Misafirleri salona geldiğinde ilk önce tanımadıkları kişilerle tanışmış daha sonra ise küçük bir sohbete başlamışlardı. Tabii bu sohbet çok sürmeden kesilmişti. En sonunda Beomgyu "YA! Ben buraya çiçeğimi görmeye geldim! Nerede o!" diye atılmıştı hızla. "Evet! Benim bebekim nerede!" demişti ardından Huening kai denen çocuk. "Merak etmeyin bu kadar uyuyorlardı en son. Uyanmışlar mı diye bakarım şimdi." demişti Felix gülerek.
Jisung da 'evet' anlamında başını sallamış ve "Şimdi git bak. Uyandılarsa mesaj atarsın buradan iki kişi gelir yanına, indirirler." demişti. Bu laftan sonra ise hyung'una daha çok sokulmuş ve küçük bir esneme bırakmıştı. Felix başını sallamış ve gitmişti.
"Birincisi, uykun varsa neden uyumuyorsun? İkincisi, indirirler derken?" demişti Yeonjun. İlkini merakla ikincisini korku karışık bir merakla sormuştu. "Uyuyamıyorum çünkü. Hem merak etme sadece geçici bir süreliğine yürüyemicekler. İzin vermiyorum." diye yanıtladı hyung'unun sorularını. Daha sonra Felix'den mesaj gelmiş ve hyunglarına mesaj geldiğini söyleyerek iki kişi göndermişti yukarı.
Geldiklerinden beri ağzını açmayan Taehyun konuştu bu sefer. "Dur. Neden izin vermiyorsun? Bel altı felç kalsa zaten sen izin versende vermesende yürüyemezlerdi. Bacak ya da bel bölgesinde dikiş mi var?" diye sordu hızla. "Aslında Jeongin kesik, yanık izleriyle dolu ve yaralar hâlâ iyileşmediği için ona ağrı yapıyor. Seungmin'in durumu ise çok farklı yırtılma gerçekleşmiş ve ikisi de ilk geldiklerinde bizden bile korktular.. Günün akşamında Hyunlarla otururken konuşmuşlardı ama bu sanırım onları orada kurtardıklarından dolayı, Hyunglara güvendikleri anlamına geliyor..." demişti.
Daha sonra üst kattan Jeongin ve Seungmin gelmiş ve koltuğa oturtulmuşlardı. Seungmin yanına oturan Chan'ın omzuna başını yaslayıp hâlâ uykusu olduğu için gözleri kapalı bir şekilde esnemişti. Daha sonra gözünü açınca karşı koltukta onlara bakan arkadaşlarıyla karşılaşmış ve gözlerini direkt Beomgyu'ya dikerek kollarını açmıştı. Bir yandan da "Gyu!" demişti mutlulukla.
Beomgyu da hızla gidip arkadaşına sarılmıştı. Huening kai de hızla gidip Jeongin'e sarılmıştı. "Değerini bil Seungmin. Bana bu kadar sarılmıyor." demişti Taehyun kollarını birbirine bağlayıp arkasına yaslanırken. "Off kıskanma iki dakika. Burada bir güzelliğe sarılmak ile meşgulüm." demişti uzun saçlı genç sevgilisini takmadan. "Peki aşkım." demiş ve hanımcılığın kazanacağını bir kez daha salonda bulunanlara göstermiş oldu Taehyun da.
"Hadi ama Gyu! Biraz çık da biz de sarılalım arkadaşlarımıza!" diye isyan etmişti Yeonjun. Bunun üzerine Beomgyu istemeyerek ayrılmış, diğerleri de sarılınca hiç beklemeden yere oturmuş ve dizine sarılmıştı arkadaşının. Huening Kai ise kalktığı koltuğa geri dönmüştü.
İçeriye giren hizmetli ile dikkatleri dağıldı on üç gencin. "Efendim kahvaltınız hazır. Masaya eklememiz istediğiniz şeyleri de ekledik. Başka bir şey eklememizi ister misiniz?" diye sormuştu hizmetli. "Ah hayır teşekkürler." diyerek cevap verdi Jisung. Salondakiler Jisung'un cevap vermesine şaşırmışlar ve bunu dile getirmekten de çekinmemişlerdi. "Bir şeyler eklemelerini rica etmiştim de sabah. Bir de alerjiler yüzünden bir bakmak istemiştim. Ondan yani.." diye cevap verdi arkadaşlarının sorusuna.
Bunun üzerine Minho küçüğüne bakmış ve gülümsemişti. Ancak küçüğü bu gülümsemeyi görmemiş ve hyung'unun yanına giderek mutfağa doğru yol almıştı bile. Herkes sofraya oturmuş, Seungmin ve Jeongin, Chan ve Hyunjin yardımıyla sandalyelerine yerleştirilmiş, yemeğe başlanmıştı. Yemek eğlenceli sohbetler eşliğinde geçmişti. Minho tabağındaki yemekten bir parça daha ağzına atmadan önce konuşmuştu. "Yemekten sonra biraz işim var ancak ondan sonra aranıza katılabilirim." demişti yemekten sonra oynayacaklar oyunları, yapacakları aktiviteleri tartışan gençlere.
"Bizim de biraz işimiz var. Changbin ile şirketle ilgili halletmemiz gereken birkaç iş var. Minho'nun odasında oluruz büyük ihtimalle." demişti Hyunjin de. "Chan hyung? Senin işin yok değil mi? Yemekten sonra sen de bizimle birlikte oyun oynar mısın?" diye sordu Seungmin hızla. "Üzgünüm Seungmin. Ancak aylık raporlara bakmam lazım. Ben de diğerlerinin yanında olacağım.." demiş ve hafifçe gülümsemişti.
Diğerlerinin dedikleriyle dörtlünün yüzü asılsa da, büyüklerini işlerinden etmek istemedikleri için sessiz kalmışlardı. Hepsi yemeklerini bitirince, Chan ve Hyunjin, Seungmin ve Jeongin'i arkadaşlarıyla rahat rahat vakit geöirebilmeleri için Jisung'un da isteğiyle Jisung'un odasına götürmüştü. Daha sonra ise Minho ve Changbin'in yanına gitmişlerdi.
Geriye kalan dokuz genç ise Jisung'un odasında konuşuyorlardı. Aradan yarım saat ile bir saat arasında bir zaman dilimi geçmiş ve "AYYYY ne anlatıcam ben sizeeeeee" diye lafa girmişti çilli hızla. Kimseden cevap beklemeden de devam etti. "Bakın şimdi bu ikisinin kaçırıldığı gün Minho Hyung Jisung'u da alıp gitti ya daha sonra da siz gittiniz. Heh Hyunjin Hyung sizi götürdükten sonra geri geldi. Sonra işte sorular sordular şey diye. İşte şey dediler ben de şey dedim, sonra şey de şey ile şey var mı diye şey etti ben de şey ettim sonra şey ederken hyung şey etti-" demişti ancak lafını Taehyun'un sözü kesti.
" Gerizekalı gerizekalı konuşup durma olmaz öyle. O öyle olmamıştır. Ben senin ağzına sıçmışımdır! Şey şey şey şey NE ŞEY! ŞEY NE!" demişti sevgilisinin kucağından kafasını kaldırarak. Felix harici hepsi buna gülerken Felix sadece mahçup şekilde gülümsemişti.
"Offf neyse ya anlatmıyorum." demiş ve gülmüştü o da. Daha sonra arkadaşları bir süre Felix'i anlatması için zorlamışlar ve Felix de anlatma kararı almıştı. "Bak şimdi baştan anlatıyorum. Jisung ile Minho Hyung gittikten ve Hyunjin de Yeonjun ve Soobin'i bırakıp geldikten sonra bana sorular falan sordular. Dediler ki düşmanları kavga ettikleri birileri falan var mı dediler. Ben de dedim ki yok dedim sadece dedim ortak arkadaşlarımız falan var dedim olanlarla tartışıyorlar dedim zaten dedim Seungmin Şiddetten dedim nefret eder. Neyse işte bunlar merak ettiler kimler, nasıl tanıştınız falan diye sordular ben de anlattım işte. Neyse işte ben anlatırken bunlar bir kasıldı, bir kasıldı. Böyle kıskanmış gibiydiler. HATTA GİBİ FAZLA NET KISKANDILAR! Öhm öhm neyse... Anlattıktan sonra da ben Changbin hyung'un omzuna yaslandım, uyumuşum öyle. Sonra da buraya geldik işte, aslında buraya gelmedik, Changbin hyung'un evine gittik ama olsundu." demiş ve gülmüştü.
"OHA OHA OHA OLUM BİLDİĞİN KISKANMIŞLAR SİZİ!!!" diye çıkıştı Huening kai. "Hiç sanmıyorum. Kıskansalardı demin size sarıldığımızda da kıskanırlardı." demişti Seungmin. Her zamanki gibi farklı yollardan da düşünüyordu. "Kıskandı zaten Ayyyyy Chan hyung'un bir bakışı vardı. GÖRMENİZ LAZIMDI!!" diye karşı çıkmıştı arkadaşına çilli olan.
Hemen ardından da kapı önce tıkanmış sonra açılmış ve içeriyi Chan'ın sesi doldurmuştu. "Neyi, görmek lazımdı?" demişti gülerek. Ardından Felix konuştukları konunun, onların dedikodusu olması ve dedikodularını yaptıkları kişilere yakalanmasıyla utanmış ve suçluluk duygusuyla aklına gelen ilk şeyi söylemişti.
"Hi-hiç bir şeyi ya! Hahahaha AAAAA neyi olucak ya! Şeyden bahsediyorduk, şeyden, eeeee, KEDİ! Kediden bahsediyorduk! Yavru böyle korkak, ilk defa sevdik geçen de, ondan yani. Kediden!" demişti alelacele. Bang Chan da inanmış gibi yaparak "Peeeekiiiiiiii?" demişti. Daha sonra arkasından gelen üç kişi ile birlikte içeri girmişlerdi. Bir odaya on üç kişinin nasıl sığdığı ise tam bir muammaydı.
Oldu mu bilmiyorum... Biraz fikir kıtlığı çekiyorum ki zaten bu bulduğum fikirlere de fikir denemez ama olsundu
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum<3Byeeeeeeee<3
![](https://img.wattpad.com/cover/339687174-288-k94098.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya'm°^°minsung
FanfictionÜnlü iş adamı ve mafya Minho'nun gittiği yeni açılan bir kafe vardır. Minho, burada çalışan çocuğa dikkat kesilir. Üç arkadaşı ile birlikte kafe açan Jisung ise bu ünlü adamdan korkmaktadır. Adamları ile Jisung'u takip ettiren, iyi olup olmadığına...