Uzun bir aradan sonra merhaba. Bu bölüm 2 parttan oluşuyor.
İyi okumalar 💙
Baver'in arabasında birlikte konağa gidiyorduk. Annesinin beni görünce ne yapacağını düşünmek bile istemiyordum.
"Ne düşünüyorsun sen öyle?" Baver'in merakla sorduğu sorunun cevabını verebilmek için önce düşündüm.
"Konağa gitmek istemiyorum. Ailene ne diyeceksin? Nasıl tanıtacaksın yani beni. Demiyecekler mi kim bu kadın, neden getirdin diye?" Baver yoldan kafasını çevirip bana baktı.
"Müstakbel karım derim." Dedi.
"Oldu canım başka! Başka bir yere sür. Gitmek istemiyorum oraya." Baver'in itiraz dolu cümlelerini beklerken, derin bir nefes çekip sadece "Tamam" demesi beni şaşırttı.
U dönüşü yaparak yolunu değiştirdi ve aracı şehirin dışına doğru sürmeye başladı.
...
Yaklaşık 1 saatin sonunda dümdüz, etrafında tek bir ağacın bile olmadığı, zifiri karanlık bahçede durduk.
"Çok karanlık değil mi burası? Şehirde evin yok mu senin." Baver arabayı kapatıp arabadan indi. İnerkende bana laf yetiştirmeyi ihmal etmedi tabii.
"Bir şeyde de memnun ol. Az daha seni alıp götüreceklerdi. Sana aile evimde kalmanı teklif ettim kabul etmedin. Ben de güvenli olan en uygun yere getirdim işte. İn aşağı delirtme beni!"
"Delisin zaten, delirmene gerek yok." Sinirle arabanın kapısını sertçe çarptım. Bu hareketimden sonra Baverle göz göze gelmemek için yürümeye başladım.
"Bu tarafa gideceğiz Mine!" Yanlış yöne gitmemin rezilliğini içimde yaşayıp Baver'i takip etmeye başladım.
Neredeyse yarım saattir yürüyorduk. Hala önümüzde hicbir şey yoktu boşluğa yürüyorduk sanki. Daha fazla dayanamayıp kendimi yere attım.
"Daha fazla yürüyemeyeceğim. Yeter!" Baver arkasını dönüp yanıma geldi ve tepemde dikildi. Ellerini beline atıp etrafı seyretti.
"En az yarım saatimiz daha var." Gözlerim şokla açıldı.
"Ne! Nereye gidiyoruz acaba manyak mıyız biz?" Çantamdan telefonumu çıkarttım. Saat gece yarısı 01.00'di ve telefon tabiki çekmiyordu. Valizim de arabada kalmıştı.
"Daha fasla hareketsiz oturmaya devam edersen börtü böcek seni kemirmeye başlayacak haberin olsun." Böceklerden korkmazdım ama tiksinirdim.
"O zaman beni taşısan olmaz mı? Bu kadar kası boşuna yaptıysan yani hava doluysa içi bilemem tabi." Baver'in dudağının sağ tarafı havalandı ve gamzesi ortaya çıktı.
"Çok konuşma atla. Hava buz kesecek birazdan." Diyerek kolundaki saate baktı. Baver çömelerek sırtını bana döndü. İtiraz etmeden kollarımı boynuna dolayıp bacaklarımı belinin iki yanına sardım ve elleriyle dizlerimden tutmasına yardım ettim.
Baver yürümeye başladığında uykumun çok geldiğini fark ettim ve hazır yerini bulmuşken biraz kestirmeye karar verdim.
...
"Mine. Kalk hadi geldik. Anahtarı almama yardım etmen lazım." Uyku sersemiydim ve nerede olduğumuzu idrak etmem en az 10 saniyemi aldı. Baver sabırla ayağa kalkıp gerinmemi izledi.
Geldiğimiz yer bir kulubeydi. Bunca yolu bunun için gelmiştik anlaşılan ve yine etrafta hiçbir şey yoktu. Sanki okyanusun ortasındaymış gibiydim.
"Hadi kaldırcam seni, kapının üstündeki girintide anahtar var onu al."
"Allah aşkına ne anahtarı ya burda hırsız mı var gerçekten. Hayvanlarında kapıyı açmayı bildiğini sanmıyorum."
Baver'in sabrının sınırlarında gezdiğimin farkındaydım ama ben de sinirliydim.
"İşin gücün söylenmek Mine Hanım." Tekrar azımı açmama izin vermeden arkama geçip beni belimden kaldırarak kapının üstündeki boşluğa yaklaştırdı.
Elimi boşluğa atınca anahta dışında farklı bir şeyin daha elime değdiğini hissettim ve çığlığı bastım.
"Aaaaa! Elime değdi! Elime..." elimdeki anahtarı yere atıp tiksintiyle elimi silkmeye başladım. Baver'in rahatça anahtarı düştüğü yerden alıp kapıyı açmaya çalışması beni delirtti.
"Elime değdi diyorum!"
"Desene yazık olmuş hayvana." Baver kapıyı zorla açıp içeri girdi.
Bense arkada kalmış söylediği sözün gıcıklığını düşünüyordum.
Baver birden bileğimden tutup beni içeri çekti ve kapıyı kapatıp beni kapıyı yasladı.
"Birazdan gidip onu öldüreceğim için yazık olmuş dedim." Dedi ve iyice bana yaklaştı. Dudaklarımızın arasında nefes alacak boşluk yoktu. Beni öpmesini beklemeden onu öptüm. Geri çekilecekken boynumdan tutup öpücüğümüzü derinleştirdi.
Birbirimizden ayrıldığımızda nefes nefese kalmıştık. Hala çok yakınımda olduğu için nefef almamla hızla inip kalkan göğsüm onun göğsünün altına çarpıyordu. Gözlerini yüzümden alıp göğüslerime indirdi ve tekrar yüzüme baktı.
"Aç mısın?" Diye sordu.
"Neye?" Gerçekten bunu söylediğime inanmak istemiyordum ama konumuzla alakası yoktu aç olup olmadığımın.
Baver verdiğim cevapla gülümsedi ve gülümsemesi kahkahaya dönüştü.
"Gülmesene! Açım. Karnım yani çok aç." Hala gülmeye devam ediyordu.
Baver'i hiç bu kadar gülerken görmemiştim. Gülmekten dolan gözlerini silip ellerini beline koyarak bana baktı.
"Demek neye açsın, yemek yok. Buraya kimse gidip gelmez şansımız varsa konserve buluruz yoksa açlıktan birbirimizi yeriz." Dedi ve her şeyin aynı yerde olduğu kulübede tezgaha gidip kapakları olmayan dolapları kurcalamaya başladı. Bulduğu şeyleri çıkarıp masaya koyuyordu.
"Soba yakmayı biliyor musun?" Diye sordu.
"Bilmiyorum." Dedim utançla.
"Tamam sen gel, elimizdekilerden bir şeyler yapmaya çalış. Arkada domates ekili olması lazım, olgunlaşan varsa koparıp geliyorum. Yemekleri sobada ısıtıcaz." Dedi ve kulubenin arka kapısına yöneldi.
Masaya bıraktığı konserveleri alıp sobada ısıtmak için tencereceye koydum.
Baver de çok geçmeden elinde 3 domatesle birlikte geldi ve bana göz kırptı.
Sobayı yakmaya uğraşırken ben de sandalyelerden birine oturup onu izlemeye başladım.
Aslında iyi birisiydi ama çevresindeki insanlar onu bozuyordu. Belki bu hayat onu yoruyordu. İşini gücünü bırakıp bu stresten uzaklaştığı zaman çok daha olumlu oluyordu. Şuanki gibi.
"Baver, belki de sen kulübe de yaşamalısın." Dedim. Sobayla uğraşmaya devam ederken konuştu.
"Nerden çıktı o?" Soba alev alınca ellerini silkerek ayağa kalktı ve tenceri alıp sobanın üstüne bıraktı.
"Yani baksana daha mutlusun mesela. Sinirli değilsin en azından. O stres yok yani üstünde."
"Sen de benimle geleceksen kaçarım." Dedi ciddi ciddi.
"Bir koca uğruna yıllarımı mı çöpe atayım yani?" Diye sordum şaşkınlıkla.
"Sen yıllarını çöpe atıyorsan ben bütün ceddimi çöpe atıyorum. Bu mal varlığın benden öncesi de vardı. Sana söylüyorum. İstediğin yerde en iyi şartlarda herkesten uzak bir hayat verebilirim ikimize." Baver'in sözleri beni etkilemişti. Kim etkilenmezdiki ama ona aşık değildim. Bu ancak mantık evliliği falan olabilirdi oda bana tersti açıkçası. Yine de cevap vermemeyi seçtim.
"Hadi yemeği al da gel."
Part 2 akşam gelecek ayrı ayrı yazmışım bölümleri. Uzun bir süre yoktum yazmak pek istemiyordum çünkü farklı kurgular var aklımda erken final yapabilirim. Fikirlerinizi alayımm 💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mardin Doktoru
RomantizmMardin'de ilk görevine başlayan Doktor Mine ve Mardin Ağası Baver. Mine Antalya'da uzun yıllar yaşamış ve "Asla Mardinli adamla evlenmem!" Diyerek doğu görevine başlamıştır. Asla ASLA demeyin 😳 ... "NERDE LAN BU DOKTOR! ABİMİZE BİR ŞEY OLURSA BAŞ...