Hepinize tekrardan merhaba aşklarım. Uzun süredir neredeyse bir ay kadar bölüm yayınlamadım. Bir ilişkim oldu, uzun zaman sonra ilk defa birine güvenmiştim. Tabii ki her zaman olduğu gibi güvenin boşa çıktı ve yarıda bırakıldım. Neredeyse bir haftadır onun acısını çekiyorum. Kendi aptallığıma mı üzülsem yoksa onun aptallığına mı karar veremiyorum. En üzücüsü de onu yazlıkta kaldığım son bir hafta boyunca her gün görmek zorunda olmam.
Gerçekten bazen anlamıyorum ne zaman kalbimin sesini dinlesem aynı şey oluyor. Hiçbir şey yokken ertesi gün bir anda çekip gitmesi insana koyuyor. Sanki daha önceden bu olayı yaşayacakmışım gibi Yıldız'a da benzer hikâyeyi yazdım. Yazdım hikayeyi baştan okuyunca sanki benim hayatım değilmiş gibi. Ne kadar saçma ve ne kadar acınası bir durumda olduğumu anlıyorum.
Kendimi gereksiz insanlar için üzmemeyi ne zaman öğreneceğim bilmiyorum. Ama biliyorum ki bu hayatta ne zaman bir düşüşe uğrasak kendimizi daha güçlü bir şekilde ayağa kaldırıyoruz. Aynı Yıldız'ın yaptığı gibi. Kötülükle başlayan bir hikaye kötülükle bitecek değil, değil mi?
Belki de yukarıda boş yaptım sizin de canınızı sıktım. Buraya yazmak, içimde tuttuğum onlarca zehirli kanı bir anda boşaltmak gibi. Çünkü biliyorum ki bazen siz okullarından başka beni dinleyen ve anlayan hiç kimse yok.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Gözlerimi Ateş'in yüzüne karşı açtım. Onun yanında uyuduğumu unutup irkilsem bile hemen sakinleşip, her zerresine kadar Ateş'i izledim. "Sabahları çok yakışıklı oluyorum değil mi?" Cümlesinin bitmesiyle şaşkına döndüm ve hemen doğruldum. Lanet olsun! her şeyin farkında mıydı? "Ne alaka?" Gülümseyerek sırt üstü döndü. "İçimden geldi. Günaydın bu arada." sadece pis bir bakış attım. "Günaydın. Bugün epey bir işimiz var. Güne erken başlamalıydık fakat ..." Kafamı duvarda asılı olan, siyah ve altın sarısı renklerinde ki saate çevirdim. "Saat çoktan bir olmuş bile." Harekete geçerek odadan çıktım ve kendi odama geçip üstüme temiz bir şeyler geçirdim.
Telefonumun ısrarla iki kez çalmasıyla daldığımı fark edip hemen telefona sarıldım. "Alo?" Sessizlik sürmeden karşımdaki kişi hemen konuşmaya başladı. "Merhaba Yıldız hanım. Ben YAK markasının ambalaj değerlendirmesinden Aslıhan. Şuan üzerinde çalıştığınız rujun kabının bize gönderdiğiniz şekilde yapılamayacağını haber vermek için aramıştım." Ufak bir duraklama sonrası silkelenerek devam ettim. " İyi de neden? Her şey yolunda sanıyordum."
"Yapım aşamasına geçmeden önce fark ettim ki oyuncak gibi duruyor. Sanki bir Barbie kutusundan çıkmış gibi. Aklınızdaki şey çok farklı olabilir ama bunu modele dökememişsiniz."
Her yanımı stres kaplamıştı. Şuan bunun hazır olması gerekiyordu! Zaten yapım aşaması ve diğer işler uzun sürecekti. Kısaca teşekkür konuşmamdan sonra telefonu kapattım ve Ateş'in yanına giderek koltuklardan birine tüm bedenimi saldım. "Yaptığım modelin çocuksu duracağını söylüyorlar ve biz daha çok tutku istiyoruz. Tam tersi! Eğer bir kez daha beni işimden alıkoymaya kalkarsan seni bu odadan aşağıya sarkıtırım! Şimdi o kıçını koltuktan kaldır ve fikir yürüt!"
Yanından hızla kalktım ve masamın başına geçtim. "Otururken düşünemem mi?" Sadece derin bir nefes alarak sorusuna en güzel cevabı verdim. "Etkileyici ve tutkulu bir renk söyle bana." Kısaca düşündükten sonra herkesin aklına gelebilecek bir kaç renk söyledim. "Kırmızı, bordo ve siyah. Belki... Lacivert." Ateş oturduğu koltukta biraz daha yayıldı. "Pekâlâ. Şimdi ise bir ruj tüpünün nasıl hissettirmesi gerektiğini söyle. Parlak mı? Kadife ve mat mı? Pürüzsüz veya baskılı mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlar Tutuşurken
RomanceKendini hayatı boyunca güçlü bir kadın olmaya adamış şirket sahibi Yıldız zenginliğini her zaman saklamış ve normal insanlar gibi yaşamaya çalışmıştır. Bir gün kitapçıda dolaşırken rastladığı genç adamın hayatının aşkı olacağını aklının ucundan bile...