( Ertesi gün.)
Başımın çatlamasıyla gözlerimi açtım. Bu ağrı da neydi? Tanrım, yapacak daha çok işim vardı! Ben ise burada yatıyordum. Vücudumu sert zeminden kaldırdım ve neler olduğunu anlamaya çalıştım. Ben yatağımda değildim. Peki ya neredeydim? Etrafıma göz gezdirdim. Burası hiç tanıdık gelmiyordu. En son şirketteki odamın önünde paketlenmiş bir tablo bulmuştum. Ateş de bu tablonun özel yapım olduğunu ve benim için yapıldığını söylemişti. Hatta size direk cümleyi söyleyeyim.
"Bu oda senin içini yansıtıyorsa gel beraber burayı renklendirelim."
Ne kadar romantik! Benim böyle numaralara kanacağımı nasıl düşünürdü? Neyse, biraz kafa dağıtmamız lazım demişti ama... Sonra... Sonrası yok. Yavaşça yerden kalktım ve etrafımı sakince inceledim. Harekete geçtim ve koltukların arasından geniş bir bahçeye geçtim. Aman Tanrım! Burası Ateş'in geçen gün beni getirdiği evdi. Gülüşme sesleriyle aşağıya inen Ateş beni görünce duraksadı. "Uyanmışsın." Bu kelimesi sinirimi bozmuştu. Beni yerde yatarken görmüştü ama kaldırmamış mıydı? "Madem beni yerde yatarken gördün neden kaldırmadın?" Diyerek bir cevap aradım ve tabiki cevap alamadım. "Herkes erkenden toplanıp kaçmış. Sızan sadece biziz." Sızan? İyide ben içmem ki!
"İçtim mi?"
Ateş'in yüzü buruştu. "Hayır." Sinirle çantamı toplayıp hızla evden çıkacağım sırada kapı birdenbire açıldı ve içeriye Kıvanç girdi. Onu bu durumda umursayamazdım bile. "Günaydın. Sadece siz kalmışsınız." Soğuk bir günaydın cevabıyla dışarı çıktım. Dün akşam neler olmuştu? İçmememe rağmen niye hatırlamıyordum? Peşimden Ateş'in gelmesiyle duraksadım. "Bana olan her şeyi anlatmak için iki dakikan var!" Ateş sakince arabasına bindi ve binmem için işaret etti. Uflayarak arabaya bindim. Benim arabaya binmemle hareket etmemiz bir oldu. "Anlat!" Ateş hafifçe sırıttı. "Emir büyük yerden."
"Konuyu değiştirme ve anlat."
"Sana bir tablo hediye ettim. Ardından kafan çok dağınık gözüktüğü için buraya geldik. Sana yemin edebilirim ki sadece su içtin. Zaten biz geldikten yarım saat sonra uyuyakaldın. Ben ise kendinden geçmiştim. Sen diye başka bir kızı odaya çıkardım. Sabah uyandım ve sen salonda yerde uyuyordum ben de yukarıdaki kim diye bakmaya gittim fakat kimse yoktu."
İyi de nasıl bu kadar derin uyumuştum? Kesin içtiğim suda bir şey vardı. Telefonumun çalmasıyla kim olduğuna bakmadan açtım. "Alo! Yıldız? İyi misin? Dün akşamdan beri aramalarıma cevap vermiyorsun." Bu Mert'in sesiydi. Olabildiğince sakin olmaya çalışarak "Sorun yok. Telefonumu gittiğim bir mağazada bırakmışım."
"Sen ciddi misin? Bu ne dikkatsizlik. Şirkete geçiyorum, gelirsin."
"Tamam bir saate oradayım."
Telefonu kapattım ve çantama attım. İyi kurtarmıştım. "Bana suyu kim getirdi?" Ateş bir süre düşündü ardından "Sude." Dedi. İşte şimdi her şey belli olmuştu. Sude içtiğim suya bir şey katmıştı. Yoksa içki içmeden bu kadar uzun ve derin uyumam gerçek olamazdı. "Pekâlâ, akşam buraya geri geliyoruz." Ateş yoldan bir kaç saniyeliğine gözlerini ayırdı ve şaşkın bakışlarıyla beni sorguladı. "Bana öyle bakma. Besbelli Sude suya ilaç koymuş." Bu kızın derdi neydi? Ayrıca o eve gittiğimizi bile hatırlamıyordum. "Hadi alışverişe gidelim. Sana bir sözüm var değil mi?" Ona ters bakışlar attım. "Mert şirkette bekliyor." Kafasını imalı bir şekilde sallarken alt dudağını büktü. Biz bu konuşmayı yaparken telefonu bir kaç kez art arda çalmıştı. Sonunda telefonu açtı ve hoparlöre aldı.
"Selam aşkım. Dün akşam gelmedim, Kıvançla işimiz vardı. Uğra istersen bir kaç saate. Şu yanındakini de getir. Kıvanç o kızı beğenmiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlar Tutuşurken
RomanceKendini hayatı boyunca güçlü bir kadın olmaya adamış şirket sahibi Yıldız zenginliğini her zaman saklamış ve normal insanlar gibi yaşamaya çalışmıştır. Bir gün kitapçıda dolaşırken rastladığı genç adamın hayatının aşkı olacağını aklının ucundan bile...