~BAZEN DÜŞÜNMEK GEREK~

128 14 16
                                    

Bazen sözler değil düşünceler bile kifayetsiz kalıyordu. Arada düşünme eğitimi yitirdiğim oluyordu fakat ateşle tanıştığımdan beri gerçekten hayatımda bir adım bile ileriye gidememiştim. Başladığımız işten bahsetmiyorum. Geride bıraktığım bazı şeyleri yapmaya başladım fark ettim. Sanki geride bıraktığım solan oyuncağın var şimdi önümde tek tek canlanıyorlardı. Olabilecekleri çok iyi biliyordum. Ya hayatıma eski hayatımdan ders çıkarmış ve O yaptığım yanlışları yapmayacak şekilde ilerleyecektim ya da gözümü bağlayıp uçsuz bucaksız karanlıkta öylece yürüyecektim. Şimdiye kadar yaptığım işlerin ve bu büyük yükselişinin bir anda düşüşünü izleyemezdim. Kim tarafından yaşanırsa yaşansın herkes için acı verici olurdu.

Mutfakta biraz Ateş'in yaptığı işleri izledim. Aslında gerçekten çabalıyordu. Bunu babası da görmüş olacak ki benimle çalışmasına izin vermişti. Yemek yapamasa salata yapacağını söylemişti ve sonunda salatalıkları düzgün kesemediği için ona laf söylediğimde kırılıp masayı yaparım o zaman diyerek bana karşı çıkmıştı. Ona karşı tutumumu değiştiren bir şeyler vardı. Şu an odağımın Sude olması ve planımı ince ince işlemem gerekirken aklımdan Ateş'i çıkaramıyordum. Üstelik yanımdaydı! Toparlanmam gerektiğini düşünerek "Lavaboya gidiyorum." Dedim. Elimi yüzümü sakince yıkadım ve aynadaki eşime baktım. Asıl konumuza geri dönmüştüm. Bu kız benden ne istiyordu?

Ateşli yakın gözükmemiştik. Belki de Kıvanç'tan hoşlanıyordu. Affedersiniz ama herkese bir şey veren bir kızın birinden hoşlanması pek mümkün gözükmüyordu. Peki ya planım neydi? Öylesine yanına gidip suya niye ilaç kattın mı diyecektim? Tabii ki o da bana sen delirmişsin diyerek iftira atacaktı. Etrafımdaki kimsenin ayık olmadığını biliyordum, kimseyi şahit olarak ortaya koyamazdım. Aynısını ona mı yapsaydım? Onunla aynı seviyeye düşmüş olacaktım. Zaten ama karşılık vererek veya hesap sorarak onunla aynı seviyeye düşmüş olmaz mıydım? En iyisinin susup hiçbir şey olmamış gibi davranmak olduğunu düşündüm. Ateş'e de tembihleyecektim. Lavabodan çıktım ve Ateş'in yanına gittim. "Bir saniye konuşabilir miyiz?" Ateş gülümseyerek bana döndü. "Saniyeler senin."

İstemsizce gülümsemiştim. "Onun seviyesine düşmeyi planlamıyorum. Dün akşam uyuya kalmadım ve o suyu içmedim. Tamam mı? Sen yukarıda uyuya kaldın ve araba kullanamayacak durumda olduğum için sana dokunmadım. Umarım bol bol içip sarhoş olmazsın ve bizim köyümüzü ortaya çıkarmazsın." Ateş sessizce kıkırdadı. "Ben mi sarhoş olmak ha? Yaptığım her şeyi hatırlıyorum merak etme." Ocağın altını kapatırken başımı iki yana salladım. "Başka bir kızı ben diye üst kattaki yatağa çıkaran kimdi?" Ateş sessiz kaldı. "Ha bu arada Kıvanç'ın uyuşturucu içtiğini söylemiştin. Bundan emin misin? Hiç öyle birine benzemiyor da. Eli yüzü düzgün birine benziyor. Hatta şöyle söyleyeyim..." Ateş bir anda sözümü kesti. "Tehlikeli diyorsam tehlikeli işte! O çocuğa yaklaşma. Senin daha bilmediğin bir sürü kirli çamaşırı var. Anlaşıldı Bu akşam senin yanından ayrılmayacağım."

Oflayarak göz devirdim ve yaptığım makarnayı masaya taşıdım. "Ben çocuk muyum?" Ateş bu soruma da cevap vermedi. İşine gelmeyince görmezden gelmeyi çok iyi biliyordu. Tam masaya oturduğum sırada masada sadece tabakların olduğunu gördüm. "Elimle yemek çok eğlenceli olacak." Ateş sorgular gözlerle bana baktı. korkmuş gibi gözüküyordu. Ayağa kalktım ve birkaç çekmeceye baktım. Baktığım her çekmecede çatal ve kaşık haricinde her şey vardı. "Nerede bu lanet olası çatallar?" Ateş ayağa kalktı ve üstteki dolaplardan birini açtı. "Dalga geçiyor olmalısın. Böyle şeyler çekmeceye konur dolaplara dizilmez." Çok rahat bir şekilde iki tane çatal ve kaşık alarak yerine oturdu. "Zaten çekmeceye diziyorum. Geçen gün o kadar üşendim ki bulaşık makinesindeki kabı ile beraber bir dolaba koydum. O kadar dağ ayısı değilim."

Yıldızlar TutuşurkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin