Afşar'ı sabahın köründe uyandıran şey Habibe'nin evin içindeki adımlarıydı. Sabah namazı neden doğmamış güneşten evvel kılınırdı biri ona bunu açıklasa da ikna olamazdı. Birileri gün aymadan uyanmak zorundaysa hayat yaşanabilir olmaktan çıkardı. Uyanınca biraz sinirlenmiş, "Daha az ses yapsan olur mu?" diye bağırmıştı.
"Kusura bakma," cevabından başka da bir şey duymamıştı.
"Bakarım! Bu saatte her gün tıkırtına uyanıyorum. Ben uyanınca bir daha uyuyamıyorum Habibe. Uykumu alamayınca da sinirli oluyorum. Anlıyor musun sana diyorum Habibe!"
Böğürüp durmuştu. Sanki şimdi biraz pişmandı. Büroda masasında otururken başı elinin üzerinde bu anı düşünürken... Kalkıp hızlı hızlı hazırlanmış, o daha büyük gürültüler çıkarmış, sonra da kapıyı çarparak çıkmıştı. O çıkarken Habibe seccadenin üzerindeydi. Onun evinde bir seccade bulunmazdı. Gidip kendi evinden getire getire seccade getiren karısı bazen ona delirtici derecede sıkıcı geliyordu. Sonra da annesi öldü oğlum diyordu ne yapsın seninle eğlensin mi? Bazen de müthiş derecede keyifli bir kadın gibi görünüyordu ona. Afşar her duyguyu sınırlarda yaşadığının farkındaydı. Ancak bu farkındalık ona hiçbir şey katmıyordu.
"Afşar Bey?"
Düşüncelerinden onu alıkoyan ses Zübeyde'nin kocası Zafer'e aitti. Ha, dedi içinden, seni ben çağırmıştım.
"Otur bakayım abi!" Adam oturdu. Bıkmıştı karakola gidip gelmekten. Anlatacak daha ne var ki diyordu. Yok arkadaş işte bildiğim ettiğim yok. "Nasılsın görüşmeyeli?" Bir de böyle alay etmiyor muydu? Şeytan diyordu ki Zafer'e vur şunun suratının ortasına... Nasıl vuracaktı, devletin adamı, sonra atacaklardı hapse, çoluğu çocuğu vardı. Bir de yenice ona birini bulmuşlardı. Dur bakalım evlenecek gibiydi. Kocası ölmüş, çocuğu da olmayan sıkıntısız bir duldu evleneceği kişiydi. Amma ne güzel... Ne ala...
"İyidir komiser bey. Hayır mı çağırdınız beni yine?"
"Benim şerle ne işim olur? Bak şimdi eskisinden daha yakınız biliyor musun? Bacanak sayılırız ha... Bakma öyle şaka değil. Habibe ile evlendim."
"Öyle mi? Nereden icap etti."
"Aşık oldum."
"Yok canım. Hiç öyle birine benzemiyordunuz?"
"Nasıl birine? Aşık olacak birine mi?" Zafer sessizce yutkundu. "Şimdi akraba da olduğumuza göre bana güvenebilirsin. Benim karın hakkında daha fazla şey bilmeye ihtiyacım var. Çünkü bu iki kadının katili ortak."
"Sanmıyorum ben."
"Polis olan benim. Kaç kere cinayet gördün?"
"Ben cinayet görmedim. Ama yıllardır görüşmeyen iki kadından bahsediyoruz. Kadının birinin evlilik dışı ilişkisi olduğu da açık. Diğerinin mazbut kadın olduğu belli. Aynı sebep aynı kişiler değil."
"Çok biliyon!"
Bir Zafer'den icazet almadığı kalmıştı. La havle çekse işe yarar mıydı acaba? Bunları da sormak azımdı Habibe'ye? Hangi tespih ne işe yararsa onu o vakit çekmeliydi.
"Zafer, sen cinayet saatinde nerede olduğunu ispatladın diye pek bir rahatladın ama benim bu katili bulmam lazım. Ayrı ayrı kişilerse de bulmam lazım. Şimdi bana karının birlikte olduğu diğer adamın adını verecek misin vermeyecek misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana Kendimi Anlatsam
General FictionSana Kendimi Anlatsam sen de dinlesen... Hep bir anlaşılma isteği ile yaşadığımız zaman diliminin içinde herkesin de anlatma isteği bu kadar çokken kim kimi dinleyecek şaşırıp kalırız. Fakat buldu isek dinlenildiğimiz yeri değer makamımız orası olur...