0.7

493 42 15
                                    

Jisung'un çağırması üzerine mutfak tarafına geçmiş ancak içeri girmemişti Felix. "Jisung ne oldu? Bir sorun mu var?" diye sormuştu hafif bir endişeyle. Arkadaşlarının başı dertte gibi hissediyordu ve eğer gerçekten altıncı his diye bir şey varsa Felix'in ki çok güçlüydü.

Endişeyle Felix'e bakan Jisung, hem sözlerini hem de hislerini onaylamıştı Felix'in. "Telefonlarına ulaşamıyorum ve- ve market normalde çok yakın, olsa olsa on beş dakika mesafe ve, ve ikisi de telefonlarını açmıyor.. Felix ya başlarına bir şey geldiyse? O zaman ne olucak?" demişti Jisung endişeyle.

Gözleri dolmuştu, elleri titriyordu ve nefesi daralıyordu. Krize girmişti. Vücudu titriyordu hiç kimseyi duyamıyor hiç bir şey algılayamıyor, nefes almada güçlük çekiyordu. Gözyaşları birer birer intihar ederken yere çöktü hızlıca. Bacaklarını kendisine çekti ve kafasını bacaklarına gömüp kollarıyla kafasını sardı. Peki bunlar olurken Felix ne mi yapıyordu? Onu kendine getirmeye çalışıyordu ama nasıl yapacaktı ki?

Jisung krize girdiğinde asla sadece ikisi olmazdı. Seungmin sakinleştirirdi onu. Ama şuan burada değildi ki? Ne yapacağını bilemeyerek Jisung'u sakinleştirmek için rahatlatıcı şeyler söylüyor, sarılmak için hamle yapıyordu ama Jisung her seferinde ondan uzaklaşıyor, sarılmayı kabul etmiyordu.

Jisung Felix'i çağırdığı andan beri onları izliyordu diğer dörtlü. En son Jisung'un hem ağlayarak hem de titreyerek yere çöktüğünü gördüklerinde bir sorun olduğuna emin olmuşlar ve en başta Minho olmak üzere kalkıp ikilinin yanına gitmişlerdi. Hepsi koşar adımlarla ikilinin yanına gelmiş ve ikiliye bakıyordu.

Minho hızla Jisung'a yaklaşmış ve onu kendine çekip sarılmıştı. Bir eliyle sırtını, bir eliyle de saçlarını okşarken onu rahatlatmak için düşük bir tonda konuşuyordu. Jisung ona sarılmış kollarla şaşırmış ama kolların sahibinden yayılan kokuyla rahatlamıştı. Hıçkırıkları dinmiş, iç çekişlere dönüşmüştü.

O sırada Changbin de Felix'i kendine çekmiş gözyaşlarını siliyordu. "Ağlama artık, arkadaşın daha iyi.. Hadi meleğim.. Güzel gözlerinin yaşlarla dolmasını izlemek yerine mutlulukla parlamasını tercih ederim.." gözyaşlarını tamamen silip Felix'i kendine çekip sarıldığında kulağına fısıldadığı sözlerdi bunlar. Changbin'in sözleri ve gözyaşlarını silmesi ile ağladığını anca fark ediyordu Felix.

Bu korkutucu bir aura yayan ve karizmatik adamın bu kadar nazik biri olabileceğini hiç düşünmemişti. Gerçi bu o korkutucu diye düşündüğü adamla üçüncü kez yan yana gelişiydi. Sanırsa önyargılı davranıştı...

Dörtlü, Jisung'un hıçkırıkları iç çekişlere dönüşüp, Felix sakinleştikten sonra ikili ile bir masaya geçip oturmuşlardı. Jisung, Minho'nun kucağında yan bir şekilde oturmuş iç çekişleri devam ederken kafasını Minho'nun boynuna gömmüştü. Peki neden mi Minho'nun kucağında?

Jisung iç çekişlerine devam ederken Minho kollarından birini bacaklarının altından geçirip Jisung'u kucağına almış ve masaya kadar taşımıştı daha sonra da Jisung kafasını Minho'nun boynuna gömdüğü için kaldırmamıştı kucağından.

"Daha iyi misin güzelim?" diye sordu Minho masadaki sessizliği bozup. "Hyung'umu istiyorum..." demiş ve Felix'e bakmıştı. Felix ise telefonunu çıkarmış ve Yeonjun'u aramıştı. Öz abisini de arayabilir idi ancak kendisi şuan Malezya'daydı. Aramayı Jisung'un isteği ile hoparlöre almış ve masaya koymuştu. Karşı taraftan "Efendim Civcivimmm" diye bir ses geldi. Changbin bu sesi duyduğunda kaşlarını çatmıştı. Felix'in Yeonjun denen herifi kalp ile kaydettiği yetmiyormuş gibi aynı herif Felix'e 'Civcivim' diyordu.

"Yeonjun hyung, Jisung kriz geçirdi.. Seni istediğini söylüyor. Gelebilir misin?" diye sordu Felix telefondan duyulabilecek ancak kısık bir sesle. Bunu duyan Yeonjun ise hemen oturduğu yerden kalkmış ve üzerini değiştirmek için odasına gitmeye başlamıştı bile. "Nerdesiniz?" aceleyle söylenmiş bir sesti bu aynı zamanda arkadan tıkırtılar da geliyordu.

Mafya'm°^°minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin