1.6

187 16 4
                                    

"Do-woo mu? Han Do-woo? Bu isim bir yerden tanıdık geliyor... Pekâlâ, Han Jisung'u takip etmeye devam edin. Şimdi çıkabilirsiniz." Dedi ve sandalyesinde geriye doğru yaslandı. Bu aralar çok uykusuz kalıyordu ve artık uykusuzluktan gözleri yanıyordu. Bir elinin baş ve işaret parmağını iki gözünün üstüne koydu ve biraz ovdu gözlerini.

O sırada telefonu çalmıştı Minho'nun. Kimin aradığına bakmadan açmıştı telefonu. Hiç ses vermeden kulağına dayadı elindeki telefonu ve karşı taraftan ses bekledi. "Minho, iki gün sonra, akşama sevkiyat gerçekleştiriyorlar. Mallar İtalya'ya götürülecekmiş. En geç bir saate buluşmalıyız. Diğerlerine de haber vericem şimdi." demişti karşı taraftaki ses.

Minho sesinden tanıyamadı ilk başta bu yüzden "Sen kimsin amına koyayım?" diye mırıldanıp telefonu kulağından çekerek arayan kişinin ismine baktı. Arayanın Chan olduğunu görünce sadece onaylamış ve kapatmıştı telefonu.

Buluşma saatleri gelene kadar kısa bir duş almış ve üzerini giyindikten sonra telefonu eline alarak bildirim gelip gelmediğine bakmıştı. Gereksiz uygulama bildirimlerini silip Chan'ı aradı. Telefon çok geçmeden açıldığına dair karşı taraftan gelen 'alo' sesiyle konuşmaya başladı genç. "Şirkette mi başka yerde mi?" diye sordu. Chan soruyu duyunca hiç düşünmeden "Evde. Sana geliyoruz şimdi." diyerek cevap verdi.

Genç de bununla birlikte kısa bir onay verip telefonu kapatmıştı. Elindeki telefon ile salona gitmiş ve koltuğa kendini tabiri caizse atmıştı. Çok geçmeden üçlü içeri girmiş ve konuşmaya başlamışlardı.

**********

Dörtlü salonda oturmuş tartışırken kapı tıkandı ve izin verildiğinde içeri korumalardan biri girdi. "Üzgünüm efendim ancak Han Do-woo, Just Stay kafeye gitti. Jisung bey ile sarıldılar ve kafenin arka bahçesine geçtiler. Şuanda arka bahçede konuşmaktalar." dedi. Daha sonra "Afedersiniz. Yeni gelişmeler var." diyerek elini kulağındaki kulaklığa götürerek biraz dinledi ve konuşmaya devam etti. "Han Do-woo ile Jisung bey evlilik hakkında bir şeyler konuşmuşlar ancak adamlarımız dikkat çekmemek için yanlarına pek yaklaşamamış bu yüzden ne konuştukları pek duyulmuyormuş ancak Jisung beyin ailesi, onu biriyle evlendirmeyi düşünüyorlarmış. Bu bilgiyi alabilmişler. Şimdi de Jisung beylerin evine gitmek için kafeden ayrılmayı planlıyorlarmış." demişti koruma.

Bunu üzerine Minho ayaklanmış ve "Arabayı hazırla." diyerek salondan çıkmıştı. Tabii arkasından da Chan, Changbin ve Hyunjin ilerliyordu. Dördü de kendi arabalarına binip Just Stay kafeye ulaşmışlardı hızla ve o esnada da kafeden çıkan beş kişiyi görmüşlerdi. Minho derin bir nefes alıp sinirlerini sakinleştirir ve belinin önüne geçmişti. Jisung, Minho'yu görünce içinde anlamlandıramadığı bir his oluştu. Kalbi öyle çok çok hızlı çarpmıyordu ya da midesinde kelebekler uçmuyordu, ya da onu görünce ne yapacağını bilemeyiz yanakları kızarmıyordu. Ancak bu değişik hissi biliyordu. Minho'dan etkileniyordu ama ona aşık değildi. Hoşlanma evresine geçiş evresindeydi. Bunu kendi de biliyordu.

"Han Do-woo. Seninle konuşmak için buradayım." demişti oldukça sakin bir şekilde. "Buyurun hep beraber içeri girelim konuşalım." demişti Do-woo da. Ardından kafeye tekrar girmişler ve büyükçe bir masanın etrafına oturmuştu dokuz genç. "Buyurun sizi dinliyorum adını hâlâ öğrenemedim beyefendi?" demişti gülümseyerek. "Pardon benim hatam, Minho ben. Lee Minho." demiş ve arkasına yaslanmıştı.

"Sizi dinliyorum?" demişti Do-woo tekrar. "Sanıyorum ki Yakın zamanda birine bir mektup gönderdiniz. Mektubun içeriğini öğrenmeye geldim." ciddiyetle konuştu Minho. "Afedersiniz, ancak benim gönderdiğim mektup sadece sevdiğim birine şaka yapmak içindi. Neyden bahsediyorsunuz?" Do-woo da merakla sordu. Kardeşine mektup göndermişti sadece. O da ilk başta şaka amaçlıydı ama maalesef gerçeğe dönme ihtimali vardı.

"Kime ne amaçla olursa olsun. Mektubun içeriği neydi. Ben bunun cevabı için buradayım." demişti Minho düz bir ifadeyle. "Doğum günün kutlu olsun. Belki arkadaşlarınla kutladığın son doğum günün olabilir. Dikkat et derim küçük sincap. Yazıyordu. Mektubu kendi ellerimle yazdım ve sadece bir doğum günü kutlamak için yazılmış bir mektuptu." dedi Do-woo karşısındaki bakışlardan gerilmiş bir şekilde.

"Peki neye dikkat etmesi gerektiğini nasıl açıklayacaksınız?" diye sordu bu sefer Minho. "Ailemiz şirket için Jisung'u evlendirmeyi planlıyor. Ancak son karar Jisung'a bağlı. Eğer evlenirse hem şirket kâra geçecek, hem Jisung şirketin başına geçecek. Bunlar iyi yanları. Ancak şirket dolayısıyla çok yoğun olacağı için bırakın arkadaşlarını kendine ayıracak zamanı bile olmayabilir. Evlendiği kişi şirkette çalışmasına izin vermeyebilir. Arkadaşları ile konuşmasına izin vermeyebilir. Bunların olmaması için dikkatlice düşünüp karar vermeli. Mektupla bu durumu açıklamak zor olacağı için ve işi ciddiye almayıp gülüp geçme ihtimali olduğu için mektup geldikten sonra ki gün ben de geldim buraya." demişti yine gergin şekilde.

Karşısındaki bakışlar geriyordu onu. Minho ise bu işe anladım dercesine başını sallamış ve daha fazla durmayarak ayrılmıştı oradan. Arkadasından Chan, Hyunjin ve Changbin ile birlikte. Oradan ayrılıp Chan'ın evine geldiklerinde üçlü bu olanlar ile ilgili Minho ile uzun bir zaman kadar  dalga geçmiş ve uyumak için odalara ayrılmışlardı.

İki gün sonra hem operasyon başlicaktı hem de Jisung önemli kararını verecekti. Sadece beklemek ve olacak şeyleri izlemek kalmıştı. Ne olacağını tahmin etmek zor değildi. İki gün sonra akşam bir çatışma çıkacak küçük bir sıyrık dahi almadan oradan ayrılacaklar ve hayatlarına bir düşman daha edinip devam edeceklerdi. Başka bir yandan Jisung evlenip evlenmeyeceğinin kararını verecekti.

Bu kadar uzun süre sizi ölümsüz bıraktığım için özür dilerim ancak birkaç gündür elime telefonu alacak zaman bulamıyorum bulduğum anda da az da olsa bölüm yazmaya çalışıyorum. Ki bu bölümün de bölüm sayılacak kadar gğzel olduğunu düşünmüyorum...
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum<3

Byeeeeeeee<3

Mafya'm°^°minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin