1.7

201 16 5
                                    

Minho'lar gelmeden önce kafede:

Pazar günü olduğundan dolayı kafeyi erken kapatan dört arkadaş arka bahçeye çıkmış ve orada hazırladıkları küçük alanda bilgisayarı açarak, önlerinde ki abur cuburlarla ve üstlerinde battaniyelerle film izliyorlardı. Film keyiflerini bozan şey ise Jisung'un telefonunun çalması oldu. Filmi durdurmadan battaniyenin altından çıkıp İçeriye girdiğinde telefonu açtı Jisung. Hyung'u aramıştı.

Bekletmeden telefonu açtığında heyecanla konuştu. "Alo, hyung!" neşeyle söylemişti. Telefonun diğer ucundan hışırtıya benzer sesler geldi ve Hyung'u konuştu. "Güzelim, evde misin?" neden sormuştu ki evde olup olmadığını? Hyung'u anne ve babasıyla birlikte Malezya'da ki evlerinde değil miydi? "Hayır, kafeyi demin kapattık film izliyorduk. Neden sordun?" dedi merakla. "Hiç öyle küçük kardeşimi ziyarete geleyim dedim. Ama evde yoksan kafeye geleceğim."

"KORE'DE MİSİN?! BU HARİKA BİR HABER! Kafeye gel hemen! Bekliyorum!" aldığı cevap üzerine bunları söylemiş ve hiç bir şey demeden kapatmıştı telefonu. Sonra Watsappa gitmiş ve hyung'una kafenin konumunu atmıştı. Ardından hızla arka bahçeye koşup hyung'unun Kore' ye geldiğini söylemiş İçeriye geri dönerek bir sandalyeye oturup hyung'unun gelmesini beklemişti.

Çok geçmemişti ki kafenin kapısı çalmıştı. Kapı kilitli olduğu için kapıyı tıklanmıştı Hyung'u. Hızlıca oturduğu yerden kalktı ve kapıyı açtı. Karşısında gördüğü beden ile beklemeden ileri atılmış ve sarılmıştı. "Seni çooooook ama çok özledim Hyung." dedi. Hyungu da "Ben de seni çok ama çok özledim ama dışarısı çok soğuk o yüzden beni hemen içeri alır mısın?" demişti güzel bir gülümsemeyle.

İkisi önce kafenin içine girmiş, oradan mutfak tarafına geçip Jisung, Hyunguna kahve yapmış ve en sonra da arka bahçeye arkadaşlarının yanına geçmişlerdi. Jeongin tamamen iyileşmiş olsa da Seungmin için bu tam olarak doğru değildi. Çoğu yarası iyileşmiş ancak yürürken az da olsa ağrı hissediyordu. Bu yüzden yerinden hafif yükselerek sarıldı Hyung'una.

Do-woo boş bir koltuğa oturup yanına kardeşini aldı ve konuşmaya başladı. "Geçmiş olsun ziyaretine gelmiştim ben de. Yeonjun söyledi. Ama merak etmeyin ailenize söylemedim bir şey. Endişelensinler istemedim." dedi gülümseyerek. "Şimdi daha iyi misiniz?" diye sordu ardından gerçek bir merakla.

"Teşekkür ederiz Do-woo hyung. Şimdi daha iyiyiz.. Ve söylemediğin için de teşekkür ederiz." demişti Seungmin de her zaman ki nazik sesiyle. Bu sohbet böyle biraz daha ilerlemiş daha sonra da Do-woo kardeşine dönerek "Mektubu aldın mı?" diye sormuştu. Jisung bu soruyla şaşırmış ve başını sallamıştı. "Aldım ama sen mektup aldığımı nereden- Bir dakika.. Sen gönderdin değil mi? İT YA!" merakla başladığı cümlesini kendi yarıda keserek bir aydınlanma yaşamış saha sonra da sahte bir sinirle Hyung'una bağırıp koluna vurmuştu.

"Haha evet ben gönderdim. AH ACIDI!" demişti hyung'u da. "Aslında şirkete bir teklif geldi. İş ortaklığı. Ama bir sorun var. Şirketin sahibi ortaklardan birinin diğerine kazık atmaması için çocukları evlendirmeyi düşünüyor. Biliyorsun ben de yengene evlilik teklif etmeyi düşünüyorum o yüzden sen kalıyorsun. Ama bunu ailede kimse istemiyor. Hem senin kararını duymadan hem de geleceğini mahvetmek istemiyorlar. O yüzden de beni yolladılar. Biliyorsun yaşlarımız da yakın. O yüzden benim seninle konuşmam daha iyi olurmuş." dedi üzgünce.

Mektupda 'arkadaşlarınla kutladığın son doğum günü olabilir.' diye bundan bahsediyordu. Eğer kabul eder ve evlenirse hem aileleri iflas etmekten kurtulacak hem Jisung şirketin başına geçecek hem de artık evli bir adam olacağı ve şirketle ilgilenmesi gerekeceği için arkadaşlarına zaman ayıramayacak ve belki de bu yüzden araları açılacaktı. Bunu istiyor muydu? Kesinlikle hayır. "Hyung, bunu sonra konuşalım olur mu? Şuan kendime itiraf edemesem de sen başkasıyla evlenmekten söz edince kalbimde bir ağrı oluştu. Bu biraz... Sevdiğine kavuşamamanın ağrısı gibi? Anlatabiliyor muyum?" diye sordu.

Do-woo kardeşine gülümsedi ve "Biliyorsun Jisung, evlenmek istemiyorsan evlenme. Senin geleceğin benim için önemli. Ama şimdi hadi kalkın da eve gidelim hem özlemişsinizdir. Size şöyle güzel bir yemek hazırlayayım." cümlelerine merhametle başlayıp mutlulukla bitirdi Do-woo. Daha sonra eşyaları ve kış bahçesindeki dağıttıları şeyleri toplamaya başladılar eve gidebilmek için. Kafeden çıktıkları gibi karşılarında dikilen dört adamla karşılaşmışlardı.

**********

Konuşmalar bitmiş, eve gidilmişti. Do-woo söz verdiği gibi küçükleri için yemek hazırlamıştı. Şimdi de yemek yiyorlardı. "Jisung.. Konuyu açmak istemiyorum ama.. Kabul edecek misin? Yani, evlenmeyi.." diye sordu Felix. Arkadaşının sevmediği bir adamla evlenecek olma ihtimali bile çok üzüyordu onu. "Hyung, lütfen kabul etme. Hem evlenirsen ve bizden uzaklaşırsan ne yapıcam ben?" diye sordu en küçükleri. Temas sevmezdi Jeongin ancak bu karşısındaki kişiyi sevmediği anlamına gelmezdi. O Hyung'unun bırakmak istemezdi kii.

"Felix, Jeongin. Şimdi bunları konuşmayalım. Burada Jisung'un, şirketin ve ailesinin geleceği söz konusu. Bırakın da kendi kararlarını kendi versin. Bizi düşünmeden. Biliyorsunuz, ne olursa olsun o bizi bırakmaz, biz de onu rahat bırakmayız. Ölene kadar bu böyle." demişti Seungmin hafifçe gülümseyerek.

"Seungmin haklı çocuklar. Ne o sizi rahat bırakır ne de siz onu. Ama şimdi bırakın da kendi kararlarını versin. Ben de istemiyorum evlenmesini. Kabul etmezse de ben evleneceğim. Bunu kardeşim için yaparım. Ama şimdi yemeğini bitiren önce ellerini yıkamaya gidiyor. Sonra da film izleriz?" demişti Do-woo. Diğerleri konunun dağılmasıyla rahatlamış ve masadan kalkarak ellerini yıkamaya gitmişlerdi. Masada sadece Jisung ve Hyung'u, Do-woo kalmıştı.

"Benim yüzümden sevdiğin ile kavuşmanın engelleme. Hem bu sadece benim isteyip istememem ile olmaz biliyorsun. Gider tanışırım. Kafalarımız uyuşuyorsa deneriz.." demişti hyung'una gülümseyerek. Bunu üzerine hyung'u "Jisung-" diyerek söze başlamış ancak lafı kardeşi tarafından kesilmişti. "Ellerine sağlık hyung ellerimi yıkamaya gidiyorum bu konu üzerine başka zaman konuşuruz." demiş ve hyung'undan onay aldıktan sonra çıkmıştı mutfaktan.

Küçükleri film seçene kadar mutfağı topladı Do-woo. Sonra o da ellerini yıkadı ve film izlerken yiyebilecekleri bir şeyler hazırladı. Daha sonra hazırladıklarını da alarak küçüklerimin yanına gitti ve dört küçüğünün tam ortasına oturdu. Sağ tarafında Felix ve Jeongin, sol tarafında ise Jisung ve Seungmin oturuyordu. Film başladığında Jisung hyung'unun beline ellerini sardı ve kafasını omzuna yasladı.

**********

Filmin sonunda Do-woo kalkmak için kıpırdandı. Ancak üzerindeki ağırlik yüzünden kalkamadı ve elini uzatarak telefonunu ve kumandayı almaya çalıştı. İkisini de aldığında ilk önce kumandayla televizyonu kapatmış daha sonra elindeki telefon ile saate bakmıştı. Saatin geç olduğunu görünce küçüklerimin kaldırmayı denese de başaramamış ve o da küçüklwrinin üzerilerindeki battaniyeleri düzeltip kardeşinin başının üstüne başını yaslayarak uykuya dalmıştı.

Oldu mu? Olmadı ki? Olmadı mı? Oldu mu ki? Off bilmiyorum...
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum<3

Byeeeeeeee <3

Mafya'm°^°minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin