"Canım ablam,
Evlilikle ilgili bana daha çok şey söylemek istediğini ancak söyleyemediğini düşünüyorum. Ya da senin evliliğin benimkinden çok farklı ve belki de birçoğundan.
Bekir Bey, kesinlikle dürüst, temiz ve iyi bir insan. İbadetlerini kusursuz yapar, işinde gücünde biri. İyi de kazanıyor hani. Parası pulu önemli olabilir. Kıtlık insanın kötü huylarını ortaya çıkarır çünkü. Mücadele etmek zorunda olmadığım bir durum var; o da para.
Hoş diğer konularda da mücadele edebildiğimi söyleyemem. Çünkü kati bir adam Bekir Bey. Bir konuda üstüne söylenecek söz bırakmıyor. Babama benzer kuralları var. Bazıları çok daha katı. Sana ne kadar seyrek mektup yazdığımdan anlamışsındır. Sokağa çıkmak neredeyse imkânsız. Mektubu anneme vereceğim. Fırsat bulunca atarım postaya dedi.
Mutsuz musun diye soracaksın bana? Mutlu değilim ablacığım. Mutsuzlukla değil mutlulukla derdim. Hani biraz olsun gönlümün coştuğu, keyfimce, gönlümce yaşadığım günler gelecek mi merak ediyorum. Kendimi bağladım bu eve sanki hem de kendi ellerimle. Eşyalarını seçmediğim, hiçbir yerinde benim zevkimden izlerin olmadığı, yabancı ama bana ait olan eve.
İki kelam etmiyoruz onunla. Sohbet etmeyi sevmiyor. Ben denediğimde kısa kesiyor. Şakalaşınca çocuk musun diyor. Oysa hep şakacı bir eşim olacağını hayal ederdim bilirsin. Beni şakalarıyla güldüren bir eş... Hayat zaten kahrı ile derdi ile fazla sıkıcı. Neden gülmeyelim Zübeyde abla? Neden? Gülmenin kime zararı var? Nerede gülmek günahtır yazıyor?
Elbette Bekir Bey de gülmek günahtır demiyor ama sanki öyleymiş gibi bundan kaçınıyor. Hep bir ciddiyetle götürüyor hayatı.
Hayat çok zor Zübeyde Abla.
Bu zorluklarla mücadele etmeye razıydım ben. Fakat ne için ve nasıl olacağı konusunda şimdi çıkmazdayım. İsyana mı giriyor söylediklerim bilmem? Artık namazlarımı da aksatır oldum zaten. İstediğim hiçbir şey olmadı bu hayatta. Aç değilsin açıkta değilsin diyor annem, sağlığın yerinde. Bunların hepsinin farkındayım kabul ediyorum ama nefes alamıyorum. Alamıyorum abla. Çok değil bir erkek tarafından sevilmeyi istemek. O beni seviyor biliyorum ama dümdüz bir sevgi. İnsan sevgisi gibi. Daha kabası hayvan sevgisi gibi. Özeni herkese olduğu kadar. Bana ayrıca değil. Ben onda başka değilim. Apayrı bir yerde. En değerlisi, en sevdiği, en yakını... Karısıyım sadece. Bekir Bey'in kendi dünyası var. Kendi alanı. Orada yalnız da yetiyor kendine. Bana ihtiyacı yok. Benim ona sanki iyi gelme ihtimalim de yok. Çünkü eksik değilim hayatında. El alem için eksikmişim. Evlilik beklentisini karşılamış ailesinin ve ben bir beklentinin karşılığında aslında başkalarına lazımmışım. Ona değil. Göstermelik. Pencereyi örten süslü perdeler gibi. Esas amacı pencereyi kapatması. Nasıl bir perde olursa olsun kapatmaz mı pencereyi?
Zübeyde Ablam var dedim, biz birlikte büyüdük. Çaylarını içmeye gidelim mi? Duymuş metini... Meşhursun be ablam. Görüşmeni isteyeceğim biri değil sen de birlikte büyüdüğünü anımsamamaya çalış, dedi bana.
Zihin öyle bir şey mi? Anımsamamaya çalışınca daha çok anımsıyor insan.
Mektubun cevabını baba evimin adresine yolla ablacığım. Annem bir şekilde aracı olacak bize söz verdi. Seni muhabbetle ve özlemle kucaklıyorum. Selametle... Habibe... "
Afşar, karakolun yeniyetmelerinden devresi ile Habibelerin kapısındaydı aynı günün akşamında. Polis arkadaşına dair bir sürü şeyi trafikte öğrenmişti. Sadece adını bildiği kız aslen Diyarbakırlıydı. Ailesi ile çocukluktan bugüne İstanbul'da yaşıyordu. Memleketini bildiği yoktu. Köyleri, amcaları, dayıları falan kimseleri yoktu. Hangi dosya için nereye gittiğini de bilmeyen yeniyetme kızın adın Sema'ydı. Safçaydı. Bir şeyi üç beş farklı açıdan anlattığında ancak anlayan onda da soru işaretleri kalan insanlardan... Afşar'ı böyle insanlar çok sıkardı ancak el mahkûm. Yanında bir kadın polisle gitmesi gerekiyordu. Görev icabı gidiyordu sözde ama görev tam olarak neydi orası onun için muallaktı. Konuşmak lazım değildi illa ki. Sema'ya görev demişti, işin yoksa bir gidip gelelim. Kızcağız 'neden ben' bakışları ile 'ne yapacağız ki komiserim'lerle tedirgin çıkmıştı yola ama sonra bir rahatlamıştı. Komiser Yardımcısı Afşar rahat adamdı nitekim uzaktan gergin ve sorunlu görünse de...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana Kendimi Anlatsam
General FictionSana Kendimi Anlatsam sen de dinlesen... Hep bir anlaşılma isteği ile yaşadığımız zaman diliminin içinde herkesin de anlatma isteği bu kadar çokken kim kimi dinleyecek şaşırıp kalırız. Fakat buldu isek dinlenildiğimiz yeri değer makamımız orası olur...