İnansaydım,
Bir ömür beklerdim gelmeni...
Ve inan, saydım,
Bir ömür geçti beni sevmeyeli.
Özdemir Asaf.
Yıllarca içimi yanıp kavuran bu tutku ve üzüntü meğerse o bana gelene kadarmış. Aslında defalarca aklımda kurmuştum bugünü. Farklı yerde farklı zamanda... Aşk dolu bir an olmasını umuyordum. Gözlerimin gözlerine değmesini ve beni dünyanın en mutlu kadını yapmasını istiyordum. Tabi ki bu düşünceler şuana kadardı. Belki de tüm bu hislerim onu tekrar elde edene kadardı, neyse...
İki kol bir anda belimi sardı. "Teninin kokusu deli eder insanı, gözleri kömür kadar kara, içi bir nehir kadar gürültülü..." Bir anlığına nefes almayı unuttum. Oğuz önümde şaşkınlıkla bizi izlerken ona hafifçe gülümseyip kolların sahibine yani Ateş'e döndüm. İç sesim yapma diyorken, kendimi onun gözlerinden alıkoyamıyordum. Hadi ama Yıldız! Bunu neden yapıyorsun? Oğuz'un aramıza girmesiyle ortamdaki tüm büyü bozuldu. "Yıldız... İntikam mı almak istiyorsun?" Bu sorunun cevabı belliydi. "Eğer öyleyse... Yapma." Onu tekrardan görmezden gelmek bir hayli zordu. Kendimi toparlayıp Ateş'ten uzaklaştım. Onca insanın içinde yapılmayacak bir hareketti. Yüzümdeki maskeyi çıkardım. "Böyle sıkıcı mı devam edecek?"
Kimseden düzgün bir cevap alamayınca oldukça bıkkın bir suratla kırmızı koltuklardan birine oturdum. Herkes ritimli müzikle dans ederken sadece biz, yani Ateş Oğuz ve ben, oturuyorduk. Üzerimdeki kıyafetin açıklığı beni aşırı rahatsız ediyordu. Oturduğumda kalçamın yanları açık kalmıştı. Bacak bacak üstüne atamıyordum ve rahatça oturamıyordum. Dizlerimin üzerinde bir ağırlık hissettim. "Böyle daha iyi." Ateş'in bu kadar düşünceli biri olduğunu düşünmüyordum. Belki de beni elde edemediği için hırs yapmıştı. Tanrım! Benim derdim ne? "Teşekkürler."
"Bazı insanlar bakıyorlardı da."
Oğuza bakıp, göz devirdi. "Merak etme Ateş, daha önceden o bacakları çok gördüm." Cümlesinin bitmesiyle onu sertçe cimcirdim. "Ağzını topla." Ateş'in kaşları çatılmıştı. Birden ayağa kalktı ve bana doğru elini uzattı. "Gitmemiz gerek, bu sıralar işi zaten boşladık." Elini kavradım ve ayağa kalktım. Ceketi bir koluma takarken Oğuz'a hiç bir şey demeden ilerledik. Dans eden Nur ve Naz'a selam vererek oradan uzaklaştık." Caddeden bir taksi çevirirken yanımızda duran siyah arabaya binen Oğuz duraksadı. "Ateş, onu benden uzaklaştırdığını sanabilirsin ama aslında daha da yakınlaştırıyorsun." Arabasına gülümseyerek bindi ve anında bizden uzaklaştı. "Yakında elimde kalacak. Mert bitti bu başladı!"
"Ona bulaşmak istemiyorum. Bu yüzden sen de sinirlerine hakim ol ve duymazlıktan gel. Hala onu sevdiğimi düşünüyor olabilir ama kısa sürede idrak edecektir."
Bana dikkatlice baktı. "Sen... Sen korkuyorsun." Ani bir çıkışla "Saçmalama!" diye bağırdım. "Ondan korkmuyorum." Korkmuyordum değil mi? Hayır eskiden ona boyun eğiyordum ama şuan ondan daha üstteydim yani o bana boyun eğecekti. "Bana bak, bir daha onun konusunu açma. Muhtemelen yakın bir zamanda hayatımızda büyük bir sorun haline gelecek" Ateş, kaşlarını çattı ve gözlerini kısarak bana garip bir bakış attı. "Sorun mu? Sadece kendi yapabileceklerinden bahsetti. Peki ya benim yapabileceklerim? Bunları düşünme bile." Konuyu kapatmak istiyordum çünkü kimseye zarar gelsin istemiyordum. Önümüzden hızla geçen bir taksiye el sallayarak durdurttum ve aceleyle bindim.
Yol boyunca ikimizden de çıt çıkmadı. İlk gittiğimiz mekana varıp Ateş'in arabasını aldık ve yola onunla devam ettik. "Gerçekten işi çok boşladık. Bana gel ve çalışalım. Zaten baban seni bende kalacaksın olarak biliyor." Ateş söylediklerimi kafasıyla onayladı. Nihayet eve vardığımızda içimden sadece uyumak geçiyordu. Birden aklıma kıyafetlerimin gelmesiyle tüm uyku perdesi kalktı. "Kıyafetler!" Ateş oturduğu koltukta sakince sus işareti yaptı. "Yarın birini gönderir ve aldırtırım."
"Çalışmamız lazım Ateş, toparlan!"
Ateş kafasını aşağıya eğdi ve gözlerini yavaşça kapattı. "Ben onu avelden kurtulalım diye söyledim." Onu duymazdan gelerek odadan çıktım ve Mercan'ı aradım. Telefon ilk çalışta açıldı ve Mercan'ın meraklı sesi kulağımı çınlattı. "Ne oldu? Ne yaptınız?" Derin bir nefes alarak diyeceklerimi kafamda toplamaya çalıştım. "O geldi." Kısa bir sessizlik. "Bir dakika... Ne?"
"Biliyor musun? İlk önce inanamadım. Hiç değişmemiş. Yine beni ezip peşinde köle edebileceğini sanıyor. Tabi ki tehditleri de eksik kalmadı."
"Aman Tanrım! İyi misin? Oraya gelmeli miyiz?"
"Hayır, sorun yok. Onu artık sevmiyorum değil mi? Yakında vaz geçecektir."
"Umarım..."
Mert'ten kısa bir nutuk dinledikten sonra telefonu kapatıp Ateş'in yanına geçtim. Evet çok işimiz vardı fakat Ateş her zamanki gibi kaytarmaya çalışıyordu. "Pekala her şeyi tek yapabilirim." Masama geçip önüme bir kaç kağıt aldım. "Bu serinin ismi ne olsa?" Kendi kendime konuşuyordum resmen! Sinirle ayağa kalkıp tekli koltuktan aldığım yastığı kavrayarak koltukta uzanan Ateş'e attım. "Kalk! Hepsini tek başıma yapamam. Clubten falan dönmedik alt tarafı bir defileye gittik." Beni götüne bile takmıyordu!
Hızla elime gelen bir yastığı daha yüzüne vuracakken gözleri açıldı ve kaba elleriyle bileklerimi kavradı. "Yorgunum. Uğraştırma." Gözlerimi gözlerine kilitledim. "Uğraş uykun açılır. Ayrıca saat daha o-" Cümlem bitmeden kendimi Ateş'in altında buldum. O kadar hızlı hareket etmişti ki kafam koltuğun koluna çarpmıştı. Yüzüm buruşurken Ateş kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu. "Özür dilerim." Kahkahayla karışık bu özür hiç te hoşuma gitmemişti.
"Acıdı."
"Özür diledim."
"Gülerek diledin! ne anladım ben bundan?"
Ateş'in bana cevap vermemesi daha da sinirimi bozmuştu. "Kalk." Bir mimiği bile oynamadı. "Hadi bir oyun oynayalım. Nefesini tutamazsan uyuyacağız." Ben şimdiden nefesimi tutmaya başlamıştım. Derin bir nefes aldım. "Hadi başlayalım!" Ona karşı bir şey hissetmiyordum. Bu kadar yakın olmamız kalp atışlarımı hızlandırsa bile. Dudakları hafiften kıvrılmış sadece bana odaklanan gözleriyle tüm dikkatimi çekiyordu. Bir anda boşluğuma geldi ve derin bir nefes aldım. "Ahahha! Ben kazandım küçük hanım. Bu kolay oldu." Ona ölümcül bakışlarımı yönlendirdim.
"Saymıyorum!" Ateş gülümseyerek yüzünü bana yakınlaştırdı. "Sayıyorum." Nefesi tenimi okşayıp geçti. Tüm bedenimi hafif bir titreme alırken kendime gelmek baya zor olacağa benziyordu. Nedensizce kısılan sesimle "Çalışmamız lazım bir kaç ayımız var." Dedim. "Öyle mi?.. Bence biraz kafamızın sakinliğe de ihtiyacı var." Bedenini benim bedenimden uzak tutan kollarını boş bıraktı ve yanıma uzandı. "Sadece bir güncük. Sonra söz veriyorum her saniye çalışacağım." Buradan kalkıp yatağıma gitmem lazımdı ama sanki vücudumun tüm kontrolünü kaybetmiştim.
Kahverengi gözlerini her an aklımdan çıkaramam beni deli ediyordu. Yanımda olsa da... Olmasa da... Kendimi kaybetmiştim adeta. Aşık oluyor olamazdım değil mi? Eğer öyleyse tüm geçmiş acıların tekrar üstü açılacaktı. Tekrar ve tekrar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlar Tutuşurken
Roman d'amourKendini hayatı boyunca güçlü bir kadın olmaya adamış şirket sahibi Yıldız zenginliğini her zaman saklamış ve normal insanlar gibi yaşamaya çalışmıştır. Bir gün kitapçıda dolaşırken rastladığı genç adamın hayatının aşkı olacağını aklının ucundan bile...