek bir şey verdim. İşime karışma. Ayrıca, oğlum falan ne bu haller?" Bana göz kırptı ardından odadan çıkarken elini dudaklarına götürdü ve öpücük atar gibi yaptı. Topa bak hele! Tanrım, bu çocuğu bir gün yerle bir edeceğim!

İlaçları beş dakika arayla içtikten sonra yastığımın altına koyduğum telefonumu alıp aramalara baktım. Tabi ki Can'dan arama vardı! Tabiki bir de sürüsüne mesaj. Onu geri aramaktan başka çarem yoktu. Eğer mesajlara baksaydım morelim bozulacaktı.

"Alo? Allah'ın belası. Bırakıyorum lan işi! Ya sen ben senin yanında olmayınca araba bile süremeyecek misin? Bir gir bakalım hakkında paylaşılan haberlerin yorumuna neler yazmışlar. Örnek vereyim mi? 'Onca kızın kalbini kırınca olacağı buydu.' Bir tane daha örnek vereyim. 'Her gün başka kız ve başka kazanılan bir acı. Oh olsun Ateş!' Ben burada sinir krizinden ölüyorum sen ise Yıldız'ın evinde keyfini keyif ediyorsun. Nereden mi biliyorum orada olduğunu? Gecenin bir yarısı sizi çeken bir gazeteci sayesinde!"

"Sakin ol! Bu akşam ortalığa bomba gibi giriyorum. Bu akşam bir defile varmış galiba oraya Yıldızla gideceğiz. İnsanlar artık durulduğumu anlayacak."

"Ya ya tabi! Görücez. Son hatan diyip duruyordum bahane oldu zaten. Şimdi bu aksma bu işi düzeltmeden o eve geri dönersen istifamı babanın şirketinde bulursun."

Telefon yüzüme kapandı. Ben ise yatakta kara kara düşünüyordum. Bu akşam bir şeyler yapamam gerekiyordu. Oysa ki içim hiç Yıldız'ı bu yönden kullanmamın doğru olduğunu söylemiyordu. Her şey daha ne kadar güzel olabilirdi ki? Değil mi! Bu akşam şansın benim yüzüme gülmesinden başka bir seçenek yoktu.

Yıldızlar TutuşurkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin