~O MU? BU MU?~

83 6 0
                                    

(Yıldız'ın Ağzından.)

     Bunca zaman kendimi herkesten farklı tutup, of zengin züppelerden olmayacağıma söz vermiştim. Ateşin dedikleri ne kadar doğruydu bilmiyorum. Belki de doğruyu söylüyordu. İnsanlara kendini gösterseydim daha mı yüksekte olurdum? Gerçekten de çoğu insan YAK markasının arkasında Yıldız Akgören'in olduğunu bilmiyor. Belki de kendimi saklama nedenim hayatımın kurcalanmasını istemememdir. Ateş kaza yaptıktan neredeyse on dakika sonra gecenin bir saati bu olayı herkes duymuştu. Ayrıca Ateş ve benim sevgili olma ihtimalimiz ortalığı yıkıp geçiyordu. Gerçi kendimi insanlara göstermeme gerekte kalmamıştı. Nasılsa onun hayranları beni didik didik araştıracaktı.

     Hangi elbiseni giysem acaba diye düşünürken gözüme, hiç giymediğim ve hala etiketiyle beraber dolabımda duran elbise çarptı.

    Hiç giymediğim bu elbise bana olur mu acaba diye düşünürken içeriye birden Mercan girdi. "Aman Tanrım! Bu elbise de ne? Ne zaman aldın?" Uflayarak kendimi odadaki sandalyeye bıraktım. "Çok önce birinden hediye gelmişti." Mercan merakla yanıma yaklaştı. "Benim haberim yoktu ha? Kim bu tatlı yabancı?" Göz devirdim. "Benden çok uzak ama aslında en yakınımda olan kişi." Mercan'ın yüzü düşmüştü. Kimden bahsettiğimi anlamıştı. "O gerizekalı adamdan vazgeç artık! Baksana, onun açısı ve iraden sayesinde nerelere geldin. Onun yüzünden n ekadar laf duydun hatırlamıy musun? Yurtta kapılar yüzüne kapanıyordu." Bunları duymak içimin daha da kanamasını sağlıyordu.

     Sanki hiç konuşmamış gibi elbiseyi alıp askısını dolabın kapağına astım. Geriye doğru bir kaç adım attım ve bakış açımı genişlettim. Gerçekten de güzeldi. Belki de benim gözüme hoş geliyordu. "Selam." Kapıdan bir sesle ikimiz de kapıya doğru döndük. "Bu elbise baya çirkinmiş." Ateş'e ters bakışlar yolladım. "Ne yani, sana gerçeği söylemeyeyim mi? Bu elbiseyi giyemezsin." Kaşlarımı kavislendirdim. "Öyle mi?" Mercan bu sırada dolaplardan birine yaslanmış bizi izliyordu. "Hadi ama bu işleri biliyorum! Sadece akşamı bekle ve hazırlan. Kıyafet işi bende. Görüyorsun tam olarak hasta değilim." Mercan Ateş'i kafasıyla onayladı ve imalı bir şekilde bana baktı. "At gitsin. Iy!"

    Ateş bana göz kırptı ve geri adımlar atarak odadan çıktı. "Ha bu arada bahçeye nasıl çıkılıyor? Evin biraz büyükte." Hafifçe gülümsedim. "Ben seni götürürüm." Aslında evimin düşündükleri kadar büyük olduğunu düşünmüyordum. Belki de alıştığım içindir.

     Merdivenlerden inip mutfağa geçtik. "Bir buradan bir de salondan bahçeye çıkış var." Kafasıyla beni onayladı. "Ha bir de, baban ve tüm ülke bu evde olduğunu biliyor. Çok saol!" Sırıtarak kendini bahçedeki beyaz tahtayla çevrili L koltuklardan birine attı. "Böylesi en iyisi inan bana. Şimdi beni yanlız bırak biraz işlerim var." Heh? Bana benim evimde emir mi veriyor? "Biliyor musun bence burada kalmamalısın. İnsanlar yanlış anlayacak." Omuzlarını umrumda değil dermiş gibi kaldırıp indirdi. "Sen beni gerçekten çok sinir ediyorsun. Lanet olsun! Seni var ya..." Sinirle arkamı döndüm ve eve geri girdim. O ise pişmiş pişmiş gülüyordu.

°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°
     Gece olmasını nasıl bekledim bilmiyorum ama sürekli aklımda bir doluluk vardı. O... Ah neyse. O elbiseyi giymek istiyordum. Belki de yapmamam gerekiyordu. Bilmiyorum... Odamın kapısını hafifçe tıklatıldı. "Umarım bu odadasındır. Bu kapısını çaldığım on ikinci oda da." Gülerek "Buradayım." Dedim. Kapı yavaşça açıldı. "Bu elbise sende daha güzel durur. Güven bana." Elindeki torbayı aldım ve yatağımın üzerine koydum. "Baya iyi olmuşsun." Ateş özgüvenli bakışlarını etrafta gezdirdi. "Yıldız hanım acaba gerçek Yıldız nerede?" Kıkırdadım. "Hemen şımarma. Aramızda bir resmilik var " Ateş kafasını salladı. "On beş dakikan var. Giyin ve aşağıya in. Makyaj yapsan bile güzelleşemezsin zaten." Kahkahalarla güldü. Bu sözü benim sinirimi hoplatmıştı. "Öyle mi? Bakalım başkaları da öyle düşünüyor mu?"

Yıldızlar TutuşurkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin