0.2

666 61 33
                                    

Cumartesi olmuştu. Saat, akşam sekize on dakika vardı. Minho, Chan, Hyunjin ve Changbin depodaki işlerini bitirmiş ve biraz kahve içip rahatlamak istemişlerdi. Peki nereye gideceklerdi? "Yeni bir kafe açılmış. Adı 'Just Stay ' idi sanırım? Çok rahatlatıcı bir atmosfere sahip olduğu söyleniyor. Ayrıca yiyecek ve içeceklerin tadı da bir harikaymış." demişti Hyunjin. "Saat kaçta kapanıyor? Boşu boşuna sürükleme bizi oraya kadar." demişti Changbin de. "Dokuzda kapanıyor. Şimdi gitsek yetişiriz."demişti karşılık olarak Hyunjin saatine bakarak.

"Şöförü çağırıyorum." demiş ve telefonunu aldığı gibi ayağa kalkmıştı Minho. "Hepimizin biraz rahatlamaya ihtiyacı var." demişti Chan Minho'ya bakarak. Minho, o sırada telefonu kapatmış Chan'ın yanına gelmiş ve ensesine vurmuştu. "Sus be!" demiş ve gülmüştü. Çok geçmeden araba gelmiş, binmişlerdi ve yola çıkmışlardı. Çok geçmeden de varmışlardı.

Arabadan indikleri gibi kafeden birini zorla dışarı atan bir çalışan görmüşlerdi. Bu sincaba benzeyen, zayıf görünen çocuğun kendinden iki katı büyüklüğünde ki bir adamı dışarı kolayca atması Minho'nun dikkatini çekmişti. Aslında sadece onun değil, hepsinin dikkatini çekmişti. Çalışan kafeye girdiğinde onlar da daha fazla oyalanmamış ve karşı kaldırıma geçmişlerdi.

İçeri geçince, içerideki kalabalığı anca fark etmişlerdi. Tabii onlar içeri girer girmez bütün gözler onlara dönmüştü. Kafedeki kızlar hızla ayaklanmış, telefonlarını çıkarmış ve hafif çığlıklar eşliğinde gelen dört ünlü adamın yanına ilerlemeye başlamışlardı. Bu uzun süre böyle devam etmişti. Beş dakika kadar yani. Daha sonra Minho buna dayanamamış ve "HANIMLAR!" diye bağırmıştı. Tabii bu hepsini sus pus etmişti ancak çok uzun sürmemiş ve konuşmalar devam etmişti.

Bu gürültüye hem kafenin sahibi hem de çalışanı olan küçük arkadaş grubu ise başından beri dayanamamalarına rağmen gelen müşterilerinin rahatlamaları için el atma girişiminde anca bulunmuşlardı. Sebebi ise bu gelen kişilerin ünlü iş adamları olduklarını biliyor olmalarıydı. Eh tabi bu adamların mafya olduklarını bildiklerinden dolayı korkuyorlardı. Ancak daha fazla dayanamamış ve Seungmin ile Jisung yardımlarına gitmeyi kabul etmişlerdi. Zorla da olsa.

"Afedersiniz, hanımlar!" diye söze başlamıştı Jisung. Kızların dikkatini pek çekemesede Minho'nun dikkatini çekmeyi başarmıştı. "Sizden beyefendilerin geçmesi için izin vermenizi istemek durumundayız. Ne de olsa bu beyefendiler bildiğiniz gibi şirket yönetiyorlar." Seungmin'di bunu söyleyen. Jisung'da bu cümleden sonra devam etmişti konuşmasına. "Saygısızlık olarak algılansın istemem ancak lütfen kendi masalarınıza geri dönün. Biraz olsun rahatlamak isteyen insanları daha fazla germek istemeyiz." demişti sevecen ve yalvarır bir tonda.

Kızlar ilk önce itiraz etse de arkadaşlarının yanlarına gelen Felix ve Jeongin olaya el atmıştı. Dikkatleri dağılan kalabalıktan, ünlü adamları çıkarmış ve bir masaya yerleştirmişlerdi. Felix onları boş olan beş numaralı masaya götürürken Jeongin de gelen müşteriler için menü getiriyordu. Minho ve arkadaşları oturunca Jeongin menüleri dağıtmış, Felix ise konuşmaya başlamıştı. "Girişte yaşanan olaydan dolayı özür dileriz." demiş ve eğilmişti. "Bir arkadaşım siparişlerinizi almak için birazdan yanınıza gelicektir. Başka bir arzunuz var mı?" demiş, söylediklerine cevap alınca tekrar eğilmiş ve gitmişlerdi.

Tabii gidince diyeceği şeyi daha fazla içinde tutamayan Hyunjin konuşmuştu. "O ses, o çocuktan mı çıktı? Ben mi yanlış duydum?" demişti. Felix'in yüzüne bakınca, tatlı, minnoş bir ses gelicek sanmışlardı ilk başlarda ancak gelen kalın ses ile şaşırmışlardı. "Hayır amk ben de duydum" demişti Changbin. Normalde hepsi ciddi insanlardı ancak sadece kendi aralarında ciddiyetlerini bozabiliyorlardı. Hepsi küçüklükten beri tanışıyordu. Birbirlerinin yanlarında rahat olmalarının nedeni de buydu.

Mafya'm°^°minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin