"Just Stay kafede çalışanları araştırın. En geç yarın sabah hepsinin bilgileri elimde olucak!" Minho'ydu bunu söyleyen. "Peki efendim." demişti çalışan. "Aileleri, sevgilileri, akrabalık ilişkileri, okul diplomaları. Hepsini önüme serin."
"Peki efendim." demişti tekrar koruması. "Şimdi çık." demiş ve elini telefonuna uzatmıştı Minho. "Peki efendim." demiş eğilmiş ve çıkmıştı koruması. Koruma çıkınca Minho telefondan Chan'ı aramıştı.
"Chan. Yarın akşam yine o kafeye gidiyoruz." demişti. "Gideriz gitmesine de neden?" Chan'ın sorusunun cevabı basitti aslında. Sincap çocuğu görmek istiyordu Minho. Ama bunu demek yerine dediği şey "Kafa dinlemek istiyorum, rahatlatıcı bir atmosferi var." olmuştu. Chan bunun üzerine Minho'yu onaylamış ve diğerlerine de söyleyeceğini söyleyerek kapatmıştı telefonu.
Minho da önünde ki dosyalara dönmüştü. Yaklaşık üç saat sonra yorulmuş ve sıkılmıştı. Başını sandalyenin tepesine yazsaldı ve gözlerini kapattı. Biraz dinlenmesi gerekiyordu. Ne kadar olmuştu gözlerini kapatalı? Fazla olduğunu düşünüyordu çünkü güneş batmıştı. Hav a kararmış sadece sokak lambalarından, araba farlarından ve evlerden gelen ışıklarla aydınlanıyordu yol. Kafasını kaldırdı ve boynunu kıtlattı. Yüzünü de sıvazlayınca uykusu açılmıştı. Sonra kapı tıklandı.
"Gir" dedi boğazını temizledikten sonra. Saate baktı ve on bir buçuk civarı olduğunu gördü. "İstediğiniz bilgileri bulduk efendim." demişti koruma bilgilerin yazılı olduğu dosyaları patronunun masasına bırakırken. "Anlatmaya başlamamış ister misiniz?" diye sordu saygıyla.
Minho eliyle evet anlamında bir işaret yapınca konuşmaya başladı. "Lee Felix, çilli, sarı saç kullanıyor. Yirmi iki yaşında. On beş eylülde yirmi üç yaşına girecek. Üniversite son sınıf öğrencisi. Çocuk gelişim okuyor. On iki yıl tekvando eğitimi almış katıldığı yarışmalardan toplam 63 madalya kazanmıştır. Ayrıca okçuluk kursu eğitimi de almakta. Avustralya'lı, Sidney şehrinde doğdu. Olivia Lee ve Rachel Lee adında iki kız kardeşi Var. Rachel Lee, Lee Felix'in ablası." demiş ve Felix'in bilgilerinin bir kısmını bitirmişti.
Biraz nefeslendikten sonra diğer kişiye geçti. "Kim Seungmin, siyah/koyu kahve tonlarında saçları var. Yirmi iki yaşında üniversite son sınıf öğrencisi. Yirmi iki eylülde yirmi üç yaşına girecek. Hukuk okuyor, savcı olmak istiyor. İlköğretim zamanında beyzbol oynamıştır. Dokuz yaşındayken profesyonel bir beyzbol takımı olan SK Wyverns için açılış vuruşunu yapmış bulunmakta. Bir ablası var. Ancak kim olduğunu bilmiyoruz. Fotoğraf çekmeye bir ilgisi var. En çok arkadaşlarının fotoğrafını çekmeyi seviyor." biraz soluklandıktan sonra devam etti koruma.
"Yang Jeongin. Sekiz şubat tarihinde yirmi iki yaşına girdi. Üniversite üçüncü sınıf öğrencisi. Lee Felix ile aynı bölümü okumakta. Ayrıca modellik de yapıyor. Aynı zamanda tekvando, muaythai ve hedon-komdo (bambu kılıç kullanılan Japon eskrimi) gibi dövüş sporlarıyla ilgilenmiştir. On üç Haziran 2019'da Bay Hwang Hyunjin'in de konuk oyuncu olarak gittiği A Teen dizisinin ikinci sezonunda konuk oyuncu olarak katılmış, aynı sahnede yer almıştır. Bir abisi ve bir erkek kardeşi vardır. Abisinin adı Jeongbin, kardeşinin adı ise jeongyoon." küçük bir duraksamadan sonrasında diğerine geçmişti.
"Ve son olarak da Han Jisung. Yirmi iki yaşında. On dört eylülde yirmi üç yaşına girecek. Üniversite son sınıf öğrencisi. Tıp okuyor. Ailesiyle birlikte uzun yıllar Malezya'da yaşadı. Bu yüzden akıcı bir şekilde İngilizce ve Malayaca konuşabiliyor. Bir abisi var ancak abisi hakkında bilgi edinemedik. Arkadaşları arasında Sincap takma adıyla çağırılıyor ancak bunu pek sevmediği biliniyor. Kontakt lens kullanıyor. Tripofobi isminde psikolojik bir rahatsızlığı var. İnternetten sipariş vermeyi çok seviyor. Anksiyetesi var ancak çok ileri seviyelerde olan anksiyetesi arkadaşları sayesinde biraz daha düşük seviyelerde. Kafelerinin dizaynını kendisi seçmiş arkadaşları rahatlamasına yardımcı olacağını düşündükleri için kabul etmiştir. Sesleri taklit etmede ve resim çizmekte oldukça başarılı." demiş ve eğilmişti.
"Pekâla. Çıkabilirsin." demiş ve korumaya çıkması için izin vermişti Minho. Koruması tam kapının yanına varınca tekrar seslendi. "Namjoon. Bana Jin'i gönder." demiş ve arkasına yaslanmıştı. "Tabii efendim." demiş ve çıkmıştı Namjoon da. Aşağıya sevgilisinin yanına inmişti. "Jin. Minho bey seni çağırıyor." demişti kollarını sevgilisinin beline sararken. "Tamam sevgilim ben gidip bir bakayım bizim velet ne istiyormuş." diyerek gülmüş sevgilisinin dudaklarına küçük bir buse kondurup ayrılmıştı.
Kapıyı tıklamış izin gelince içeri girmişti. Kapıyı arkasından kapatmış ve kendini bir koltuğa atmıştı. "Neden çağırdın?" diye sordu. "Bana birini bulman lazım." diye direkt konuya girdi Minho. "Şu 'Just Stay' kafesindekilerden mi?" demişti gülerek Jin de. "Evet. Dördünün de hesaplarını istiyorum. Yarına bulabilir misin?" demişti Minho. Soru değildi. Bunu yapabileceğine emindi zaten.
"Tabii. Sabah elinde olur. Şimdi gidiyorum. Kalan zamanımı sevgilimle geçirmek istiyorum." demiş ve ayağa kalkmıştı Jin. "Şirketin herhangi bir yerinde yapmayın da ne yaparsanız yapın." demişti Minho da gülerek. "Kapa çeneni. İstediğim yerde yaparım!"demişti Jin de uyarmasına rağmen. "Hadi ama! Kuzenimin cinsel hayatını bilmek en son isteyeceğim şey bile değil!" demişti Minho da gözlerini kısarak.
Daha sonra gülmüşler ve Jin çıkmıştı. Bir saat sonra da Minho ilk ofisten daha sonra şirketten çıkmış ve arabasına binmişti. Evine, daha doğrusu villasına sürmeye başladı arabayı. Yol boyunca da sessiz kaldı. Eh arabada tekseniz ve sessizseniz ya sinirlisinizdir ya da yorgun. Minho yorgundu. Ama yorgunluğuna sinir de eklenmişti artık.
Yolda giderken sincabı görmüştü. Yanında bir çocuk vardı. Kırmızı ışıkta duran Minho bu görüntüyü izlemeye başlamıştı. Sincabın yanında ondan daha uzun iki kişi vardı. Biri siyah saçlıyken diğeri mavi saçlıydı. Mavi saçlı olan Jisung adlı sincaba belinden bir koluyla sarılmış diğer kolunu da sincabın saçına çıkarmış ve saçını okşamıştı. Sincap hafif geri çekilmiş ve karşısındakinin yüzüne yaklaşmıştı. Diğer çocuk da kafasını eğince öpüştüklerine kanaat getirmişti. Önlerinde duran diğer çocuk yüzünden görüş açısı yoktu ve bu görüntü direkt öpüştüklerine getirmişti aklına. Daha sonra elinde iki şişe su ile Felix yanlarına ulaşmış ve o da siyah saçlı gence sarılmıştı. Jisung ve mavi saçının ayrılmasıyla rahatlamıştı Minho. Felix ve Jisung ortada yürürken siyah saçlı olan Felix'in, mavi saçlı olan da Jisung'un yanına geçmiş, kolunu Jisung'un omzuna atmıştı.
Yürümeye başladıklarında Minho gözlerini gittikleri yere döndürdü bu sefer. Hemen sonrasında ise bir korna sesi yankılandı. Korna sesiyle kendine gelmiş ve artık yeşil olan ışıkla beraber ilerlemeye başlamıştı. O kimdi ki sincaba sarılıyordu, saçını okşuyordu, en önemlisi öpüyordu! Sinirle evine sürdü Minho. İçeri girince hizmetlileri sinirli olduğunu anladıkları için sessizce işlerine odaklanırken, kedileri sinirini almak için sırnaşmaya, şaklabanlık yapmaya başlamışlardı. Eh işe yaradığı pek söylenemezdi ama yine de siniri biraz dinmişti. Şimdi ise yorgunluktan ağrıyan başı ile odasına çıkmış yatakta uzanıyordu. 'Belki sevgilisidir.. O zaman bir şey söylemek için hakkım var mı ki?' diye düşünmüştü uykuya dalmadan önce. Çok geçmeden de uykuya dalmıştı zaten.
Olmadı bence şuna baksanıza çok kötü oldu dkemdlemfknrkfm
Jisung ve Felix'in ıdol olmasaydı eğer seçeceği meslekler yapımcı ve şarkı yazarı olduğu için onlarınkini değiştirdim ancak Seungmin'in ki fotoğrafçılık ya da Savcı olmak istemesi gerçek. Fotoğrafçılığı burada hobi olarak kullandım. Ayrıca Jeongin de çocukları çok sevdiği için ilk okul öğretmeni olmak istemesi de gerçekten doğru.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum<3Byeeeeeeee<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya'm°^°minsung
FanfictionÜnlü iş adamı ve mafya Minho'nun gittiği yeni açılan bir kafe vardır. Minho, burada çalışan çocuğa dikkat kesilir. Üç arkadaşı ile birlikte kafe açan Jisung ise bu ünlü adamdan korkmaktadır. Adamları ile Jisung'u takip ettiren, iyi olup olmadığına...