"We're too close to the stars..."
Beomgyu, kulaklığında çalan şarkıyı mırıldanarak ve su birikintilerine basarak yürüyordu.
Saat gece birdi. Yurttan çıkmıştı, yürüyüş yapmak istediğini söyleyerek. Artık öğretmenler bile korkuyordu kendine zarar vermesinden. Ama tüm yurt biliyordu, onun Jisung'a yaşama sözü vardı. Hoş tutabilir miydi bilinmez. Ama denediği kesindi.
Cebindeki telefonun titrediğini hissetti. Ama bacakları bile onu zor taşırken biriyle konuşmanın ona iyi gelebileceğini düşünmüyordu. Yüksek ihtimal yaşayıp yaşamadığını kontrol etmek için Hyunjin arıyordu zaten.
Telefon tekrar titremeye başladığında eline alıp sessize almak için paneli aşağıya kaydıracakken ekranda yazan 'Soobin' ismiyle bir anda adımları durdu.
Soobin normalde erken yatardı. Hatta yıllardır saat dokuzda yattığı için onunla dalga geçiyorlardı. Neden durduk yere bu saatte arıyordu.
Aramayı yanıtlamasıyla ilk önce arka plandaki panik dolu sesler sonra da Soobin'in titreyen sesi duyuldu.
"Beomgyu... lütfen cevap ver..."
"Hyung? Sen iyi misin?"
Bir süreliğine bir sessizlik oluştu ve ardından Soobin'in boğazını temizlediğini işitti.
"Yeonjun- yeonjun yok..."
Beomgyu ağzı açık bir şekilde mırıldandı.
"Ne?"
***
"Bunun nesi işimize yarayacak?"
"Melezin yerini biliyor efendim."
Yeonjun gözlerini bir zindan hücresinde açmıştı. Kısık gözlerini bir yandan etrafta gezdiriyor diğer yandan da neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.
"Esir uyandı!"
Yanındaki bağıran adama ve sonra da tüm vücudundaki zincirlere baktı.
"Siktir..."
Yanında biten, ondan kısa olduğu kesin, şık giyinimli adam elindeki sopayla ona bakıyordu. Ona gittikçe yaklaşırken elindeki tacı hizmetkâra verdi. Hizmetkâr ise onu güvenli bir hazneye koydu.
"Selam... Genç adam."
Yeonjun gözlerini kısarak karşısındaki adamı süzdü.
"Ne istiyorsun?"
Kral Park güldü.
"Daha kibar olmanı ve 'saygı ekleri' ile konuşmanı beklerdim."
"Saygı duymam gereken biri olduğunu düşünmüyorum şahs- Ah!"
Zindandaki esirler Yeonjun'un acı çığlıkları ile uykularından sıçramıştı. Yeonjun ise iç organlarının parçalandığına yemin edebilirdi.
"Tekrar söyle cesaretin varsa."
"Şu amına koduğumun peri kralı sen misin? Tch... düşündüğümden daha aptalsın!"
Tekrar bir acı çığlık yankılandı zindan koridorlarında.
"Kim o?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"216" - taegyu
FanficTanrı, bazı şeyleri alır ve bazı şeyleri verirdi. Ama Kang Taehyun veya gerçek adıyla Terry Kang, o Tanrı'nın sevmediği kullarından biriydi. Daha da önemlisi; o, öteki boyut ile gerçek dünya arasında sıkışmış melez bir çocuktu. 23.10.22 - başlangıç ...