Bu sabah Minho ve Taehyun olması gerekenden erken kalkmışlardı. Minho Taehyun'a yürüyüşe çıkmayı teklif etmiş, dünden sonra uzun bir yürüyüşün onu rahatlatacağı hakkında bilimsel bilgiler vermişti. Taehyun çok fazla düşünmeden kabul etmişti.
Yani... Camdan çarşaf sarkıtacaklarını bilmese de-
Yurttan sabahın altı buçuğunda çıkmaya katiyen izin vermezlerdi. Taehyun bunu ancak sabah akıl edebilmişti.
"Hyung."
"Hm."
"Bu saatte yurt kapıları açılmıyor diye biliyordum."
Minho elindeki kumaş parçalarıyla uğraşırken konuştu.
"Açılmıyor zaten."
Taehyun gözlerini açarak Minho'ya baktı. Minho ise sevinçle ayağa kalkarak "Bitirdim!" dedi.
Taehyun bir Minho'ya bir de elindeki düğümlü çarşaflara bakış attı.
"Düşündüğüm şeyi yapmayacağız değil mi?"
"Tam da onu yapacağız."
Taehyun'ın anlam veremez bakışlarına karşı Minho yine konuştu.
"Merak etme kardeşim senelerdir bunu yapıyoruz!" diyerek Taehyun'ın omzunu patpatladı.
"İlk sen in."
"Ne? Neden?"
"Senin can güvenliğin için."
"Nasıl ya?"
"Seni sona bırakırsam ipini tutacak biri olmaz ve düşüp kafanı yararsan başıma kalırsın."
Taehyun aşağıdaki mesafeye baktı ve gözüyle hesaplamaya çalıştı.
"Yükseklik korkun falan mı var?"
"Yükseklik korkum değil ama ölüm korkum var hyung."
"Tae mal mısın? Toplasan 5 metre zor eder şu mesafe."
Taehyun "Peki." der gibi kafasını salladı ve Minho çarşafı aşağı sarkıttı.
"Euzu besmele çek in Taehyun."
(Bu espriyi yapmadım sayıyorsunuz.)Taehyun dikkatlice camdaki korkulukların dışına çıktı ve çarşafa tutundu. Her hareketini kontrol ederek aşağı inmeye başladı. Aşağı inip yere ayaklarını bastığında dudaklarından o büyülü sözler döküldü.
"Kılıçdaroğlu aday olmasın."
(Arkadaslae bisey yok bisey yok.)"Tae düşersem tut bak."
"Benden o kadar emin olma bence-"
"Tutmazsan senin ağzına bir parça peçete sokmakla kalmam tüm ruloyu sokarım."
"Tutmaz olur muyum en sevdiğim hyungum~"
Minho'nun da düşmeden aşağı inmesiyle yola çıktılar.
Okula çok uzak bir yere gitmiyorlardı. Zaten okulları ova gibi bir yerdeydi. Sadece bir dolaşıp geri döneceklerdi. Taehyun'ın rahatlaması için iyi bir fırsattı.
Sakura bu aralar konuşmuyordu veya onu tuvalette birden bire kenara sıkıştırmıyordu bu hayra alamet değildi.
Dün hayatındaki en hızlı koşuşu yapmasına rağmen Taehyun'ın şu anda hiçbir yeri ağrımıyordu. Birkaç yıl önce bu kadar koşsa yüksek ihtimal hastanelik olmuştu. Geçen yaz spor salonuna gitmesi işe yaramıştı galiba. Tekrar mı başlasam diye aklından geçirdi.
Bir süre yürüdüler ve gölgelik bir yere oturmaya karar verdiler.
Minho ile sohbet ediyorlardı. Sohbetin ortasında birden Taehyun her ne kadar alacağı tepkiden korksa da sormaya karar verdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
"216" - taegyu
FanfictionTanrı, bazı şeyleri alır ve bazı şeyleri verirdi. Ama Kang Taehyun veya gerçek adıyla Terry Kang, o Tanrı'nın sevmediği kullarından biriydi. Daha da önemlisi; o, öteki boyut ile gerçek dünya arasında sıkışmış melez bir çocuktu. 23.10.22 - başlangıç ...